¹ 6

2.1K 293 80
                                    

san hızını alamayıp çıktı odadan, gözüne kestirdiği adama yaklaşıp ceketinden sertçe kavradı ve çevirdi kendine. hiç fırsat tanımadan, elindeki bardağı tam göz göze geldiklerinde yumruk atar gibi çarptırdı yüzüne. daha fazlasına gerek kalmamıştı, zira yüzünde kırılan bardağın parçaları adamın şakağında ve yanağında kalmasıyla kanlarını süzdürmüştü. vuruşun şiddeti yüzünden de sendeleyerek koltuğa düşmüştü.

yükselen bağırışmalar, çığlıklar ve küfürler tüm evi doldurduğunda wooyoung da odadan çıkarak katıldı aralarına. san'ı yaralı adamın üstünde gördü o an. ceketinin cebinden bulup çıkardığı ilaç kutusundaki ilaçları avcuna doldurmuş, zorla ağzına tıkmaya çalışıyordu. açmamakta inatlaştığında ise dizini adamın erkekliğine bastırmış, acıdan bağırmasına sebep olurken açılmış ağzına tıkmıştı hepsini.

san'ın korkusu öyle sarmıştı ki insanların bedenini, yakınlaşmak yerine uzaklaşıyorlardı adım adım. yalnızca wooyoung müdahale etti kolundan tutup çekiştirerek. lakin yetmemişti gücü. san kendi istediği zaman kalkmış, kolundaki eli sertçe kavrayarak sürüklemişti peşinden, evden çıkarken.

"neden yaptın bunu?"

cevap alamadıkça tekrarladı sorusunu wooyoung. elini hayata tutunur gibi tutunan adamdan kurtarmaya çalışırken durdurmaya yelteniyordu aynı zamanda. karanlık sokaklardan geçiyorlardı kış ayazında. aniden durdu san, dönüp yasladı duvara onu.

"girdiğin ortamlara bak lan! ilaç koymuşlar içkine! gelmeseydim ne olacaktı?"

san'ın bağırışının korkusuna, duyduğu şeyin şaşkınlığı da eklenince suskun kaldı wooyoung. bir adım daha yaklaştı diğeri ve biraz da olsa alçattı sesini.

"ben sana söyleyeyim, sana rızan varmış gibi hissettirip tecavüz edecekti."

cümlesine noktayı, yanağına çarpan sert tokatla koymuştu. göğsüne işleyen soğuk havayı derince içine çekerken gözleri kapandı, gerginlikten belirginleşti çene hattı. bir müddet sessiz kalmış, ardından tekrar tutmuştu elini.

"eve gidiyoruz."

"ben gelmiyorum."

"bu hâlde dışarıda kalmak mı istiyorsun? lan sen kafayı mı yedin?"

"gelemem, ev olmaz... beni eve götürürsen babama neler anlatırım bilmiyorum. kontrolümü kaybettim."

san kafasını çevirip omzunun üstünden uzun uzun baktı, arkasındaki wooyoung'un dolu gözlerine.
"kendine getireceğim ben seni."

yakınlarda olduğunu bildiği sahile getirene kadar yürütmüş, sakin denize yaklaşıp kumların üstünde çömelmesini sağlamıştı. o dizlerinin üzerindeyken san da eğildi ve saçlarını kavrayarak yüzünü soğuk suya soktu. tek amacı soğuk suyla kendine getirmekti lakin bilmediği şeyler vardı.

wooyoung suyun içinden çıkmaya yeltendi, ellerini kafasından baskı uygulayan ele sarmaya çalışsa da o kadar güçsüzdü ki karşısında, hiçbir işe yaramıyordu. başta bu çırpınışını normal karşılamıştı san, zira beklenmedikti yaptığı. ancak wooyoung'un tüm bedeni titremeye, avuçlarına doldurduğu kumları bir yardım çığlığıymışçasına sıkmaya başladığında tepkinin normalden fazla olduğunu fark ederek bıraktı.

nefes nefese kalmış, öksürüklere boğulmuş adam kafasını sudan çıkarır çıkarmaz kendini yana atmış, dizlerini karnına çekerek kıvrılmıştı. yüzünü kaplayan deniz suyunun yanı sıra, göz pınarlarında biriken yaşlar da durmaksızın süzülüyordu aralık dudaklarından içeriye. kirpik dipleri kızarmış gözleri sıkı sıkıya kapalıydı, ıslak kakülü gizleyemiyordu bunu. gözlerinin önüne gelen bazı anıların sebebiyle kaşları çatılıyor, bedeni sağa ve sola dönüyordu acı çekercesine. geçmişten gelen bir travmaydı, farkına varan san şaşkınlığına yenik düşerek kalakalmıştı.

"kim yaptı bunu sana?"

sorusuna cevap vermeyi reddetti wooyoung güçlükle ayağa kalkarak. bulanık görüşüyle yürüyor, çoğu kez tökezlese de aldırış etmeden devam ediyordu.

"hey, bekle!"

sesini çok net aldığı kişi, görmek isteyeceği son şeydi o an. karanlık anısından kaçmaya çalışırken şimdi ondan da kaçmaya çalışıyordu, o yüzdendi koşmaya başlaması.

arabasının oraya gittiğini fark edince hızlandı san ve tek çekişle yasladı kapısına. yüz yüze geldiklerinde fazla yakın bir konumdaydılar. san'ı, göğsünden iterek uzaklaştırmak istiyordu wooyoung, fakat istemekten öteye geçemiyordu. onun bedeni ve onun arabası arasında sıkışıp kalmıştı. tüm gücüyle bağırıyor, göğsünü yumrukluyordu geçirdiği kriz atağının kontrolsüzlüğüyle.
"senden nefret ediyorum!"

hiçbir şey dememişti san karşılığında. acıyordu canı, lakin ne vurmasına engel oluyordu ne de gitmesine izin veriyordu.
"biliyorum." dedi bağırışına karşılık kısıkça, her seferinde. tekrarlıyordu ikisi de aynı şeyi sürekli.

bir süre sonra wooyoung'un da sesi alçalıp inmişti san'ın ses seviyesine. krizini üstünden atmaya başladığında çırpınmayı bırakıp düşmüştü başı geniş omuza. elleri de vurmayı kesmiş, kazağına tutunmuştu.
"senden nefret ediyorum, san."

gecenin karanlığı gibi üstlerine çöktü sessizlik. ve dakikalarca öyle kaldıklarından, ilk defa üstlerine birbirlerinin kokusu sindi.

"bize gidelim. odamda göz kulak olurum sana, kimseye anlatmazsın bir şey."





•••


⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀

san
wooyoung bu gece benimle kalacak
merak etmeyin

wooyoung'un babası
neden

san
sevgilimin benim evimde kalması için bir nedene ihtiyacı yok
kalmak istedi ve kaldı

wooyoung'un babası
başkasının yatağında uyumaktan nefret eder
ondan şaşırdım

wooyoung'un babası
nerdeymiş peki
neden açmamış aramalarımı

san
arkadaşının evindeydi

san
biraz içip oyun oynamışlar

san
müziğin sesi yüksek olduğundan duymamıştır

san
eve geldiğinde duş aldı
benim kıyafetlerimden giyinip uyudu

san
şu an gayet iyi aklınız kalmasın

san

wooyoung'un babasıçok teşekkür ederim oğlum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

wooyoung'un babası
çok teşekkür ederim oğlum

san
oğlum mu...|
|

görüldü






MIST • woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin