İçeriye geçtiğimizde karşılıklı oturduk. Birkaç dakika sonrada annem elinde bir mumla içeri girdi. Mumu masanın üstine bıraktıktan sonra, çocuğa döndü.
-Eee anlat bakalım, kimsin neyden kaçıyorsun.
Söze başlamadan önce, birkaç dakika öylece durdu. O öylece dururken bende onu inceledim. Siyah kıvırcık saçları vardı, Keskin yüz hatlarıyla oldukça çekiciydi, Ortalama bir boyu vardı çok uzun değildi. Ama bence en önemlisi büyük bir suç işlayecek birine benzemiyordu.
Ben bunları düşünmeye dalmışken konuşmaya başladı.
-Öncelikle adım Karl, kraliyet için çalışanlardan biriyim. Dün akşam saatlerinde kralın yanına giderken kraliçenin bir konuşmasını duydum. Dediğine göre yıldızımız Serpens'in sihri tükenmek üzereymiş ve bunu engellemenin tek yolu olduğunu söylüyordu. Bir prenses, tam devam edicektiki beni fark etti. Muhafız diye bağırdığında kaçmaya başladım. Eğer beni yakalamayı başarırlarsa başıma gelicekleri az çok tahmin edebiliyorsunuzdur.
Annemle ben dikkatlice dinlemiştik dediklerini. En azından düşündüğümüz kadar kötü değilmiş be. Tanıştırayım kendisi benim iç sesim ve şuandada olduğu gibi çoğu zaman haklıdır.
Annem anlayışla kafasını salladı.
-Anlıyorum. Ama ne kadar kaçmayı planlıyorsun. İlla bir yerde yakalanacaksın.
Karl hüzünle başını salladı.
- Evet haklısınız, işte kaçabildiğim kadar kaçıcam sonrasını tanrı bilir.
Üçümüzde düşüncelere dalmıştık. Evet burada bir süre kalabilirdi, ama ne zamana kadar? Bir yerde yakalınıcaktır. Sonra ise ne yapıcaklarını hiç kimse bilemezdi.
Bu sessizliği annem bozdu.
-Madem burada kalıcaksın o zaman sana bir yer hazırlayayım.
Karl anneme minnetle baktı.
-Çok teşekkür ederim efendim.
Annem tam kapıdan çıkmıştıki, bende hemen peşine takıldım. Omzuna dokunduğumda bana döndü.
-Anne bana yemek koyucaktın, arada kaynadı.
Annem bana inanamayarak baktı."gerçekten derdin bumu" der gibiydi.
-Tamam sen geç mutfağa bende yatak hazılayıp geliyorum.
Kafamı sallayıp mutfağa doğru yürüdüm. Bir yandanda sırıtıyordum. Annem bana kızıp koymayacağını söylese bile bana kıyamayıp koyardı. Öylede yüce gönüllüydü.
• • •
Sabah yüzüme vuran güneşle uyandım. İçeriden annem ve babamın sesleri geliyordu.
BİR DAKİKA BABAMIN SESİMİ GELİYORDU!
Hızlı bir şekilde odamdan çıktım. Sesler mutfaktan geliyordu. Mutfağa girdiğimde annemle konuşan babamı gördüm.
-Baba!
Babamın bakışları bana dönünce gözündeki özlemi gördüm.
- kızım!
Hızlı adımlarla babamın yanına gidip sıkıca sarıldım. Babamı çok özlemiştim. İşinden dolayı 4 gündür eve gelememişti.
Sonunda ayrıldığımızda annemin bize tebessümle izlediğini gördüm. Bizim ona baktığımızı fark ettiğinde yalandan bir huysuzlukla söylenmeye başladı.
-Bazen benimle değilde Elena'yla evliymişsin gibi davranıyorsun.
Babam küçük bir kahkaha atarak anneme arkasından sarıldı.
-O benim prensesim sen ise kraliçem, ve bir kral olarak ikinizde sevgimi eşit derecede göstermem gerek. Hem sen kendi kızınımı kıskandın.
Annem gülerek babama döndü.
-Bence kraliçe daha fazla ilgiyi hak ediyor ama sen bilirsin. Hem neden kıskanmayacakmışım? Beni gördüğünde böyle sarılmadın.
Babam gülerek tam birşey söylüyordu ki içeri Karl daldı.
-Günaydın.
Üçümüzde aynı anda ona döndük. Karl ise bir kaç saniye boş boş baktı.
Bu çocuğun zamanlamayla ilgili bir sorunu var bence.İç sesim o kadar haklıydı ki. Gözlerimi korkuyla babama çevirdiğimde, babam hem şaşkınlıkla hemde öfkeyle Karl'a bakıyordu. Sertçe yutkundum çünkü birazdan olucakları az çok biliyordum.
Babam kaşları çatık bir şekilde Karl'a bakıyordu. Karl ise babam dışında her yere.
-Sen kimsin lan?
Babamın sorusuyla sonunda Karl'ın gözleri babama dönmüştü. Ama babamın kızgın bakışlarını görünce tekrar kaçırdı. Bu hareketi babamı dahada kızdırmıştı.
-Ulan kime soruyorum, sen kimsin?
Karl sertçe yutkunarak babama baktı. Annem araya dalarak.
-Tatlım önce sakin ol. Dün biz eve aldık, ve emin ol mantıklı bir açıklamamız var. Gel biz senle içeri girelim.
Annem babamın koluna girip içeri sürüklemeye başladı. Kafasını arkaya çevirip kahve makinasını gösterdi. Tamam anlamında kafamı salladım, ve annemde babamı sürüklemeye devam etti.
Onlar içeri girdiklerine emin olunca sinirle Karl'a döndüm.
-Senin zamanlamaların niye bu kadar kötü. Annem araya girmeseydi babam seni kendi elleriyle krallığa verirdi.
Karl bana korkuyla bana baktı.
-Cidden yaparmı bunu.
Kafamı evet anlamında salladım, ve kahve yapmaya başladım.
-Babam biraz sinirlidir ama eğer sana güvenmesini sağlayabilirsen seni korur. Ama önceden uyarıyım zırt pırt araya girersen sinirlenir.
Karl kafasını tamam anlamında salladı.
-Tamam merak etme daha dikkatli olurum bu konuda.
Gülümsemeden edemedim. İyi biri ama şu zamanlamaları olmasa. Size iç sesimin çoğu zaman haklı olmasından bahsetmişmiydim.
Kahveyi yapıp fincanlara doldurdum. Arkamı döndüğümde Karl'ın hala mutfakta olduğunu gördüm.
-Neden içeri geçmedin?
-Baban hala sinirli olabilir çünkü.
-Hadi içeri o zaman.
Fincanları tepsiye yerleştirip içeri girdim ,arkamdan
Karl girmişti. Kahveleri dağıttıktan sonra koltuğa oturdum. Babam az önceki kadar sinirli değildi ama hala siniri vardı.-Eee anlatın bakalım şu mantıklı açıklamayı.
Mantıklı kelimesini öyle bir vurgulamıştı ki ben bile gerilmiştim.
• • •
Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayınn
Sonraki bölümde görüşürüzz
YOU ARE READING
Karanlığın içindeki yıldız
Fantasiİşte karşınızda güçlü bir kadın karakter. Cadılar, dışlanmış toplumlar, kehanetler, gizemler, ihanetler, yalanlar, ters köşeler ve her şeyin ortasında onca şeye rağmen tertemiz kalabilmeyi başaran bir aşk. Bu güzel yolculuğa katılmaya ne dersiniz?