Bölüm | 24

5.6K 310 9
                                    

AŞM| Bölüm: 24

Kalbi kırık bir kadındım ben. İntikam yeminleri eden, ancak nefes almaya dâhi takati olmayan. Yorgun bir savaşçı, belki de kaybetmeye mahkûm bir zavallı...

Anna Meryem Aksel

Kaçabilirim sandım kaderden, bana yazılmış o meyus havadislerden. Lâkin durduğum noktada anlıyordum ki boşunaydı bunca zaman kaçışım. Anna Meryem Aksel! Adım lanetim olmuştu, eh bir de sonum olacaktı.

Karşımdaki adamın gözlerinin içine bakarken, hayatımın sonuna geldiğimi biliyordum. Aslında son zamanlarda hissediyordum bir şeylerin olacağını, ancak ben bile kendim için böyle bir sonu düşünmemiştim. Annemin ve babamın katili olarak tutuklanıyordum!

Anne, baba düştüğüm bu acınılası halimi görüyor musunuz?

"Sabina ve Ömer Aksel cinayetinden aranıyorsunuz Anna Hanım," diye tekrarladı Başkomiser Alparslan Kılıç. Adımı öyle bir telaffuz ediyordu ki tüylerim ürperdi. "Hakkınızda tutuklama emri var, bizimle merkeze gelmek zorundasınız."

Ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Kafamı çevirdim ve pür dikkat beni izleyen adama döndüm. Üzerinde bir katilin soğukkanlılığı vardı. Zerre şaşkınlık veyahut afallama yoktu. Sanki böyle bir şeyin olacağını zaten biliyormuş gibiydi, ancak bilmiyor da gibiydi. Gerçek olan hangisiydi?

"Tomris," diye seslendi komiser bir adım arkasındaki kadın polise doğru dönerken. "Anna Hanım'ı alıyoruz."

"Ben getiririm," dedi Seyyid Han kolumdan tutup beni arkasına çekerken. Boşunaydı çabası, beni her türlü götüreceklerdi. "Önden gidin komiser, peşinizden geliriz biz."

"Hanımefendiyi ifade vermeye götürmüyoruz Seyyid Han Bey," dedi Başkomiser Alparslan. "Tutuklama emri var, bizimle gelmek zorunda," derken bana döndü ve gözlerime baktı.

"Meryem hamile ve riskli bir dönemde," dedi Seyyid Han dişlerinin arasından tıslarken. "Gerilmemesi, stres altında kalmaması gerek. O yüzden müsaade edin, karımı ben getireyim," dedi. Rica ediyormuş gibi konuşsa da hâli, tavrı emrivaki düzeyindeydi. Beni onlara vermemekte kararlı gibiydi. İçim sızladı, babamdan sonra ilk kez bir adam beni korumaya çalışıyordu.

"Karınız?" Tek kaşını kaldırarak Seyyid Han'a baktı komiser. "Anna Hanım bekâr görünüyor kayıtlarda. Nasıl oluyor da karınız oluyor?" Seyyid Han'ın konuşacağını fark ettiğim anda lafa atladım. Konuyu kapatmak için, "Tamam," dedim sırf konu daha fazla uzamasın diye. "Tamam, sizinle geliyorum ben."

"Meryem..."

"Onlarla gidiyorum Seyyid Han," dedim dönüp ona baktığımda. Dişlerini birbirine bastırıp gıcırdattı. "Merak etme iyiyim ben, iyi olacağım." İkna olmasa da bir şey demedi. En nihayetinde bu saatten sonra iyi olmam ne mümkündü!

Komiser Tomris yanıma geldi, kemerine bağlı kelepçeyi çıkardığında dehşetle onu izliyordum ki, "Kelepçeye gerek yok," diye çıkıştı bu sefer de Seyyid Han. "Bir yere kaçacak hâli yok. Karnı burnunda, doğurdu doğuracak fark ettiyseniz." Komiser Tomris üstüne baktı, onay alınca kelepçeyi gerisin geri kemerine takarken, kolumdan tuttu, "Gidelim," dedi bana komut verirken.

"Hemen arkandan geliyorum Meryem," dedi Seyyid Han diğer kolumu tutup dikkatimi üzerine çektiğinde. "Korkma, avukat en kısa sürede yanında olacak. Sen sadece sakin ol. Kendini kasma, tamam mı?"

Kafamı onaylarcasına salladım, polis memuru Tomris'in yönlendirmesi üzerine evden çıktığımızda çok tuhaf hissediyordum. Bir katildim evet ama ailemin katili değildim ki ben! Üzerimde gezinen bakışlardan normalde rahatsız olmamam gerekti. Nitekim bir katile bakıyorlardı haklı olarak. Ancak annesiyle babasının katili olan kişiye bakıyor oldukları düşüncesi beni fazlasıyla rahatsız ediyordu.

ALABORA | Şah & Mat ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin