( Umut'un anlatımıyla - 1539...)
Etrafını hızlıca kontrol ettikten sonra kendi kendine kısık sesle konuşmaya başladı. Zoraki duyduğum bir kaç kelimesini yakalamıştım.
''Bekle beni geçmişim, ailem, hayatım geri dönüyorum.'' demişti ne olduğunu ne demek istediğini anlayamasam da elinde ki anahtarı kilide koymadan dudaklarına götürüp öptü, zaten kafası karışmışa benziyordu. Daha sonra anahtarı kapının üstündeki kilit yuvasına sokup, iki tur döndürdüğünde kapıyı araladı. Kapı müthiş bir ışık hüzmesi ile açıldığında, Selim de ben de şok olmuştuk. Bizim arasında durduğumuz kapıda iyice açılmış, kabak gibi ortaya çıkmıştık. Daha sonra midemin bulandığını, başımın döndüğünü ve yerin ayaklarımın altından kaydığını hissettim. Sonrası ise tamamen karanlık... kendimden geçtim. Derin bir uyku hali bütün vücudumu sardı. Parmak uçlarımdaki sinir hücrelerimi dahi hissediyordum. Sonrası ise bilinç kaybı, büyük ve uzun bir karanlık.
Uzun süren bir uykudan uyanmış gibiydim zihnim yorgun, bedenim yorgun, başımda ise müthiş bir ağrı vardı. Gözlerimi hafifçe araladığımda kapıda dikilmiş bize bakan birini gördüğümde doğrulup ona bakmaya çalıştım. Tabii ki onu hemen hatırladım. Az önce beyaz ışıklı kapıdan geçmeye çalışan çocuktu. Benim uyandığımı fark eder etmez kapıyı açtı ve hızlı adımlarla uzaklaştığını izlerken, yerimden kalktım ve;
"Dur gitme! Nereye gidiyorsun?" Desemde nafile, çocuk çoktan koşarak uzaklaşmıştı. Arkamı döndüğümde ise Selim, gözlerini ovduğunu gördüm. O da daha yeni uyanmıştı. Peki neredeydik biz? Az önce kütüphanede iken, şimdi ise bambaşka bir yerdeydik. Etrafa bakındığımda ahşaptan yapılma küçük bir kulübede olduğumuzu fark ettim.
"Ağabeyciğim, neredeyiz biz ya?" Dedi Selim ayağa kalktı, üzerindeki samanları eliyle temizledi. Ve evet bir saman birikintisinin üzerinde uyuya kalmıştık.
"Bilmiyorum, baksana etrafa biz az önce kütüphanede değilmiydik?" Dedim. Selim ise daha yeni idrak etmiş olmalı ki etrafına garip bakışlar atıyordu.
"Evet, kütüphanedeydik." Dedi. Başını kaşıdı ve devam etti. "Hatta bir çocuk vardı depoya giden kapıyı aralamıştı. Galiba ben ondan sonrasını hatırlamıyorum." Dedi.
"Çok emin değilim ama sanırım biz boyut falan atladık. Başka bir açıklama bulamıyorum." Dediğimde Selim'in surat ifadesini görseniz krize girerdiniz sanırım. Çünkü bana öyle bakışlar atıyor ki 'ne saçmalıyor bu?' der gibi bakıyordu.
"Ne? İnanmıyor musun bana?" Dediğimde hala aynı bakışlar ile bana bakmakla meşguldü. Devam ettim. "Baksana etrafına kütüphanedeyken içerisi zor ışık alıyordu. Bir de son gördüğümüz kapı depoya çıkıyor olsaydı etrafta bu kadar pencere olur muydu?" Resmen bana açıklama yaptırmasına inanamadım.
"Tamam tamam fazla uzatmayacağım. Bu yaşananlar pek de normal değil." Dediğinde gözlerini dikmiş bir yere bakıyordu. Göz hizasını takip ederek baktığı yere baktığımda, ahşap dolabın kapısının arasına sıkışmış bir kumaş parçası olduğunu fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAHTAR
Fantasy2023'ten 1539'a... Elif, Burçak ve Sena'nın sırlarla dolu yolculuğu... Üç yakın arkadaş bir gün pikniğe ormana giderler her şey çok güzel giderken içlerinden biri telefonla konuşmak için uzaklaştığında yerde parlak bir şey fark eder daha yakına geld...