GİRİŞ

503 25 9
                                    


Bir çocuğu mutlu etmek çoğu zaman çok kolaydı.

Kimi çocuk bir parça çikolatayla kimi çocuk annesinin onun için ördüğü bir bez bebekle mutlu olabilirdi. Küçük Ege Han'ın mutluluğu ise basitti. Mahalle bakkalından alınmış bir futbol topu, pazardan alındığı son derece belli olan siyah bir krampon ve ona göre dünyanın en güzel kızı olan Dicle Deniz'in gülümsemesiydi.

Bir sonbahar sabahı tanıştığı bu güzel kızı yine bir başka sonbahar akşamı kaybedeceğinden habersizce küçük kalbiyle ona tutuluyordu.

 Dicle Deniz... diğer kızlar tarafından dışlanan hor görülen küçük bir kızdı. O kızlar ondan utanıyorlardı. Sırf onlar gibi süslü püslü giyinmiyor, onların oynadıkları oyunları sevmiyor diye yok sayıyorlardı. Ege Han o küçük yaşında onu kollarına almak istiyor, diğer herkesten korumak istiyordu.

Varlığıyla Ege Han'ın 9 yaşındaki masum kalbini ölesiye hızlandıran bu kız yokluğuyla da o kalbi durduracaktı. Ege Han ilk tutkusu olan Dicle Deniz'i kaybedecek, son tutkusu olan futbola tutunacaktı. Çok çabalayacaktı ve o Beşiktaş formasını hak ederek giyecekti. Kendisini en büyük Beşiktaş taraftarı olarak gören babasını gururlandıracaktı. Ancak hayat yine her zaman ki gibi adil davranmayacak, babasının hayatı o günleri görecek kadar uzun sürmeyecekti. Belki onu tanımayan insanlar hayatının ne kadar da kolay olduğunu düşünecekti. Köşeyi döndüğünü, artık sırtının yere gelmeyeceğini düşünerek imreneceklerdi. Yeteneği azmi ve çabalaması kimsenin umurunda olmayacaktı. Ancak Ege Han hayata karşı 2-1 yenilmiş durumda olacaktı. Hayat ona o Beşiktaş formasını giydirecekti ancak karşılığında hem babasını hem küçük Dicle Deniz'i alacaktı. Eğer bir mucize olur da Dicle Deniz'i hayatına yeniden girerse berabere kalacaklardı. Bu durumda ALTIN GOL'ü atan galip olacaktı.  

ALTIN GOLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin