Upuzuun bir bölüm ile geldim.
Keyifli okumalar dilerim, oy ve yorum yapmayı unutmayın aşklarım...
Bölüm şarkısı; Mavi-Gri: Ama bu kız benim kaderim
"Hey, bizimle misin?" O kadar dalmışım ki, Hilal'in beni dürtmesiyle irkilerek kendime geldim. "Ha! Evet, buradayım, sizinleyim ya. Ne oldu?"
"Diyoruz ki, şöyle dillere destan bir düğün olsun Fransa'da yapalım, hem sen de orada yapmayı çok istiyordun." Hevesli hevesli konuşuyorlardı, onları kırmayı da istemiyordum. Ben şimdi nasıl açıklayacağım onlara düğünü istemediğimi?
"Fransa'ya gerek yok, hatta düğüne de gerek yok."
"Aa, başlayacağım şimdi çarkına ama yapılacak o düğün." Bunlarda teklif var, ısrar da vardı.
"Ne kadar istemediğimi söylesem de olacak değil mi?" İkisi de aynı anda kafasını hevesle salladılar.
Sırtımdaki yara izlerini görmediler, çünkü ceketim kapatıyordu. Bacaklarım ise altıma giydiğim külotlu çoraptan dolayı belli değildi. O yüzden neyim olduğunu fark etmediler.
"Kerem'in doğum günü ne zaman?" Hasiktir! Ben onun doğum gününü bilmiyorum ki. Ne diyeceğim şimdi? "Bir dakika, takvimime bakmalıyım, işaretlemişimdir." Telefonumu elime aldım ve Cenk'e mesaj attım;
"Kerem'in doğum günü ne zaman? Çabukkk!"
Hemen çevrim içi oldu.
"29 Şubat Efsun Hanım."
"Teşekkürler."
29 Şubat'ta doğmuş. "29 Şubat siz ne yapacaksınız?" Umarım düşündüğüm şey değildir.
"Eniştemize sürpriz yapacağız, kuzucuğum," dedi Masal. Evet, düşündüğüm şeydi. Aklındaki soruyu sordu Masal. "Siz nasıl tanışıp evlendiniz de bizi çağırmadın?" Şu an yok olmak istiyordum, ben ne diyeceğim gerçekten de çekilmez bir durumdaydım.
"Bana dava dosyası gelmişti, bir baktım Kerem!" Diyerek güzel bir yalana başladım. "Sonra bizim görüşmemiz falan gerekiyordu, o şekilde tanıştık. Evliliğimiz de öyle, birden yıldırım aşkı," diye devam ettim. Eve geçince bu dediklerimi Kerem'e demeliyim. Garson bize kahvelerimizi getirirken hava da kararmaya başlamıştı.
Zaman ne çabuk geçiyordu, acaba bana mı öyle geliyordu? Şu günün hemen bitmesini istiyordum.
"Aralığın başındayız, yani bir ayımız var düğün için. Ben organizatörü ile ilgilenirim. Hilal, sende Efsun ve davetlilerle ilgilenirsin." Ellerini de alkış yapar gibi birbirine vurdu, sonra da birbirlerine bakıp güldüler.
Fikir sorma gibi adetleri yoktu, buna alışıktım, ama şu an sorulması gereken bir durumdu. Kahvemden bir yudum aldım. Sert söylemiştim, ama beni ancak sert şeyler kendime getiriyordu...
Hilal hemen gelinlikçi bakmaya başladı, Masal da düğünü yapacak firma ile görüşüyordu. İkisi de çok hevesliydi, lakin ben değildim. Bakıyorum da ikisi de hazır ol da bekliyorlarmış resmen. Telefonum çaldı, arayan Fatih'ti. Şaşırdım, günler sonra aramasına.
"Alo abla, nasılsın?" Sesi ondan beklemediğim derecede sakin geliyordu.
"İyiyim, sen nasılsın?" Şaşkınlığımı gizlemeye çalışıyordum. Masadan kalkarken kızlara işaret parmağımla işaret yaptım, bir dakika bekleyin dercesine.
"Bende iyiyim. Hayırlı olsun, evlenmişsin. Bizi de çağırmadın, kırıldım sana." Evet, her insanın sakinliği bir felaketin habercisidir.
"İşin ilginç tarafı ise düşmanımızın oğlu ile evlenmen. Ya sen bizi hiç düşünmedin mi, nasıl yaptın bunu bize?!" Ses tonu yüksekti, bilip bilmeden bana sesini yükseltmişti kaçıncı kere.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUNLU BİR BULUŞMA
Novela Juvenil"Kerem," dedim acılı bir sesle bunu ona nasıl söyleyecektim. "benim çocuğum olmayacak, sen hiçbir zaman baba olamayacaksın." Gözlerime yaşlar akın ederken bana biraz daha yaklaştı sonra birden beni çekip göğsüne yasladı, kafama öpücük kondurdu. Yaşl...