"Şaka gibi!"

3.1K 270 78
                                    



Medya; Duru'nun Alisa'ya söylediği şarkı.

****

Duru'dan;

Gözüme acı çektiren ışığa içimden sayısız küfür savurdum. Başımda hafif bir sızı vardı. Dayanılamaz bir ağrısı yoktu. Fakat yinede bir ağrı vardı. Bulunduğum pozisyon rahatsız edici gelmeye başlayınca diğer yanıma dönmek istedim ancak omuzum ve boynuma saplanan acı ile istemsiz yüzümü buruşturup derin nefes aldım.

Gözlerimi açıp etrafıma bakınca koltukta olduğumu, üstümün bir pike ile örtülü olduğunu, başımın altında bir yastık olduğunu gördüm ancak bunların hiç biri rahat değildi. Sanırım boynum tutulmuştu.

Kulağıma gelen bir kaç tıkırtı sesi ile yerimden ayaklanıp yavaş adımlarla sesin kaynağına ilerledim. Seslerin geliş noktası mutfaktı. İlerlerken sağ tarafımda bir yansıma gördüm. Kafamı çevirip baktığımda duvara monte edilmiş bir ayna ve saçı başı dağılmış yansımam ile karşılaştım. Gözlerimin altı mor dudaklarım ve göz kapaklarım uykudan uyanmanın etkisiyle şişmişti. Ellerimle dağılan saçımı gelişi güzel toplayıp bileğimdeki saç tokası ile tutturdum.

Gözlerimi aynadan alıp tekrar mutfağa doğru ilerledim. Kapısının önüne geldiğim mutfak ile içeri baktım. Mehmet abi kahvaltı hazırlıyordu. Tam günaydın diye seslendiğim anda esnemem gelince
"Guaydıaaaannn" diye anlamsız ve boğuk bir ses çıktı. Mehmet abi aniden duyduğu bu garip sesle yerinden sıçramış ve tutmak için havaya attığı krepi tutamayıp yüzüne yapıştırmıştı.

Krepin sıcaklığını hissedince "yandım ulann!!" Diye çığlık atmıştı adeta.

Endişe ile hemen yanına koşup yüzünden krepi aldım. Gerçekten çok sıcaktı. Daha bir şey demesine fırsat tanımadan ensesinden tutarak lavaboya yaklaştırdım. Musluğu hızla açıp bir elim ensesinde başını öne eğer iken diğer elimle su alıp yüzüne sürdüm. Bbir kaç defa daha yüzüne su çarpıp ensesinde ki elimle başını kaldırdım.

Ellerimi ondan çekip kağıt havlu almak için tezgahın diğer ucuna yürüdüm aldığım kağıt havluyu yüzüne sürüp kuruladım. Bütün bunları yaparken de söyleniyordum.

"Yaa çocuk musun sen? Nasıl asker oldun ya? Krepi yüzüne atmak ne salak!? Hayır beceremiyorsan yapma! Ama yok aksiyonsuz hayatına eğlence katıyor sanki beyefendi."

'Gerçekten mi?' dercesine yüzüme bakıyordu.
"Duru, öküz gibi sesler çıkarırsan tabi irkilirim! Nereden bilebilirim senin evrim geçirmeye çalışan hayvanlar gibi ses çıkaracağını!" Dişlerini sıka sıka kurduğu bu cümlede haklılık payı yüksekti.

Ama bozuntuya verir miyim!? Aslaa!!

"Üsteğmen Mehmet GÖKTAŞ! Sen komutanınla nasıl konuşuyorsun? Hayvan mı dedin sen bana!?" Ani yükselişimle omuzlarını dikleştirip yüzüme ciddiyet ile baktı.

Ağzından çıkan kelimeler ise "estağfurullah komutanım." Dan başka bir şey olmamıştı. Evet rütbe mi kullandım. Bu pek doğru bir davranış değildi. Ancak rütbe kullanmasaydım Mehmet abi her an yüzümü krep tavasına yapıştırırdı. Ee haklıydı da. Ben esnemem yüzünden garip sesler çıkardım diye yanmıştı yüzü.

Haksız olup haklı çıktığımdan dolayı ona oturmasını söyleyip kahvaltıyı hazırlamaya ben devam ettim.

Her şey hazır olunca bir güzel kahvaltı yapmıştık. Kahvaltıdan sonra yüzü için krem benim için ağrı kesici getirmişti Mehmet abi. Bir süre daha orda kalıp konuşmuş mutfağı beraber toplamıştık.

Öğlene doğru oradan ayrılıp evime gitmek için arabama bindim.

Yaklaşık yarım saat gibi bir sürede siteden giriş yapıp aracımı park etmiştim. Şuan ellerimde poşetler ve Alisa için bir özür hediyesi vardı. Dün ters anımla onu kırmıştım ve bana kırgın olduğu düşüncesi bile içimi acıtıyordu. Hayal, Begüm, Burcu ve Alisa benim için çok ayrıydı. Benim için çok değerliydiler.

KARA RUH  'gecenin Ruhu'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin