Xiao gözlerini kapamasına rağmen canını acıtan o ışık gittiğinde gözlerini açtı. Etrafa boş gözlerle baktıktan sonra Aether'ın odasında olduğunu fark etti. Aether'ı kontrol etmek için kafasını sola çevirdiğinde Aether'ı gördü. O da sudan çıkmış balık gibi etrafı inceliyordu. En sonunda ikilinin gözleri buluşmuştu.
"Geldik mi?" diye sordu Aether.
"Geldik. Yani sanırım."Aethee yatakta doğruldu. Eline hemen telefonunu alıp tarihe ve saate baktı. Uyumaları ve başka bir evrene ışınlanmalarının üzerinden sadece bir saat geçmişti.
"Sadece bir saat geçmiş ama biz günlerdir oradayız."
"Çok saçma. Hâlâ neler olduğunu anlamıyorum ve sanırım asla da anlayamayacağım." diye sitem etti Xiao.Aether tam bir şey diyecekken kapıya birisi tıklattı. Bu Lumine idi. İçeri girdi ve atıştırmalık bir şeyler hazırladığını söyledi. Aether hâlâ kendine gelemese de Xiao garip davrandıkları belli olmasın diye uğraşıyordu.
Xiao aşağı indi ve atıştırmalıklardan biraz alıp Lumine'e teşekkür ederek odaya geri çıktı ve kapıyı kitledi. Aether hâlâ yatakta oturuyordu. Xiao tabağı çalışma masasına koyarak yatağa, Aether'ın yanına oturdu.
Xiao elini Aether'ın sıcak yanağında gezdirdi. Sonra uzun, sarı saçlarının arasına karıştı. Aşağı doğru kaydı Xiao'nun uzun elleri. Aether'ın göğsünde biraz oyalandı. Sonra omzundan tutup kendine çekti. Sarıldılar. İkisi de çok korkmuş ve hiçbir şeye anlam verememişlerdi. Aether ellerini Xiao'nun ensesinde birleştirdi.
Xiao ona iyi geliyordu. Onu rahatlatıyordu. İçini bir sıcaklık kaplıyordu sanki. Şu ana kadar kimsenin ona veremediği bir güven veriyordu Xiao ona. Sanki Xiao yanındaysa hiçbir şey zarar vermezdi Aether'a...
Uzun uzun sarıldılar. Birbirlerinin boyunlarına narin öpücükler bıraktılar. İkisi de düşünmek istemiyordu yaşananları. Kötü bir rüyaydı sanki onlar için. Ama değildi işte. Yaşadıkları her şey gerçekti. Belki de hayatlarını sonsuza kadar değiştirebilecek bir gerçek...
"Saat çok geç olmuş. Eve gitmeliyim artık."
"Hayır! Gitme nolur. Burada kal yalvarırım yalnız bırakma beni. Korkuyorum nedense." Aether bağırmaya başlamıştı.
"Gitmeliyim Aether. Hem denemeliyiz. Belki başka yerlerde uyursak gitmeyiz oraya."
"Ama ya gidersek? Ya tek başımıza gidersek? Yalnız kalırsak orada?" anlaşılan Aether çok korkmuştu.
"Korkma. Ben yine de bulurum seni. Nereye gidersen git, nerede olursan ol bulacağım seni."
"Söz mü?" Aether dolu gözlerle sordu bunu Xiao'ya.
"Söz." dedi Xiao.Sadece bir söz. Milyonlarca yemine eşdeğer bir sözdü bu. Daha da fazlasıydı. Öyle bir sözdü ki bu. Aether'ın içini yine o sıcaklık ve güven kapladı. Sanki yok olsa evrenden, yine bulurdu Xiao onu.
Vedalaştılar ve Xiao evine doğru yol aldı. Evine gitmeliydi çünkü Xiao'num ailesi çok katıydı. Ne derse desin ikna edemezdi onları. Okuldan sonra eve dönmediği için de ceza alacaktı. Ama umurunda değildi Xiao'nun. Aether ile geçireceği bir kaç saniye bir kaç günlük cezaya değerdi. Şimdiden özlemişti onu.
Evine gitti ve Aether ile telefonda konuşmaya başldılar. Çok katı bir ceza almamıştı neyse ki Xiao. Aether artık korkmuyordu. O sözden sonra bir daha asla korkmayacağına emindi. Çünkü Xiao söz vermişti. Tutardı sözünü. Bırakmazdı asla Aether'ın elini...
Birbirlerine iyi geceler dilediler ve uyumak için hazırlanmaya başladılar. Gergin olsalar da korkmuyorlardı. Onlar her zaman birbirlerini bulurlardı ne de olsa. Yavaş yavaş gözleri kapandı ve ikisi de uykuya daldı...
Ne demek bölüm attım?!?!?! Serinin ismini değiştirmek istiyorum bu mu kalsa değiştirsem mi🤔
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bırakma Elimi / xiaother /
Romanceİlk yazdığım fic. Umarım tutar hiç sanmıyorum ama...