41.BÖLÜM

64.4K 1.7K 141
                                    

Eğilip, titrek bir sesle; "Gerek yok. Ben yıkarım..." dedim ama Mustafa bunu duymamış gibi hiçbir cevap vermeden ellerini, ayak bileklerime sürtüyordu.

Eteklerimin uçlarından tuttuğunda ıslaklığıyla ağırlaşmış elbisemi çıkarmak istedi ve tekrar ayağa kalktı. Dudaklarım da gözlerim de şaşkınlıkla açık bir vaziyette ona bakıyordum. Kolumu dahi oynatamıyordum.

Ellerinde eteklerim, elbiseyi çıkarmak için kolumu kaldırmamı bekliyordu ama ben tutulmuş bir hâlde ona bakıyordum.

"Çıkarsana," dedi neyi beklediğimi anlamamış kafasını sallarken.

Ağzım kurumuş gibi yutkundum.

"Ta-Tamam çıkartırım ama sen çık."

Bozularak yüzü düştüğünde;

"Hatun saçmalama. Çıkar şunu. Sanki görmediğim şey," dedi dilini şaklatıp kollarımı kaldırmam için de zorlarken.

Kollarımı bir çocuk gibi kaldırdığımda elbisemi bedenimden sıyırdı. Nefesimi tutmuş ona bakıyordum. Bedenim üryan kalsa da onun üstten üstten bedenimi inceleyen bakışı, tek başıma nefesimi kesmeye kafiydi.

Bu sefer sesli yutkunan o olmuştu, titrek nefesi alnıma çarptığında; "Bazen çok aptal oluyorum..." diye mırıldandı.

"Ne?" dedim anlamadan ama bana cevap vermedi.

Bir anda önümde eğildiğinde ellerini iç çamaşırımın yanlarına attı ve aniden geri çekilmek istedim fakat parmaklarını sıktı ve beni tam aksi yönde kendine doğru çekti. Bu yaptığıyla ürkmüştüm ama dilim tutulmuş gibi hiçbir şey diyemedim.

"Şşşhh... Dur," dedi o anda sanki çok ciddi bir şey yapıyormuş da rahat durmayan birini ikaz ediyormuş gibiydi.

Bir anda iç çamaşırımı indirdiğinde utançla gözlerimi yumarken yerin dibine girmek istedim. Bu an düğün gecemizden tanıdıktı fakat bu sefer Mustafa tam dibimde diz çökmüş ve iç çamaşırımı kendi elleriyle çıkarıyordu. Ayaklarımdan usul usul çıkardığı ince iç çamaşırım tenimi huylandırdı.

O iç çamaşırımı bir kenara fırlatırken Mustafa'nın tez elden oradan kalkması için dua ediyordum ama sanırım buna hiç niyeti yoktu.

Sıklaşmış sıcak nefesleri kadınlığıma değerken gözlerimi sımsıkı yumdum. Dilim lâl olmuş konuşamıyor, bedenim felç olmuş kımıldayamıyordum. Onun bir sesli yutkunuşunu duydum. Ardından ayağa kalktığında titrek gözlerimi araladım ve kısılmış kahve gözleri, bin bir ton kararmış ve daha da derin bir hâle gelmişti.

Benimle konuşmayı çoktan bırakmış kafasının içinde bir şeyleri tartar gibi bakıyordu. Etli alt dudağını keskin dişlerinin arasına aldığında öylece dalmış, yüzüme bakıyordu.

Konuşamıyordum. Konuşmaya da korkuyordum. Mustafa dibime kadar girmek ister gibi tüm mesafeyi kapatmak için bana doğru adımladı. Aynı anda ben de geri adımladım. Sonra o tekrar üzerime adımladı. Ben tekrar geri geri kaçtım. Neden kaçtığımı bilmiyordum ama Mustafa kaçıyor oluşumu zerre umursamıyordu. Bana doğru hepten eğilirken bir adım daha attı dibime girmek için tekrar kendimi geriye verdim ki sırtım soğuk duvara değdi. Tüylerimi ürperten soğukla onun kararmış gözlerine bakıyordum. Alt dudağım titriyordu.

Bu sefer kesin bir zaferle o son adımını attı ve tüm bedenim bedeninin ağırlığıyla ezilirken nefesi yüzümü ısıtıyordu. Saç diplerimde gezinen burnu, tenimden derin derin nefesler aldı ve parmak uçlarını titreyen bedenimi hepten takaatsiz bırakmak ister gibi kollarımda gezdirdi. Parmak uçlarıyla tenime bir şeyler çiziyordu sanki.

ADEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin