Orenda

26 6 3
                                    

Tamam şuan daha dün tanıştığım çocuğun İBLİSLERİN FATİHİ olduğunu öğrenmiştim. Tamam tamam bu bi şaka.
L:Ehm ben gideyim ya.
X:Luna...
L:Görüşürüz görüşürüzzz
Hızlıca arkamı döndüm ve gittim.
———————————
"OF" malzeme toplamaktan belimde inanılmaz bir ağrı vardı. Malesef hiç nir satıcıda bulamadığımdan gelip kendim toplamak zorunda kalmıştım ve bu zulm gibiydi.
X:Luna...
Birisi bana seslenmesiyle yerimden sıçradım ve arkamı döndüm,gördüğüm tanıdık sima içimi rahatlatmıştı.
L:Xiao? Ne yapıyorsun burda?
X:Seninle konuşmaya geldim.
Yüzünde mahçup bir ifade vardı.
L:Tabi dinliyorum.
X:Sana adeptus olduğumu söylemeliydim. Farkındayım ve senin böyle duymanı,görmeni istemezdim.
L:Yok,yok sıkıntı değil.
X:Özür dilerim yani:)
L:Affedildin.
Xiao sanki birşeyler söylemek istermişcesine davranıyordu. Bir bana birde elimdeki malzemelere bakıyordu,gözüm elime kayınca fazlasıyla topladığımı fark etmiştim.
X:Şey...yardım istermisin?
L:Olur ama Liyue limanına çok uzağız nasıl yapıcaz?
X:Yarısını sen yarısını ben taşıycam.
L:Mantıklı.
——————————————————
Xiao ile en sonunda evime varmıştık. Yorgunluktan ölmek üzereydim.
L:Teşekkür ederim.
X:Ne demek,her zaman yardım edebilirim. Nasıl olsa görevim bu.
L:Hmm peki görevin bu olmasaydı...?
Xiao boş boş yüzüme baktı.
X:İyi akşamlar.
L:Dur bi-
Sözümü tamamlamaya izin vermeden gitmişti. Neden? Niye bu sorum onu rahatsız etmiştiki?
——————————————————
Yatağa uzandığımda bir oraya bir oraya dönüyordum Xiao niye bu kadar rahatsız olmuştuki? Alttarafı bir soruydu yani nasıl olsa kuralcı bi insana benzemiyordu,sınırlarınıda aşmamıştım bence. Bunlar aklımı kurcuklarken yataktan kalktım ve mutfağa ilerledim. 4 bardak su içip yatak odasına gidicektim ama izleniyor gibi hissediyordum. Biraz etrafa bakındım ama kimseler yoktu. Yatak odasına geçince yatağın orda onu gördüm,Xiao.
L:Xiao?
Işığı açmaya yelteneceğim sırada Xiao'nun sesi beni durdurdu.
X:Dur...sakın...ışığı...açma.
Zarzor konuşuyordu.
L:Xiao iyimisin?
X:Yaralandım...çok...kötü. Görmeni istemiyorum.
L:Xiao saçmalama. Görmeden müdahale edemem!
X:Emin misin?
L:Evet...
X:Peki. Işığı açabilirsin.
Işığa doğru elim gitti. Bir iki saniye durakladım ve açtım,derin bir nefes aldığımda arkamı döndüm. Xiao'nun her tarafında yeşil yeşil kana benzer sıvılar vardı?
L:Xiao...
Yüzü ifadesizdi ama gözleri çok fazla acı çektiğini gösteriyordu. Kollarından yeşil kanımsı herhalde kanı akıyordu. Bu durum yüzü ve boynu içinde geçerliydi. En azından boynunda çok bir kesik yoktu. Ayaklarında varmıydı bilemiyordum çünkü kıyafeti buna pek uygun değildi.
L:Şey üstündeki tişörtünü çıkarta bilirmisin? Bende o sırada ilk yardım çantasını getireyim.
X:Eee peki?
Hızlıca odadan ayrılıp banyodaki ilk yardım çantasını alıp yatak odasına geri döndüm. Tişörtünü çıkartınca kollarındaki yaraların,yüzündeki ve boynyndaki yaraların sadece orlarda olmadığını fark ettim. Vücudunun bazı kısımları morarmış bazı kısımları ağır darbe almıştı. İncelemem bitince hızlıca yanına gittim ve oturdum. İlk yardım çantasından gerekli şeyleri aldım. Pamuğa biraz batikon döktüm ve Xiaoya baktım.
L:Şey çok sürmeyeceğim ama canın acırsa söyle.
Xiao kafasıyla onayladıktan sonra teker teker tüm yaralarına çok olmiycak şekilde batikonlu pamuğu sürdüm. Xiao hiç sesini çıkartmıyordu sadece meraklı gözlerle ne yaptığımı izliyordu. Pamuğu bir peçetenin üzerine koyduktan sonra yaraların üzerine steril gazlı bez koyup yapışkan bantla kapattım. En son tüm herşey bitince eşyaları çantaya koyup çantayı banyoya götürdüm. Geri kalan çöpleri çöpe attım.
L:İstersen bir kaç gün bende kal ve dinlen. Hem yarın doktor çağırırız olmadı yarın sana pansuman yaparım.
X:Benim yapmam gereken işlerim,görevlerim var asla dinlenecek vaktim yok. Olmaz kabul edemem.
L:Xiao eyer iyleşmek istiyorsan dinlenmen lazım yoksa daha çok buraya gelirsin. Ve şuan en ufak bi darbe ile alt edile bilirsin. Yani ben bile hafif vursam seni alt edebilirim ve savaşacak halin yok. Olmaz.
X:Luna anlıyorum beni düşünüyosun ama-
L:Aması maması yok! Bu konu burda bitmiştir. Ben şimdi sana kıyafet vericem sen onları giyip sandalyenin üstüne koyucaksın bende o sırada sana miss gibi bir çorba yapıcam tamammı.
X:Tamam.
Hızlıca dolaba yöneldim ona uyacak kıyafet bulup uzattım.
L:Ben şimdi sana çorba yapıp gelicem sende giyindikten sonra yatağa girip beni bekliceksin.
Hızlıca kısa bakış atıp mutfağa yöneldim ve çorba yapmaya başladim.
1,5 Saat sonra
Çorbayı kaseye koyup yanına kaşık ekleyip Xiao'ya götürdüm. O benim dediğimi yapıp yatağın içinde uzanmıştı ama gözleri kapalıydı. Uyuyordu. Bu tatlı haline gülüp çorbayı bi kenara koydum,yanına gittim ve alnına dokundum en azından ateşi yoktu. Onu uyandırmamaya özen göstererek sandalyeye koyduğu kıyafetlerini aldım ve banyoya gidip çamaşır makinesine benim kıyafetlerimle atmıştım. Çamur olmuşlardı. Benim kıyafetlerim çamur onun kıyafetleri kan olmuştu. Gerçi bi ara ayaklarındada yara olup olmadığını sormalıydım. Banyodan çıkıp salona geçtim ve biraz oyalandım. Sonra koridordan gelen ayak sesleriyle bakışlarım kapıya çevrilmişti. Xiao kapının önünde yaslanmış bana bakıyordu. Kollarını göğüsünde kıvırmış belini kapıya yaslamış bana gülerek bakıyordu. Sorsalar tam bir liyue tanrısı gibi olduğunu söylerdim.
L:Niye put gibi dikili kaldın orda gelsene.
X:Uyandırmamışsın ve saat 1 olmuş.
L:Kıyamadım. Bak gel hem patlamış mısır patlattım hemde televizyonda güzel bir film var. Gel beraber izleyelim.
Xiao yanıma gelip dizlerime kafasını yaslayıp bana bakmaya başladı. Yanaklarımın kızardığını hissetmeye başlamamla ağzına bir avuç patlamış mısır tıkıştırıp televizyona baktım.
X:Biğaz dıha kiğar oğabilirğin.
L:Ağzındakileri bitir öyle konuş.
Xiao bana "Ciddimisin?" der gibi bakınca kıkırdadım. Dizlerimden doğrulup elini patlamış mısır kovasına daldırdı ve oda benim ağzıma bir avuç patlamış mısır tıktı. Yanaklarım balon gibi şişerken Xiao bu halime sırıtarak bakıyordu. Yüzümün yarısını elimle kapatıp yüzümü çevirdim ve ağzındakileri yedikten sonra ona döndüm.
L:Salak! Salak! Salak!
X:A-aaa ne kadar ayıp Luna'cım. Sen yapınca ama ne kadar kibar deme.
İstemsizce kahkaha atıp elimle ona bir tane patlamış mısır yedirirken "Salak" demiştim. Oda bana sırıtarak bakmakla yetinmiş ve bana aynı benim gibi patlamış mısır yedirmişti. Ben yerken o bana ben ona bakıyordum. Herşey uğuldamaya ve bulanıklaşmaya başlamıştı. Sadece o ve ben vardık. Gözlerim istemsizce kapanırken dudağımın üstünde bir dudak hissetmiştim. Ellerim yüzüne gitmişti. Benden ayrılırken ikimizde birbirimize bakıyorduk. Sadece ikimiz vardık. Tek biz vardık.

Kayıp TanrıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin