1911-Trablusgarp

4 0 0
                                    

Yer: Trablusgarp - Osmanlı İmparatorluğu

***

Berkan'ın İstanbul içinde sebep olduğu skandalın ardından güvenlik sorunları bulunmaktaydı. Bu yüzden Berkan da Osmanlı merkezi otoritesinin daha az olduğu bölgelerde bir süre kadar bulunup ortam sakinleşene kadar kalmaya karar verdi. 1910 yılının sonlarına doğru Suriye'deki büyük bir kent olan Şam'a gitti ancak Türk karşıtı isyanların artması sonucu Anadolu'ya geri dönmek istediyse de tehlikenin farkına varıp merkezden çok daha uzak bir yere kaçma kararı aldı, bu şehir Trablusgarp'tı. O zamandan beri Trablusgarp'ta yaklaşık bir yıldır yaşıyordu ve çat pat Arapça konuşmasına rağmen yerel halkla anlaşabiliyordu. İstanbul'dan gelmiş olması da onun bölgede prestijini arttırıyordu. 1911 Eylül'üne gelindiğinde Berkan gördüğü manzarayla şok olmuştu. Yaşadığı şehir olan Bingazi'deki limandayken karşısında koca İtalyan filosunu ve ablukayı gördüğünde ağzı açık kaldı ve gerisingeri koşmaya başladı. Bu işgal haberini yayabildiği köy ve kentlere yaymalıydı. Osmanlı hükümeti de işgal haberini aldığında çok öfkelenmişti ancak donanma ve teçhizat yetersizliğinden dolayı Trablusgarp'a orduyu yollayamamaktaydı. Bu sebepten ötürü ordunun kendisini değil de belli üst kademe subayları Trablusgarp'a gizlice sokup gayrinizami harp taktikleri uygulamaya karar verdi. Enver Paşa ve Mustafa Kemal Trablusgarp'a direniş organize etmek için yollandıklarında Berkan da yerli halk arasında eline silah almak için bekliyordu. 

Nihayet aktif çatışmalar başladığında Berkan Bingazi cephesindeydi. Cephe birçok muharebeye sahne olmuş ancak savaş tıkanmış ve cephede herhangi bir gelişme olmamaktaydı. Berkan çöl ikliminde siperler içinde susuz, aç, pis ve terli bir şekilde beklemekten artık bezmişti. Türk toprağı olmasa da bir Türk devleti toprağıydı burası ve bırakmak istemiyordu. Gece çok soğuk gündüz çok sıcak olan bir iklime sahipti çöller. Uzun haftalar geçmesi ve gelişme göstermeyen bir cephe olması herkesin canını iyice sıkıyordu. Berkan'ın bulunduğu ordudaki askerler arasında karışıklıklar da baş göstermişti. Hatta bugün öğle saatlerinde bir Türk, bir Boşnak bir de Arap bir subay birbirleriyle tartışmışlar ve neredeyse birbirlerini öldüreceklerdi. Savaştan herkes bıkmıştı ancak bu durumda bir barış yapmak anlamsız olacaktı çünkü ne Osmanlı kaybetmişti ne de İtalya. Berkan bunları düşünürken bir anda büyük bir patlama sesi duydu. Bunlar İtalyan toplarının Osmanlı güçlerinin  bulunduğu mevzilere ateş ettiğinin bir işaretiydi. Herkes paniklemiş ve askerler arasında bir sürü firar oluşmuştu. Cephedeki Osmanlı kuvvetlerinin çok az olması, teçhizatlarının eski ve yetersiz oluşu ve iç karışıklıkların da yaşandığı bu ortamda İtalyanların bugün top atışlarının ardından başlattığı taarruz kısa sürede sonuçlanmış. Berkan çatışmalarda aktif olarak rol almış ve devletin savaştaki durumunu birinci dereceden deneyimlemişti, Bingazi kenti düştü. Bingazi komutanlığını Enver Paşa ele almış bulunmaktaydı ve bu acı durum onu çileden çıkarmıştı. Berkan aradan geçen yaklaşık bir yılın ardından savaştan bezmiş durumdaydı ve bir an önce dönmek istiyordu. Bu savaş ona çok şey öğretmişti. Artık psikolojik olarak da eski Berkan değildi. Osmanlı hükümeti 7 Ekim 1912'de yaşadığı ikinci şok ile kesin bir şekilde bu belalı savaşa bir son vermeyi kabul etti ve barış görüşmeleri yapıldı. Uşi Antlaşması imzalandığında Berkan hala Trablusgarp'taydı ve savaşta çarpıştığı için hakkında yapılacak davanın düşürülmesine karar verilerek bir jest yapılmış oldu. Bu durum karşısında belki de zamanın geldiğini düşünerek iki yılın ardından çok özlediği İstanbul'a dönmüştü. Ancak bu huzurlu zaman uzun sürmeyecekti. Yakında bir fırtına bekleniyordu ve o fırtına geldi çattı. 8 Ekim 1912 tarihinde Karadağ askerlerinin Osmanlı sınırını geçmesiyle başlayan felaket Berkan dahil bir sürü kişinin aylarca siperlerde, düzlüklerde ve tepeciklerde yıpranmasına ve psikolojik olarak çökmesine sebep oldu. Savaş bitecek gibi değildi, Berkan'ın da içinde bulunduğu ordu sürekli geri itiliyordu. Bulgarlar neredeyse İstanbul'a gireceklerdi. Bir şekilde durdurulmalılardı yoksa çok kötü şeyler olacaktı. Yaşanan çatışmalarda art arda alınan yenilgiler silsilesi Birinci Çatalca Muharebesiyle birlikte son buldu. Osmanlılar bu savunma savaşını kazanmıştı kazanmasına ama bu imparatorluğun son nefeslerini verdiği anlamına geliyordu. Berkan bir sürü arkadaşını savaşta kaybetmişti. Bazılarını Trablusgarp'ta, bazılarını da Balkanlar'da toprağa gömdü. Acı dolu günler Bab'ı Ali'nin barış teklifi yapmasıyla son bulmuş gibi görünüyordu. Berkan bu savaşın ardından askerlikten firar etmeyi düşünüyordu. Ancak bunu yapmaya fırsat bulamadan Balkan devletçikleri arasında yeni bir savaş patlak verdi ve İstanbul'da olası bir Bulgar harekatına karşı ordular hazırlandı. Enver Paşa'nın bir planı vardı ve o da Edirne'yi hazır korumasız iken bir harekatla geri almak idi. Berkan'ın içinde bulunduğu birlikler Enver Paşa'nın komutası altındaydı ve 21 Temmuz 1913'de yapılan harekat ve Edirne Muharebesi ile birlikte şehir geri alındı. Berkan bu muharebede görev almış ve Enver Paşa'nın şehre girişini, Edirne Fatihi olmasını bizzat görmüştü. Savaş kısa bir süre sonra bitti ve Osmanlı Devleti kaybettiği Edirne ve Kırklareli'yi geri aldı. Bu başarı çok sönüktü, bu Berkan'a da yeterli gelmiyordu ancak bu şartlar altında ancak bu kadarı yapılabilirdi. Berkan bu savaşın ardından kesin karar verdi. Gitgide artan tansiyonun kendisini tekrar bir felakete sürüklemesine izin veremezdi. Bu yüzden aklına bir fikir geldi, çok uzaklara gidecekti. Anıl'ın Meksika'ya taşındığını biliyordu ve onun yanında bir süre konaklamaya karar verdi. Bunu mektup yazarak belirtmesi uzun sürecekti ancak ikisi arasındaki eski mektuplarda yazan ev adreslerinden faydalanarak yaşadığı yeri bulabilirdi. Derhal eski evine doğru gitti ve yeterince eşya ve parayı yanına alıp mektuplarla birlikte Meksika'ya gidecek olan İngiliz gemisinin İstanbul'da ikmal yaptığı sırada gizlice gemiye sızdı. Bu daha her şeyin başlangıcıydı.

Contestado War AnılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin