Düşüncelerinizi yorum olarak yazmaktan çekinmeyin. İyi okumalar.
"Başrahiple yaşayan kadını duydunuz mu?"
"Ne?! Bir kadınla mı yaşıyor?"
"Kendi gözlerimle gördüm! Kadın hamile..."
"Yüce tanrım..! Nasıl böyle bir şey yapar?!"
"Geliyorlar, işte! yine yürüyüşe çıkmışlar."
Yaşlı rahibeler sessizleşip arkalarını döndüler. Kendi aralarında fısıldaşmaya başladılar. Seokmin fısıldaşmaları duyup sessizce arkalarından yaklaştı. Kısılarak gülümseyen gözlerini rahibelere dikti; "Ne fısıldaşıyorsunuz bakalım fıstıklar?"
Kadınlar oldukları yerde sıçradılar. Aniden sağa sola saçılarak Seokmin'den birkaç adım uzaklaştılar. Seokmin gülümsemeye devam ediyordu. İçlerinden birisi "Neden sessizce geliyorsun?!" diyordu. Seokmin alayla "Bugün de çok güzelsiniz. Ben olmasam sizi kim koruyacak?" dedi.
Yaşlı kadınların yüzleri kızarıyordu. Ellerini ağızlarına götürüp geceleri kapanan çiçeklerin yaprakları gibi kendi aralarında toplandılar. Seokmin dudaklarını büküp elini çenesine götürdü. Gözlerini yukarı çevirirken çenesini kaşıdı; "Hmm, demek rahibin başını derde sokacak başka kişiler de varmış." Kendi içinde düşüncelere dalarken kadınlar küçük ve hızlı adımlarla ortamı terk etmişlerdi.
"Hey! Nereye gidiyorsunuz?! Yaptığınız gıybet! Size diyorum! O kadın buraya geldiğinde başı dertte hamile bir kadındı! Oh... yani erkek... Siktir..."
Bakışlarını taş yolda yürüyen Joshua ve Jeonghan'a çevirdi. Gözleri şüpheyle kısıldı, içine düşen kıskançlık tohumları içini bir yangın yerine çeviriyordu. "Yoksa bir çocuğun mu olacak Joshua?" dedi kendi kendine. Elini saçlarına geçirip kıskançlık ve haset dolu bir sırıtışla baktı.
***
Joshua kütüphane raflarının arasında bekleyen Seokmin'den habersizce tek başına yürüyordu. Seokmin kitaplıkların arkasından önüne çıktığında panikle "Beni mi takip ediyorsun?" diye sordu.
"Konuşmamız lazım."
Başını çevirdi; "Şimdi sırası değil."
"Biliyorum, ama önemli bir mesele."
"Ne konuda?"
Seokmin sessizce "Jeonghan." dedi.
Joshua Prens'in adı geçince bu kez dikkatini vermişti, "Pekala." dedi.
***
Seokmin, Joshua'nın odasında sessizce bekliyordu. İçeri girer girmez yakasından kavrayıp yatağa savurdu bedenini. Joshua neye uğradığını şaşırmıştı.
"Ne yaptığını sanıyorsun?! Buraya konuşmaya gelmedin mi?"
"Öyleydi ama ne yapayım, çok sinirliyim."
Joshua öfkeli bakışlarıyla "Ölmek mi istiyorsun?" dedi.
"Sana zarar vermek istemiyorum. O yüzden sakladığın her şeyi dökül."
"Bu ne böyle? Bana ne yapacaksın? Neden bahsettiğini bile bilmiyorum!"
Seokmin kapıyı kilitledikten sonra anahtarı odanın bir köşesine attı. Joshua'nın üzerindeki cübbeyi çıkartmaya kaltığında Joshua karnına tekme atmıştı. Seokmin acıyla karnını tuttu. Bu onu daha da öfkelendirmişti.
"Zoru oynayacaksın demek." Kolundan kavrayıp yüzüstü çevirdi. Üzerine oturup ensesinden tutarak yüzünü yatağa bastırdı.
"B-buraya konuşmaya geldiğini sanıyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARGA ~ Jeongcheol
FanfictionKendilerini dünyadan soyutlamış olan toplumun yaratılışlarına karşı gelmelerine tanrılar çok sinirlenmiş ve onları bir daha kız evlat dünyaya getiremesinler diye lanetlemişti. (Arkadaşlar buradaki karga bildiğimiz karga değil!!) #1 - Jeongcheol