*Felix*
1 ay sonra
Yaklaşık iki saattir -evet şakasız iki saat- bir kafede oturmuş Seungmin'i bekliyordum. Güya beni çok özlemişti beyefendi ama gelin görün ki geç kalacağına dair en ufak bir haber bile vermemiş, beni iki saattir burda bekletiyordu. Üstelik kaç defa aramama rağmen hiçbirisine de cevap vermemişti.
Sonunda dayanamayıp oturduğum yerden bir hışımla kalktım. Öyle ki sandalye yerde hızla sürtünüp tiz ama yüksek bir ses çıkarmıştı. Bana tip tip bakan insanları umursamadan kasaya gidip beklediğim süre boyunca içtiğim 4 kahvenin hesabını ödedim ve kafeden çıktım. Kesin Chan'la yiyişme derdindelerdi şuanda. Hayır, bari bir haber verir insan!
Havada yağmurdan önce olan nem olduğu için pek soğuk değildi o yüzden yürümeye karar verdim. Burada kalacağım bir hafta için bir otel ayarlamıştım. Seungmin her ne kadar onlarda kalmam için ısrar etse de her gece seslerini duymak istemediğimden reddetmiş ve otel tutmuştum. Tamam, tatlı oldular falan ama hep de mıç mıç olamaz insan ya!
Yürümeye devam ederken izlenme hissiyle gerildim. Bazen olur ya sanki takip ediliyormuş gibi hissedersiniz, aynen öyle hissediyordum şuan. O yüzden de ara sokaklardan, kestirmeden gitmeyip uzun ama çok insanın olduğu yolu seçmiştim. Sırtımda bakışlar, arkamda beni takip eden bir ya da daha fazla insan hissediyordum. Dönüp bakmak istedim ama yapamadım. Onun yerine adımlarımı hızlandırıp -neredeyse koşuyordum- otele hızlıca ulaştım.
Çoktan odayı tuttuğum için hiç beklemeden hemen asansöre bindim ve ilk önce odanın olduğu kata ardından kapıyı kapatmak için olan tuşa bastım. Kapı kapanınca ne zaman tuttuğumu hatırlamadığım nefesi gelen rahatlamayla geri verdim.
Odamın olduğu kata gelince hızla uzun, ince koridorda yürüyüp odama ulaştım. Kapıyı açarken aynı zamanda etrafı da kontrol ediyordum. Kapının açılmasıyla direkt içeriye dalıp ardımdan kapıyı kilitledim. Tanrım, sanırım iyice paranoyak oldum. Buradan ayrılmadan önce yaşanan tatsız olay böyle etkiler bırakmıştı işte bende...
Başıma birden giren ağrı ile kendimi, üstümü bile değiştirmeden, yorgunca yatağa bıraktım. Yorganı üstüme adeta sardığımda dürüme benzer bir hâl almıştım. Hiç umursamadan yavaşça gözlerimi kapattım ve kendimi uykuya bıraktım.
***
Bazı otellerin iki odayla birleşik balkonları vardır, bilir misiniz? Benim kaldığım otelin balkonları tam da öyleydi. Yani benim balkonum ve yan odanın balkonu aynıydı. Ortada bir duvar ya da tel gibi bir şey yoktu, direkt aynı balkon. Ama bildiğim kadarıyla yan odamda kimse kalmıyordu. O yüzden şanslıydım.
Misler gibi olan uykumdan uyandıktan sonra biraz bir şeyler atıştırmış ardından sigara içme ihtiyacıyla balkona çıkmıştım. Benim tarafımda olan sandalyeye oturduktan sonra dudaklarım arasındaki sigarayı yakıp derin bir nefes çektim ve zehirli dumanın ciğerlerime hücum etmesine izin verdim. Evet, belki iyi bir şey değildi yaptığım ama seviyordum.
Duyduğum bildirim sesiyle cebimdeki telefonu çıkardım. Seungmin'den 27 mesaj vardı. Hemen sohbete girip mesajları okumaya başladım.
Seungmin
Felix
Tanrım çok özür dilerim
Tamamen aklımdan çıktı
Hâlâ kafede misinSeungmin
Felixx
Cevap versene
Bak gerçekten üzgünümSeungmin
Of kafeye geliyorum
Umarım ordasındırSeungmin
Değilsin
Nerdesin
Tanrı aşkına
Bak şu telefona
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İ'm Your Savior~
FanfictionKendisine yapılan şeylerin ve ona hep acıyan gözlerle bakan insanların ağırlığına dayanamayan Seungmin en sonunda intihar etmeye, kurtulmaya karar verir ama asıl kurtarıcısının Bang Chan olduğunu daha bilmiyordur... "Neden kurtulmama izin vermiyorsu...