#7

136 17 28
                                    

Öncelikle herkese selam
Biliyosunuz bugün 10 Kasım
Atamız tam 85 yıl önce bugün saat 9 u 5 geçe hayatını kaybetti
Saygı ve minnetle anıyoruz
Her zaman senin izinden atam🇹🇷🤍

Evet şimdi fice geçebiliriz 😁
BU ARADA YENİ ALBÜMÜ DİNLEDİNİZ Mİİİİ
MUHTESEM AGA

-----------------------------------------------------------

*Seungmin*

Okuduğum yazıyla dizlerim bağı çözülmüş gibi hissettim. Daha fazla ayakta duramayıp olduğum yere çöktüm. Arkamdan korkuyla bağıran Chan'ın sesini bile duymamıştım. Sanki her şey, herkes susmuştu. Kulaklarım uğulduyordu.

Chan yanıma gelince önce titreyen ellerimle tuttuğum kutuya daha sonra da bana bakmıştı. Dudakları oynuyordu, bir şeyler söylüyordu ama ben hiçbir şey duymuyordum. Gözlerim dolmayı beklemeden birer birer yaşları düşürmeye başladığında ben de yavaşça Chan'a baktım. Gözlerimde ne gördü ya da ben nasıl bakıyordum hiç bilmiyorum ama gözlerime baktığı gibi beni sırtımdan çekip göğsüne bastırdı. Sarılmasıyla ben daha şiddetli ağlamaya ve titremeye başlarken o da bana tezat olarak daha sakin bir biçimde saçlarımı ve sırtımı okşuyordu.

Neden böyle ağlıyordum, ne görmüştüm de bu hâle gelmiştim? Hiçbirini sorgulamıyordu. Sadece beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Sanırım o beni anlıyordu. Bu düşünce daha da ağlamama sebep olmuştu. Ona bağlanamazdım, onu sevemezdim. Eğer seversem... Eğer seversem onu da alırlardı benden. Bunu kendime yapamazdım. Bu konuda bencil olmak zorundaydım.

Hemen beni saran kollarını tutup kendimden ayırdım ve ondan uzaklaşmaya başladım. Bana korku, endişe karışık bir ifadeyle bakarken titreyen bacaklarımla zor da olsa kalkmaya çalıştım. Kapıya tutunup sonunda ayağa kalkmayı başardığımda zangır zangır titreyen ellerimle zor tuttuğum kutuya bakmayı es geçip sert hareketlerle göz yaşlarımı sildim. Ne kadar silsem de işe yaramıyordu, yerini hemen yenileri dolduruyordu.

"Seung-"

"Git"

Sözünü bölen benim kısık ama kararlı çıkan sesim olmuştu. Ban afallamış bir biçimde bakarken yaklaşmak için adım atmıştı ki titreyen elimi kaldırdım ona doğdu yavaşça.

"Chan git. Nolursun." Yalvarırcasına çıkan sesimden sonra onun da gözleri dolmuştu. Neden bilmiyorum ama içim acıyordu. Hayır, gördüğüm yazı yüzünden değildi. Chan'ın gözlerinde gördüğüm duygudandı.

"Hayır. Seungmin bunu isteme benden. Neden bu hâle geldiğini bile bilmeden seni bu şekilde bırakamam. Yapamam. "

"Üzgünüm. Yapmak zorundasın. Yapmak zorundayım..."

Son sözlerimi de söyledikten sonra derin bir nefes alıp açık kapıdan içeri girdim. Tam kapıyı kapatacakken Chan bana hayal kırıklığı dolu gözlerle bakınca içim acıdı.

"Özür dilerim" benim bile zor duyabileceğim bir sesle konuştuğumda onun hiç duymadığına emindim. Bana anlamaz bir ifadeyle bakması da bunu doğruluyordu. Daha fazla yüzüne bakmadan hızla kapıyı kapatıp koıya yaslandım. Aldığın nefesi hırsla verirken ağlamaya devam ediyordum. Ağlarken sesimin çıkmaması içinse ellerimi ağzıma bastırmıştım. Kutu ise bu sırada yere düşmüştü. Şuan umursamıyordum kutuyu. Şuanda sadece içim çıkana kadar ağlamak daha sonrasında ise uzun bir süre uyumak istiyordum. Belki de uyanmamak. Evet. Uyanmamak! Başaramadığım şeyi belki bugün başarırdım. Başarabilirdim.

Aklıma gelen fikirle hemen mutfağa koştum ve gördüğüm en keskin bıçağı elime aldım. Artık yapmalıydım bunu. Etrafımdaki herkese, her şeye zarar vermekten başka bir boka yaradığım yoktu. Gidersem arkamdan bir iki gün yas tutulur sonra da unutulurdum büyük ihtimalle. Tam bıçağı hâlâ biraz yara izi görünen bileğime dayayacağım sırada kapıya sertçe vuruldu.

İ'm Your Savior~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin