Yer: Vladivostok - Rus İmparatorluğu
***
Arb ya da gerçek adıyla Anıl, uzun bir süredir Rusya'da yaşıyordu. Atlattığı zor dönemlerin ardından sonunda Rus ordusunda kendine bir yer edinebilmişti. Vladivostok'da bulunan Rus garnizonuna atanmıştı. Bu yaşadığı yer olan Orenburg'dan bir hayli uzaktı. Bu kadar uzun bir mesafe olmasının sebebinin kendisinin Türk olması yüzünden olduğunu düşünüyordu, Ruslar Türklerden nefret ederdi. Burada günleri sıkıcı, soğuk ve yaygın olan Japon Korkusu ile geçiyordu. Buralarda bulunan insanlar 1905 Harbi'nin acısını hala taze taze hissediyordu. Arb ise tam tersi yönde düşünüyordu. Japonlar, Türklerin intikamını yıllar sonra almış ve Rusları yenebilen Asyalı bir devlet olmuştu. Bu sevindirici bir haberdi zaten İstanbul'da yaşayan Osmanlı tebaası da bu yönde düşünüyordu. Aradan 6 yıl geçmişti ve Rus yaşamına oldukça alışmış görünüyordu, cebinde 5 rubleyle vodka almaya giden yaşlı adamlardan hala hoşlanmıyor olsa da. Ancak 10 Ekim 1911'de Çin'de başlayan küçük bir isyan her şeyi değiştirdi.
Başta küçük bir isyan gibi görünen ayaklanma birden tüm yurdu sardı ve devrime dönüştü. Halk artık monarşiden bıkmıştı ve vasıfsız yöneticilerin kendilerini kafalarına esercesine yönetmesinden sıkılmıştı. Halkın sesi devrimdi ve bağıra bağıra geliyorlardı. Halk cumhuriyet istiyordu ve ülkedeki monarşistlerle çok şiddetli bir çatışmaya girişmişlerdi. Arb bir cumhuriyetçiydi ve bu çatışmaya destek vermek gibi, tüm arkadaşları tarafından çok aptalca görünen bir şey yaptı ve yanına yeterince erzak ve para alarak garnizonu terk edip Çin sınırından kaçak olarak Çin'e girdi. Uzun süren haftalar sonunda nihayet devrimcilerin kontrolündeki topraklara varabildi. Gerekli bağlantıları kurduktan sonra askeri deneyimi sayesinde cephelerde görev aldı. Rus ordusunda rütbesi muhafız teğmendi ancak ordugahtan kaçışının ardından rütbesi er olacak şekilde düşürüldü ve askeri ödülleri geri alındı. Çin devrimci güçlerinin kontrol ettiği bölgelerden birine aniden gelen bir monarşist taarruzu her şeyi alt üst etti. Komuta kademesinin karmaşık yapısı sebebiyle ve kendisinin de deneyim kazanması istendiğinden taarruzu tutmakla görevlendirilerek cepheye atandı. Bölge tepeciklerden oluşuyor ve doğal bir hat oluşturacak yer şekilleri bulunmuyordu. Ancak planladığı siper kazma taktiği ve ardından gelen imdat ordusunun emrine verilmesiyle cephede düzeni sağladı ve birkaç hafta sonra taarruza geçip kaybedilen yerleri geri aldı. Bu başarıları sayesinde rütbesi tümgenerale yükseltildi. Çin devriminin 1912 Şubat'ında bitmesinin ardından çeşitli harp madalyaları ve hediyelerle uğurlandı. Ardından ikametgahı olarak Pekin'i belirledi. Bir gün kendisine gelen esrarengiz bir mektup ile karşılaştı. Gönderenin bulunduğu yer Meksika'ydı. Bu çok mantıksız geliyordu ancak mektubun yanında gelen kutuyu açınca ve mektubu da okuduktan sonra bunun arkadaşı Anıl'dan geldiğini anladı. Kendisine devasa pasifiği aşıp Brezilya'ya gelmesini söylemiş ve bunun için de para bırakmıştı. Bu garip ve ani mektubun ardından birkaç gün ne yapması gerektiğini düşündü.
Sabah erkenden uyandı ve apar topar kahvaltı edip devrim günlerinden kalan dostlarıyla bir buluşmaya katıldı. Hem nostalji olmuş oldu hem de karar verdiği Brezilya yolculuğunu nasıl yapacağı hakkında yardım istedi. Arb ilk başta Çince bilmiyordu bu yüzden Çinli dostlarıyla İngilizce konuşarak anlaşıyordu fakat burada kaldığı aylar içinde Çince'yi şöyle ya da böyle öğrenmeyi başarmıştı. Hala akıcı bir şekilde konuşamasa da işini görüyordu. Arkadaşlarından biri ona yakın bir zamanda Çin'den Brezilya'ya bir ekonomik işbirliği için heyet gönderileceği ve kendisinin hükümette bulunan tanıdıklarına ekstra bir kişi için yer bulunup bulunmayacağını soracağını söyledi. Bu işleri oldukça kolaylaştırmıştı. Arb birkaç saat dostlarıyla hasret giderdikten sonra aralarından ayrıldı ve evine doğru yol aldı. Yağmur bastırmıştı ve hava biraz serinleşmişti. Yürüdüğü sokak bomboştu ve tenha bir yerdi. İçinde garip bir his belirdi ileride bir yan sokak girişi bulunuyordu. Birden sanki orada bir gölge görür gibi oldu ancak bunun aklının kendisine oynadığı bir oyun olduğunu düşünüp yoluna devam etti. Ara sokağa daha da yaklaştıkça içindeki garip his arttı. Ve sonunda dediği doğru çıktı, birden sokaktan bir adam yoluna doğru atıldı ve elindeki karanlıktan net göremediği bir cismi kendisine doğru doğrulttu. Arb bunun bir tabanca olduğunu anladığında çok geçti ve silahtan çıkan kurşun kendisine doğru yaklaşıyordu. Hiçbir şey yapamazdı, kaçışı yoktu. Mermi sol omzunu delip geçti ve acıyla yere doğru kendini bıraktı. Sağ eliyle omzunu tutarken ona ateş eden adam da zeminin kayganlığından dolayı yere düşüp elindeki tabancayı karanlık sokağın bir köşesine fırlattı ve silahsız kaldı. Sinirlenip küfür etti ve bu dil Arb'ın da tanıdığı Rusça'ydı. Adam kesinlikle Rustu. Silahı tutuş şekli ve giyim kuşamını şimdi daha net çıkarıyordu. Kesinlikle Rustu. Adama bağırarak kim olduğunu sordu.
Aşağılık herif seni. Kimsin? Ne istiyorsun benden?
Yerdeki Rus ayağa zar zor kalkıp şöyle bir silkelendikten sonra ayağa kalkmayı başarmış olan Arb'a döndü. Kısa bir kahkaha patlattı ve Rusça cevap verdi.
Askerliğini yarım bırakıp gittin. Üstelik ülke için önemli bilgileri de sızdırarak.
Ne bilgisinden bahsediyorsun sen be adam.
Ortadan kaldırılacaksın, hakkında bir karar çıktı. Rusya'ya dön ve idam edil ya da her nerede olursan ol biz seni buluruz.
Adam bir hışımla Arb'a doğru atıldı ancak bu sırada sağ kolu havada olduğu için daha hızlı tepki verebildi ve adamın suratına sert bir yumruk çaktı. Adam yumruğun etkisiyle kontrolü kaybedip tekrar yere düştü ve Arb bunu fırsat bilip adamın üstüne çıktı, dizlerini adamın karnına bastırıp bacaklarıyla da adamın bacaklarını tutarak onu yere sabitledi ve boğmaya başladı. Adam çığlık atıyor, küfür ediyor ve çırpınıyordu. Arb adamın suratına tükürdü ve boğazına sertçe yumruk atmaya başladı. Adamın sesi tamamen kesildiğinde ayağa kalktı ve her yerin kan olduğunu fark etti. Adamın boğazını parçalamıştı. Etrafta hala kimse yoktu fakat tenha sokaklar her zaman tehlikeliydi ve derhal oradan uzaklaştı. Evine çok uzak değildi ve koşarak birkaç dakika içinde evine vardı. Kimseye görünmediğini düşünüyordu. Kapıyı kitledi ve önüne yerleştirilebilecek her şeyi yerleştirdikten sonra hızlıca bir duş alıp salona geçti. Elinde metal bir sopa ile temkinli bir şekilde beklerken bir anda kapı çalındı. Sessiz bir şekilde kapının hemen yanındaki kiler odasının içine saklandı ve beklemeye başladı. Kapı ısrarla çalınmaya devam ediyordu, ancak bir süre sonra ses kesildi ve birkaç adım sesi duyuldu. Kapıda her kim varsa uzaklaşmaktaydı. Yaklaşık on dakika kadar daha bekledikten sonra nihayet kapıyı bir kez daha delikten kontrol edip açtı ve yerde bir zarf buldu. Üstünde kendi adresi yazılıydı. Zarfı aldı ve bulunduğu kata son kez bir bakış atıp kapıyı kapattı, tüm kilitleri çekip salona geçti. Zarfı mum ışığında okudu. Bu zarf kendisinin Brezilya'ya gitmek için rica ettiği ve sonra bir diplomatik heyetle gidip gidemeyeceğini sorduğu arkadaşından geliyordu. Yazıda heyetin yanında seyahat etmesine izin verildiği ancak yanında götüreceği eşyaların heyetin ve hükümetin bilgisi dahilinde olması gerektiği ve 3 gün içinde hazır olup Pekin limanında buluşması gerektiği yazılıydı. Arb bu haberi görünce derin bir iç çekti ve elinde mumla mutfağa doğru gidip kendine bir çay hazırladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Contestado War Anıları
AdventureBu kitap bir parodi kitaptır. Yaşanan olayların hiçbiri gerçek değildir.