Aylar geçmiş ve temmuza gelmiştik. Bugün 17 Temmuz, Bella unnie hastaneden taburcu oldu, Kore'ye geri gitti, gruba 1 yıllığına ara verdi ve bugün kuzenimin düğünü var. Çok sayıda davetli var. Başta Nishimura ailesinden olmak üzere Riki ve ailesi ve diğer fertleri erkek tarafından. Kız tarafından akrabalar, bizin aile ve aile yakını olarak Roshan ve ailesi davetli.
Ve her şey normale dönmeye başlasa da -bence sadece öyle gözüküyor- sanki her an en yapışkan, en derin, en kurtulması imkansız bataklıkta yokluğa doğru gidecek gibi hissediyorum. Bilmiyorum... belki de son olanları çok düşündüm ve düşüncelerim bana yük olmaya başladı. Kafamı toplamam gerek belki de, yine de bunun için ne yapabilirim cidden bilmiyorum.
Derin nefes alıp aynaya son kez bakmak için sağ doğru döndüğümde arka çaprazımda kalan kapı çaldı, gözlerim oraya kaydı ve "Gir." dememle kapı açıldı.
"Hazırlandın mi? Efsane gözüküyorsun güzelim." Roshan kapıdan girmesiyle beni süzmüş ve ağzından çıkan kelimeler ile beni gülümsetebilmişti. "Teşekkür ederim, sende çok şık olmuşsun." Ona doğru dönüp hafif bir gülümseme bırakmıştım. "Bende teşekkür ederim. Ama sanki bir şey eksik." Bana doğru yaklaşıp beni makyaj masası ile arasına aldı ve ellerini masanın üstüne iki yanıma bıraktı. "Ne yapıyorsun?" Sorgulayan gözlerle bakıyordum. "Kolye... benim aldığım daha çok yakışır, hadi çıkaralım." Cidden ne saçmaladığını anlayamıyorum. Elini kolyeme dokundurması ile kendime gelip, onu ittim. "Ne yaptığını sanıyorsun? Böyle iyiyim." Kızgın ve ciddi çıkan sesime karşılık bir iç çekiş ile başladı konuşmaya. "Niye şu lanet kolyeyi çıkarmama izin vermiyorsun? Yeter artık! Bıkmadın mı?" Neyden bahsettiğini anlamıştım ama çok fazla saçmalamaya başlamıştı. Biz sadece arkadaşız. "Sen bıkmadın mı kolye mevzusundan?" Hâlâ kolyemi tutuyordum. "Hayır bıkmadım. Anlamıyorum ne diye bu kadar değer gösteriyorsun? Niye, niye?" Gozlerimi kapatıp birkaç saniye böyle bekledim. "Çünkü kolyeyi bana Riki almıştı, bu yüzden kıymetli. Riki Sunbeanim sadece benim eski erkek arkadaşım değil. O benim idolum ve en büyük hayalımdı." Sadece gözlerime baktı. "Peki ne oldu o senin çok toz pembe(!) hayallere?" Dalga geçer ses tonu ile daha da sinir bozucu bir ortam yaratıyordu. "Gerçekleşti, onunla tanıştım, konuştum, arkadaş oldum ve hatta sevdiği kız bile oldum. Yani ben en azından oldum. Senin gibi yalnız kalmadım." İkimizinde sinirlerinin en yüksek noktaya geldiği çok açık belliydi. Hiçbir şey demeden çıkıp gitti. O çıktıktan sonra tam kapıyı kapmaya arkamı döndüğümde karşımda Riki'yi girmem bir oldu. "Müsait mıydın? 'İyi misin?' diye bakmaya geldim." Yumuşak gülümsemesine karşılık hafif ve içten bir gülümseme gösterdim. "Evet müsaitim. Hoş geldin." İkimizde odadaki koltuğa oturduk. Onunda gözleri kolyeyi takıldı. "Hâlâ takıyorsun." Mutlu gözüküyordu. "Evet, çok seviyorum bu kolyeyi." İkimizinde gözlerinin parladığını fark etmemle çıldırmak üzereydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-Nishimura Riki- Kalplerin Dansı | Enhypen NI-KI ~ 2
Fanfiction- Beni seviyor musun? + Sana ne? ~~~~~~~~~~~~~~~~ - Dayanamıyorum. + Anlayamıyorum. 18 yaşına girmesi ile değişen hayatına ayak uyduramayan Y/N bu hayatta en çok güvendiği kişi olan erkek arkadaşı Riki ile arasında geçenler. Not: Uygunsuz, +18 şeyle...