*Chan*
Seungminlerin evinden ayrıldıktan sonra eve yürüyerek gitmek istemiş ve öyle de yapmıştım. Hava o kadar soğuk değildi ama yağmur yağıcağını belli eden bulutlar, gökyüzünde Güneş'in ışığını alıp yeryüzünü aydınlatan Ay'ı gizlemişti arkalarına.
Eve vardıktan sonra üstümü değiştirip uyumak için yatağıma yatmıştım. Ama gelin görün ki bir gram uyku girmemişti gözüme.
Seungmin olsa birbirimize sarılarak uyurduk. Onu da uyku tutmamış mıdır acaba? Yine kabus görmüş müdür? Gördüyse de Minho sakinleştirmiştir eminim. Yani umarım... Umarım görmemiştir.
Uykumun gelmeyeceğini anladığımda duşa girmeye karar verdim. Telefonumdan saati kontrol etmek istediğimde açılmadı, sanırım şarjı bitmişti.
Boş verip banyoya girdim. Zaten bu saatte mesaj atan veya arayan kimse olmazdı.
Duşta normalden biraz daha oyalanıp işimi bitirdikten sonra çıktım. Çıktığım anda kapının kırılacak kadar çalınmasını duyunca hızla üstümü giyindim. Durmadan vurulmaya devam ediyordu. Her kimse çok büyük azar işitecekt-
"Nolur aç! Seni yeni buldum kaybedemem."
Seugmin... Sesi o kadar çaresiz gelmişti ki içimin acıdığını hissettim.
Zaten işim bittiği için aceleyle merdivenlerden inip kapıya ulaştım. Aniden ve korkuyla kapıyı açınca, büyük bir ihtimalle yere çökmüş Seungmin içeri doğru düşmüştü.
"Seungmin!" Panikle onu kucağıma alıp kapıyı kapattım ve içeri doğru yürümeye başladım. Salona varınca koltuğa oturup Seungmin'i kucağıma çektim.
"Seung, iyi misin bebeğim? Sırılsıklam olmuşsun ne oldu?"
Kucağımda tir tir titriyordu. Hem üşümüştü hem de korkmuştu sanırım. Neden korktuğunu anlamasam da bir anda elini kaldırıp anlamazca yüzüme dokunmasıyla donakaldım. Kalbimin ritimleri değişirken nefeslerim sekteye uğramıştı.
Eli yüzümde sanki azıcık baskı uygulasa kırılacak bir şeye dokunuyor gibi yavaş bir şekilde okşayarak kalbimin olduğu yere getirdi. Başından beri bomboş bakan gözleri eli kalbime değince huzurlu bir hâle gelmişti. Yüzünde ufak bir tebessümle elinin olduğu yere, kalbime bakıyordu.
"Sen... Rüya değil... İyisin."
Fısıldayarak söylediği anlayamadığım cümlesi bitince kafasına omzuma yaslamış derin nefesler almaya başlamıştı. Kokumu içine çekiyor gibiydi. Sanki hafızasına kazımak istiyormuş gibi...
Nefes alış verişleri düzene girdiğinde uyuduğunu anlayıp, zaten kucağımda olduğu için, onunla birlikte koltuktan kalkıp odaya yürümeye başladım.
Odaya girince kucağımda minicik kalan Seungmin'i yatağa bıraktım. Çoktan uykuya dalmış gibi görünüyordu. Dışarıda fena yağmur yağıyordu ve sanırım Seung buraya yürüyerek gelmişti. Bu yüzden de sırılsıklam olmuştu. Üstünü değiştirmesi gerekiyordu ama uyuyordu şuan. Ve buraya bu saatte bu kadar aceleyle gelmesinin nedeni sadece özlemiş olması olamazdı. Gözleri de şişmişti, ağlamıştı. Yine kabus görmüş olmalıydı. Üstünü benim değiştirmem gerekiyordu. Yoksa hasta olacaktı.
Hemen gardroba gidip ona uyacak birkaç parça kıyafet aldım ve geri döndüm. Hâlâ uyuyordu ve bir şeyler sayıklıyordu. O kadar ağzının içinden konuşuyordu ki hiçbir şey anlamamıştım bu yüzden anlamaya da çalışmadım.
Yavaşça yatakta doğrultup önce üstündeki gömlek pijamayı çıkarttım. Ayıcıklı pijamayla o kadar tatlı duruyordu ki başka bir durumda olsak yanaklarını ısırabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İ'm Your Savior~
FanfictionKendisine yapılan şeylerin ve ona hep acıyan gözlerle bakan insanların ağırlığına dayanamayan Seungmin en sonunda intihar etmeye, kurtulmaya karar verir ama asıl kurtarıcısının Bang Chan olduğunu daha bilmiyordur... "Neden kurtulmama izin vermiyorsu...