Vernon Enişte ciddiydi. Gerçekten başka bir eve taşınıyorduk. Araba ile taşınacağımız eve giderken Vernon Enişte bir yerde duruverdi. Kendisi dışarı çıktı ve biz çıkamadan arabayı kilitledi. Bilerek yapmıştı. Yaklaşık yarım saat sonra elinde dikdörtgen biçimindeki hediye paketi ile paketlenmiş bir kutu ile geldi. Petunia Teyze ne olduğunu sorduğunda ise cevap vermedi. Sekiz saatlik bir yolculuk sonrası bir kıyıya geldik. Yaşlı bir adam bizi beklermiş gibi sevindi ve yerinden kalkıp denizin ortasında olan adayı gösterdi. Arabadan indik. Bize bir kayık gösterdi ona bindik ve adaya doğru kayıkla gitmeye başladık. Adanın üzerinde eski siyah bir ev vardı. Belli ki bir süre burada konaklayacaktık.
Dudley mızmızlanmaya başladı. Televizyonlu bir evde kalmak istediğini çünkü akşam programlarını kaçırdığını söylemeye başladı. Gerçekten Vernon Enişte onu o kadar umursamazlıktan geliyordu ki Dudley resmen mektubu verdiğine pişman oldu.
Eve vardığımızda resmen Rry ile altımıza edecektik. Çünkü bu ev o kadar korkunçtu ki mektup getirmeye çalışan bir baykuş bile korkudan geldiği gibi geri dönerdi. Eve girdiğimizde içinde pekte eşya olmadığını sadece bir masa, bir yayları fırlamış kanepe, eski bir battaniye; üst katta ise yine yayları fırlamış olan çift kişilik bir yatak olduğunu fark ettik. Düşünün ev o kadar bakımsız ve eski ki yerlerde döşeme bile yoktu resmen topraktı. Tabi ki bize yine her zaman olduğu gibi ayrıcalık tanındı. Dudley koltukta, teyzemler yatakta uyudu. Peki biz? Peh! Tabi ki de yerde! Harika değil mi? Soğuk soğuk. Zatürre garantili. Ha bide eski battaniyeyi bize bıraktıklarını sanmayın. O, çıtı pıtı Dudley'de çünkü o hasta olursa dünyanın sonu gelir (!)
Onlar uyurken biz Harry ile uyanık kaldık. Çünkü doğum günümüzü ilk dakikasında kutlamak istiyorduk. Ben topraklı yere bir pasta çizdim. Tam 1 dakika kalmıştı. Harry Dudley'in sarkan kolundan saate baktı ve geriden saymaya başladık. O sırada da rüzgar gittikçe şiddetleniyordu. Ah! işte 10..9...8..7..6..5...4..3..2..1! Yere çizdiğimiz pastayı üflemiştik. Birden kapı kırıldı ve içeriye yaklaşık üç katımız olan saçı sakalı birbirine girmiş bir adam geldi içeri. Dursleyler de uyanmıştı. Vernon enişte ise elinde tüfek tutuyordu. Meğersek kutu içinde aldığı şey bir tüfekmiş.
- Oh! Kapı için üzgünüm.
Kapıyı olduğu gibi yerine taktı.
- Merhaba! Siz Potter ikizleri olmalısınız.
-Onlara yaklaşma, silahım var, vururum.
-Kapa çeneni Dursley!
Adam tek eliyle tüfeği büküverdi ve silahı etkisiz hale getirdi.
- Neyse nerede kalmıştık? Merhaba! Ben Rubeus Hagrid. Hogwarst anahtarlar ve kapı bekçisi.
-Hog- Ne?
-Hogwarst. Henüz bir şey bilmediğinizi biliyordum ama Hogwarst'ı bilmeyeceğiniz aklıma gelmemişti.
- Üzgünüm. Adını dahi duymadık.
- Nasıl yani? Annenizin ve babanızın her şeyi öğrendiği yeri bilmiyor musunuz?!
- Nasıl her şeyi?
- Dursley! Bana bu çocukların hiçbir şey bilmediğini mi söylüyorsun?! HİÇBİR ŞEY!
- Büyücülük dünyası hakkında bir şey öğrenmelerine izin vermezdik. Tıpkı kardeşim gibi. Annem ve babam onun okula kabul mektubunu aldığında çok sevinmişlerdi. Oysaki onun gerçek yüzünü bir tek ben görüyordum. Ahlaksız, ukala ve bencil! Daha sonra o aptal Potter'ı buldu ve kendini HAVAYA UÇURTTU!
- HAVAYA MI UÇURTTU?! AİLEMİZİN ARABA KAZASINDA ÖLDÜĞÜNÜ SÖYLEMİŞTİNİZ!
- SİZ NASILDA YALANCI İNSANLARSINIZ! JAMES VE LİLY POTTER ARABA KAZASINDA ÖLECEK KİŞİLER Mİ?
Bırakında çocuklara asıl hikayeyi anlatayım.
- Ona bir şey söylemeni yasaklıyorum!
- Şuna bak sen! Peki senin gibi aptal bir muggle karşımdayken kim bana engel olabilir ki?
Bana bakın çocuklar siz birer büyücüsünüz. Hem de henüz nitelikli değilken böylesiniz birde eğitim görseniz anne ve babanızdan daha iyi olursunuz.
-Büyücü mü? İyide biz büyü bilmiyoruz ki!
- Tom'a yaptığım shifting dışında.
Evet yapmıştım.
-Öyle büyüler değil asalı büyüler. Madem büyü bilmiyorsunuz şunu sorayım. Hiç açıklayamadığınız bir nedenden dolayı ceza aldınız mı?
Cevap veremedik çünkü bunun gibi bir çok olay olmuştu.
-Tahmin etmiştim! Hadi hazırlanın Hogwarst'a gidiyoruz. Eğer burada kalmak istemiyorsanız.
- O aptal okul için para mara ödemem ben!
-Sizin paralarınıza ihtiyaçları yok zaten Dursley. Onların sizin sahip olduğunuzun bin katı altını var. Hadi gidelim çocuklar!
Zaten çok eşyamız yoktu sadece içinde kıyafetlerimizin olduğu çantayı aldık ve çıktık. İçimden resmen zafer fışkırıyordu. Dursley'lerden ayrılmıştık. Belki de sonsuza kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Red One - Draco Malfoy Classic Fanfiction Series
काल्पनिकEvelyn nerden bilsin zamanı geldiğinde en büyük düşmanıyla savaşta gerçeklerle düello atacağını? Lovers to enemies to lovers "I prefer you and your red roses"