Bir bak sen de görürsün
Deli dünya sen bir ömürsün
Size rağmen burdayım
Delirmedim yenilmedim
Saldırın durmadan
Yıkılmadım bak aynı yerdeyim
İndirin kadehleri
Ben yaşarken her zafer benim-----------------
Aslında biraz eğlenceli biriyim, her ortama ayak uydurabilen, herkesle iyi anlaşan falan ama bazen duruyorum ve aslında öyle olmadığımı anlayıp sinirleniyorum sonra hayat böyle sıkıcı diyip rolüme dönüyorum. Genelde anlamıyorlar bu geçişi. Bazen çok mutlu, bazen aşırı çok konuşan, bazne sessizce etrafı izleyen, bazen duygusuz, bazen kalpsiz... Kısacası naptığım belli olmayan birisiyim. Ama şuan gelip konuşsanız sanki dünyanın en neşeli insanı gibi direkt konuşurum çok nasir insanlara diğer yanımı gösteriyorum, iyi bir şey mi? Bence değil çünkü insanları kandırıyomuş gibi hissediyorum.
"Ne düşünüyorsun?" Emre bana bir soru uzattığında gözlerim bayık bir şekilde önümde oynayan, dünyanın en sıkıcı dizisi olacak bir Netflix dizisinin ana konusunu anlamaya çalışıyordum.
"Bu ne boktan biz dizi ya?!"
"Netflix'de oluyor bazen."
"Çok sıklaşmaya başladı."
Emre tam bir şey söyleyeceği zaman otel odasının kapısı tıklatıldı. Yerimden kalkacak kadar keyfim yoktu, kafamı sallayarak Emre'nin açması içim işaret gönderdim.
"Seni keyiflendirelim diye geldik, bütün işleri bana yaptırıyorsun." usanmış gibi yerinden bir çırpıda kaltığında kapıya doğru giderken bağırım.
"Keyfim yerine gelmesini istiyorsan bana Arif'imi getir."
Kısa koridora girerek gözden kaybolduğunda mırıldanarak kapıyı açmasını duydum. "İti an çomağı hazırla. Geldi senini ki!" kapının önünde bağırdığında anında yerimden doğruldum.
"Arif!" beklentili bir şekilde koridora bakmak için eğildim, görüş açımda kimse yoktu.
"Efendim," ses girerek bana yaklaşırken. Koridorunun ucunda gözüktüğünde elleri poşetlerle dolu, gözünde bir güneş gözlüğü takılı, üzerinde beyaz oversize bir tşört, boynunda sarkan gümüş kolyesi ve çok sevdiği shortu ile gözüktü. Benim üzerimdekilere tamamen ters bir renkteydi.
"Seni çok özeldim canım." kollarımı iki yana açarak sarılmaya ihtiyacımın olduğunu vurguladım. Arif, poşetleri hemen durduğu yere tam ortaya bırakarak kollarımın arasına girdi. Hava çok sıcak olduğu için tamamen kızarmıştı. Sıcaklığı ile beraber yanağıma bir buse kondurdu.
"Bende seni çok özledim." ve kollarımın arasından ayrılarak yokluğuna sarılmamı sağladı.
"Gitme." duygularım mahvolurken.
"Bütün gün morali bozuktu." Emre koltuğun köşesine kendini bıraktı. Ona garip bir yüz ifadesi ile bakarken Arif'e oturduğum yerden uzanmaya çalışıyordum.
"Hayırdır n'oldu?" gözlüğünü yüzünden çıkartarak o parlak kahverengi gözlerini dünyamı parlatmak için bana gösterdi. Elmacık kemiklerinin üzeri al al olmuştu. Ama uzanışlarımdan uzaklaşarak poşetlerin içindekileri çıkartmaya koyuldu.
"Bütün gün adını sayıkladı..." Emre nefesini dışarıya verdi. Ağır bir şekilde konuştu "Ne olurdu onu da alıp provaya gitseydin?"
"O neden götürmediğimi biliyor."
"Ben bilmiyorum ama," Emre günün sonunda patlayarak. "Bütün gün onu ben çektim. Depresyona girdi, beni de zorla girdirdi. Onunla beraber bende senin gelmen için yalvardım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay & Güneş - ArCen
Fiksi PenggemarBirisi Cenan'a mutlu olup olmadığını sorarsa, diğer kişiye kaşlarını çatarak bakar ve bunun herhangi bir soru için yeterli cevap olacağını bilirdi. Çünkü hayır, Cenan şimdi mutlu değildi. Cenan birkaç kelimeyle vasat bir güne başlamıştı ve değiştime...