44.BÖLÜM

42.3K 1.6K 52
                                    

Zarife, bir yılan gibi zehrini salarken, ben tutulmuştum ve kıpırdayamıyordum. Yutkunduğumda Zarife sözlerine daha keskin ve daha fısıltılı bir şekilde devam etti.

"Al, bu da yularını tuttuğun Zarife'den sana ilk havadis olsun gelin hanım..." Sözleri dirhem dirhem salındı mutfağa. Ardından gülümseyerek taşan kahveyi silmek için bez aldı. Sahte bir ilgiye büründü gözleri; "Ben gene duyduğumu gördüğümü sana yetiştiririm merak etme."

Ben daha Zarife'ye herhangi bir cevap veremeden Seher mutfağa girdiğinde ellerimin uyuştuğunu hissettim. Kıpırdayamıyordum.

Eski aşk zaten başlı başına bir vurgundu. Bir de dün?...

"Uy abla!... Yanmış ya gı buralar! Ne ediyiniz siz burada?!" diye veryansın eden Seher, burnuna gelen buram buram kahve yanığı koksundan tişörtünü ağzına çekiyordu.

"Mustafa'ya kahve yapacaktım ama yandı..." dedi inadına bana bakarak konuşan Zarife.

"Mustafa ağabeyim gitti. Hiç boşuna yapmayın." diyen Seher cezveyi aldı ve lavaboda temizlemeye başladı.

"Niye ki?" dedi yine bana bakarak soran Zarife. Gözleriyle içten içe kendimi suçlayıp suçlamadığımı ölçüyordu. Ne de olsa ben artık kocasını ilk günden evden kaçırmış bir kadındım.

"Ay ne bilem?! Hüseyin Amcayla baya gergin konuşiyilerdi. Ben pek de yaklaşamadım. Çok sinirlilerdi. Mustafa ağabeyim de en son ona bağırdı, çağırdı sonra da çekti getti."

Daldığım yerden yavaş yavaş kendime gelmeye başladım. Bu sefer de Seher'in söylediklerini düşünüyordum kara kara.

"Ne için birbirlerine girdiler ki acaba?" diye soran Zarife, benim düşüncelerime tercüman olmuştu.

Seher daha cevap veremeden, arkamdan Munise'nin soğuk sesi duyuldu.

"Siz niye boş çene çaliyeniz burada?! Arkada halı yıkıyeler görmiyeniz mi? Avara avara duracağınıza geçin de oraya bakıverin!" Bana döndüğünde konuşmadan önce derin bir nefes verdi.

"Seni de anam çağıriye. Misafirleri varımış, karpuz kessin de gelsin. Misafirlerin yanında otursun, iki insan yüzüne çıksın diye." Buzdan soğuk gözleriyle konuştu. Hızlı ve mesafeli bir şekilde diyeceğini deyip gitmişti mutfaktan. Sıcağını kaybetmişti o. Aksi beklenilemezdi.

Munise'nin hızla buyurmasından sonra aksayan adımlarımı herkesten saklaya saklaya, kilerden karpuz almaya geçtim.

Yürümem o kadar zordu ki ellerimi eteklerimi sıkıyordum. Dün gece banyoda olanlar aklıma gelince utançla gözlerimi yumdum. Allah'tan Mustafa gitmişti çünkü gece banyoda olanlardan sonra gündüz gözüyle, onun yüzüne hayatta bakamazdım.

Ellerimi karpuza koymuş, gözlerimi de sımsıkı yummuş dün gece banyoda olanları düşünüyordum. Kafamı iki yana salladığımda unutmaya çalışıyordum ama aklımdan çıkmıyordu.

"Hayır böyle olmaz..." dedim kendi kendime ellerimi karpuza koymuş düşünürken. "Banyoda olanları unut. Sürekli böyle hatırlayamazsın. Hem ne dedi Mustafa? Bu odada olan bu odada kalır, dedi. Akıllı adam bak! Kendisi banyoyu çoktan unutmuştur da keyfim aşağı geziyordur orada burada. Peki sen?! Sen, kendi kendine utanıyorsun daha kızım... Olmaz böyle Aden!"

Bir yandan konuşuyor bir yandan karpuza vuruyordum. Ben karpuza vururken dün gece Mustafa'nın beni duşa kabinde domalttığı ve arkamdan hırsla içimi doldurması geldi. Yok ne yaparsam yapayım aklımdan çıkmıyordu. Bu kadar da kurdurmak zorunda mıydım? Bu utançla neredeyse çığlık attım.

"Aaayy!! Allah seni kahretmesin Aden! Unut. Unut. Unut! Unut! Banyoyu unut! Banyoda olanları unut!"

Bir yandan kafama vuruyor bir yandan söyleniyordum.

ADEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin