Hizmetçi güleç yüzüyle eğilip selam verdi: "Ben Seungkwan, buraya yeni atandım efendim."
"Kapınızın önündeki yaşlı hizmetçiyle daha fazla devam etmemeniz gerektiği fikrindeydim ve şansım yaver gitti. Sizin hizmetkarınız olmaktan mutluluk duyarım prensim."
Jeonghan kendisinden yaşça küçük görünen hizmetçinin saygılı ve itaatkar davranmasına olumlu bakmıştı ama "Bana hizmet etmek senin için bir şans mı?" diye sordu. Bir köle çocuğu olmaktan ötürü saygıyı hak etmediğini düşünüyordu. Lakin Seungkwan gerçekten de heyecanlı görünüyordu.
"Evet efendim."
Bu güzel, itaat ediyor oluşu güzeldi. Sarayda insanların kralın emri nedeniyle ilgi gösteriyor olmalarından ziyade Seungkwan'ın ilgisi onun içine bir damla su serpiyordu.
"O halde benim sözümden çıkma."
"Sözleriniz benim için emirdir efendim."
Jeonghan'ın izni ile Seungkwan çıkmak üzereyken kapı sertçe açıldı. İçeriye yaşlı hizmetçi gelmişti.
"Aniden girdiğim için üzgünüm majesteleri, içeriden yabancı ses duyunca girmek mecburiyetinde kaldım."
Jeonghan sert bir tavırla hizmetçiye "Kovuldun. Benden önce uyanman ve beni uyandırman gerekirdi." dedikten sonra hizmetçi mahçupça boynunu büküp odadan sessizce çıktı.
"Yıllarca bu adama katlandım biliyor musun, tam bir geveze."
Genç hizmetkar tepkisini gülümseyerek gösteriyordu. Ardından "izninizle." diyerek çıkmıştı.
***
Jeonghan yatağından çıkıp çıplak ayaklarını soğuk zemine koyduğunda hissettiği soğukluk, önce iç organlarını titretiyor, sonrasında babasıyla görüşecek olacağını düşünerek içi kararıyor, sıkışıyor ve eziliyordu.
Bir prense yakışır şekilde giyinmesi için Seungkwan görevlendirilmişti. Babasının karşısına bu şekilde çıkacak ise onunla konuşacakları ciddi bir mesele olmalıydı.
"İçimdeki kıyafetlere kadar giydirecek misin, yoksa gözlerini çevirmeyi düşünüyor musun?"
Seungkwan kendisine söylenenle yanaklarında iki allık oluşmuş ve nazikçe gözlerini prensten alıp arkasına dönmüştü.
"Neden bu kadar şatafatlı giyinmem gerekiyor, bir fikrin var mı Seungkwan?"
"Duyduğum kadarıyla bir davet söz konusu efendim. Ama ayrıntılarına ne yazık ki sahip değilim."
"O halde tahmin ettiğim şey..."
Jeonghan pantolonunu giydikten sonra Seungkwan üzerine su yeşili renkli ipekten paltosunu giydirip beline kuşağını bağlıyordu.
"Bu renk çok kötü. Beyaz olsaydı daha güzel olurdu." Jeonghan üzerindeki hanbokun rengine bakıp gözlerini deviriyordu.
"Siz prenssiniz efendim, köleler ve sıradan insanlar beyaz giyer."
"Benim de bir köle olduğumu düşünmüyor musun?"
"Hayır... Siz kralın varisisiniz."
Seungkwan Jeonghan'ın beline kuşağı bağladıktan sonra saçlarına geçmişti. Saçlarını yukarıdan toplayıp alnını çevreleyen altın rengi işlemeleri olan siyah renkli transparan bandı taktı.
Ardından topuzunun etrafına dağılmaması için bir toka takmıştı."Çok iğrenç göründüğüne eminim."
"Yanılıyorsunuz, tam bir prens gibi görünüyorsunuz."
Seungkwan gülümseyip gözüne kestirdiği aynayı alıp Jeonghan'a gösterdi. Jeonghan alayla gülerken "Altı üstü babamla konuşmaya gidiyorum, sanki törene gidiyormuşum gibi." diyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARGA ~ Jeongcheol
FanfictionKendilerini dünyadan soyutlamış olan toplumun yaratılışlarına karşı gelmelerine tanrılar çok sinirlenmiş ve onları bir daha kız evlat dünyaya getiremesinler diye lanetlemişti. (Arkadaşlar buradaki karga bildiğimiz karga değil!!) #1 - Jeongcheol