Müphem

22 3 8
                                    

Annesi ona imayla bakarken Aron gülümsedi "Emin olun kimse değil Lady'm." dedi sakince.
"Halktan birisi mi yoksa!" dedi şaşkınlık içinde.
"Hayır anne, kimse değil. Ayrıca nereden çıkardın bunu?" dedi gülerek.
"Anneler hisseder, baban sürekli ormana gittiğin için süpheleniyor oğlum." dedi sakince.
Aron gerilmişti, peşine en iyi şövalyeleri takıp onu takip ettirebilirdi. Bu normalde umrunda olmazdı ama, amasını getirmek istemiyordu.
"Şüphelenicek bir şey yok Kraliçem, yüksek müsadenizle ders saatim geliyor."
"Ders mi ? Aron sen hiç akıllanmaz mısın!" dedi gülerek.
Aron çoktan annesini öpüp odadan çıkmıştı.

Boris bu sefer geç kalmamıştı ve gururla abisine bakıyordu.
"Okunuz sizden bir parçadır, bırakın sizinle konuşsun. Yaydan çıktığı an hisleriniz de akıyor demektir." dedi sertçe.
"Bugün hedefi 12'den vuran ödül kazanır." dedi gülerek ve el hareketiyle gitmeleri gerektiğini göstertti.
Boris abisine gururla bakarken koşarak gitti.

Aron saati sayıyordu, akşam olunca gitmek istiyordu. Bugün Royal'e çok özel bir hediye vericekti, en az hikayesi kadar özel bir hediye..

Çalışma bittiğin de babasının ona uzaktan sert bakışlarını gördüğün de morali bozulsa da umursamadı. Ödülü kazanan "John!" dedi Aron gülerek. John gururla Aron'un yanına geldi. "Aferim, şimdi eline bir kürek al ve ahıra git." dedi gülerek.
John afallamış şekilde ona bakınca "Temizlenmesi gerekiyor değil mi ?" dedi. Herkes John'a gülerken Aron sertçe "Diğerleri de John ne derse onu yapıcak!" dedi emir vererek.
"Ama bu ödül değil ki" dedi Boris mızmızlanarak.
Aron John'un omzuna elini koyduğun da ürperdi.
"O sizin lideriniz artık, ne derse onu yapıcaksınız! Ayrıca siz daha küçük farelersiniz, şimdi işinizin başına." dedi el çırparak.
Keyfi yerindeydi.
Babası onu izlese bile..

Akşam olmasına az vakit kaldığın da Aron odasında sakladığı hediyesinin kutusunu açıp tekrar baktı,buna emin miydi bilmiyordu ama yapıcaktı. O vakit bu vakitti.

Royal çoktan gelmiş, ağacın altın da bekliyordu. Böyle erken gelmek onu biraz gerse de sorun değildi. Sadece kendi Prensesliğine yakıştıramıyordu o kadar.
Bunları düşünürken Aron'un geldiğini fark etti, ilk defa böylesine özenli giyinmişti.
Royal ona bakarken elinde bir kutu tuttuğunu fark etti, mor kadifeden bir kutu.

Yanına geldiğin de Aron nazikçe eğilip selam verdiğin de o da aynı şekilde selamladı. Heyecanla ona bakıyordu Royal.
"Beklettim mi sizi Lady'm?" dedi Aron.
"Hayır, yeni gelmiştim zaten." diye topladı Royal hemen. Geleli yarım saati geçmiş olsa bile.
Aron bir adım yaklaşıp kraliyetteki Asilzadelere yaklaşılmaması gereken kuralı aşmıştı, bunun bir önemi yoktu zaten diye düşündü Aron.

Royal ona bakarken gülümsedi, "Sana bir hediye vermek istiyorum. Dilerseniz Lady'm önce hikayesini anlatmak isterim." dedi nazikçe.
"Lütfen." dedi Royal heyecanla.
"Ben küçükken, su gölünde oynamayı çok severdim, ağaçlar o zaman çok fazlaydı ve o ağaçtan diğerine atlardım. Bir gün yere düşüp kaşımı yardığım da bir kadın yanıma gelmişti. Bembeyaz saçları, su gibi berrak güzelliği vardı. Kanayan yaramı, elleriyle iyileştirmişti. Kendisinin bir su perisini olduğunu söylemişti. O kadar çok sevmiştim ki onu hep onu görmek için oraya gidiyordum. Zamanla ikimizde çok iyi arkadaş olmuştuk, bana perilerin yeteneklerini göstererek beni hayretler içinde bırakıyordu." Royal'in meraklı ve altta yatan gizli kıskanç bakışları Aron'un içini kıpır kıpır yapmıştı. Bozmadan devam etti.

"Daha sonra beni ailesiyle de tanıştırdı, benim gibi küçük oğlu ve aynı onun kadar duru güzelliğe sahip eşi vardı. Hepsiyle o kadar yakındım ki kendi ailemden daha çok seviyordum hepsini. O zaman o peri bana bir su falı bakmıştı."
'su falı mı?!' diye geçirdi içinden Royal
" Ne gördüğünü tam olarak anlayamadığını söyledi. Birkaç gün sonra onları tekrar gördüğüm de peri elinde bu kutuyu tutup bana bunu gerçekten sevdiğim bir insana armağan etmem gerektiğini söyledi. Bu kişiyi hissediceksin zaten demişti."
Elleriyle sarkan ağaç dalını tutup Royal'e biraz daha yaklaştığın da ne kadar çiçeksi koktuğunu fark etti.
"Sizindir Lady'm." dedi nazikçe.

Royal ne demesi gerektiğini bilmiyordu, ne yapması gerektiğini de. Şaşkınlıkla ona bakıp kutuyu açtığın da içinde siyah bir inci yüzük vardı." Şaşkınlığı daha da artmıştı.
"Siyah inci mi?! Bu çok nadir bulunur." dedi gülerek.
Aron gülümseyip Royal'e baktı "Size çok yakışacaktır Lady'm." dedi gülerek.
Royal yüzüğü parmağına taktığın da yüzük birden hareketlenmişti, ikiside yüzüğe bakıyordu.
Siyah kısımları sanki içinde simli bir su varmış gibi hareket ediyordu. Royal gülerek Aron'a baktığın da en az kendisi kadar şaşkın olduğunu gördü.

Düşünmeden Aron'a sıkıca sarılıp teşekkür etmişti.
Aron'un kolları Royal'in belini sararken kendini hiç olmadığı kadar güvende hissediyordu. Bir süre sadece sarılarak durdukların da Aron kulağına gelen bir sesle oraya dikkat kesildi. Sanki bir şey çalılarda hareket ediyordu.
Ok sesi mi duymuştu?
Aniden Royal'e sarılmayı bırakıp etrafına bakındı, çalıların arasından bir ok ucu gördüğün de kendisini ve Royal'i hemen ağacın arkasına çekerek gizlediği an karşılarında ki ağaca bir ok saplanmıştı.

Royal "Ne oluyor?!" dedi şaşkınlıkla. Aron dehşete düşmüştü, "sakın bu ağacın olduğu yerden ayrılma." dedi emreder şekilde.
Royal şaşırmıştı nasıl bu kadar kararlı bir sese sahip olabilirdi ki bu sadece Krallara özgü bir sesti.

Aron'un ağaçtan ayrılmasıyla Ok sesleri durmuştu, Royal kafasını uzatıp baktığın da Aron bir adamla konuşuyordu, hatta bir şövalyeyle. Royal dehşetle onlara gidiceği zaman başka bir yerden bir adam gelip ona okunu doğrultup "Kımıldama!" dedi bağırarak.
Aron hemen "İndir ve okunu!" dedi bağırarak, sesi tüm ormanı kaplamıştı.
Şövalye okunu indirirken "Özür dilerim majesteleri." dedi korkarak.

Royal Aron'a bakarak "majesteleri mi?" dedi şaşkınca.
Şövalyelere baktığın da gögüslerinde ki sembölde kırmızı gözlü kartal olduğunu fark etti.
Başı dönüyordu, bu gerçek olamazdı.
"Sen Ok Krallığının Kralı mısın?!" dedi ağlamaklı sesle.
Aron iç çekip "Prensiyim Lady'm. Özür dilerim size bunu erken demem gerekirdi, ama düşmanımız Kılıç Krallığının yerde kulağı vardır. Lütfen beni affedin." dedi yere eğilerek.

Royal yaşadıklarını sindiremiyordu, bu mümkün olamazdı. Olmamalıydı. "Bunu bana neden söylemedin?" dedi bağırarak.
Aron bu tepkisini anlamıyor ama garipsiyordu.
"Kılıç Krallığı bizi takip ediyor, herkese her şeyi diyemem Royal! Zamanı gelince öğrenecektin, bu şekilde olduğu için özür dilerim."

Royal'in atı yine onu bulduğun da herkes şaşkınlıkla onlara baktı. "Gidiyor musun? nereye Royal?" dedi korkarak.
Royal çoktan atına binmişti ona dönüp bakarak bir şey diyecekti ki yaşlı şifacının sözlerini hatırladı. "Gerçek kimliğinizi saklamanın şuan için en iyisi olduğunu söylüyor majesteleri su. Büyük bir tehlike içinde olabilirsiniz ama kader henüz buna karar vermemiş."

Hiçbir cevap vermeden hızlıca yol aldı, Aron içinde tarifsiz bir acı hissediyordu. Kalbi kırılmış gibiydi, tek emin olduğu babasını öldürmek istediğiydi. Belki de korkup kaçmıştı, Ok Krallığı ile ilgili efsanelerin hiçbirisi iyi değil, onları canavar gibi gösterir nitelikteydi.

Royal'i kendisinden uzaklaştırdığı için babasından nefret ediyordu ve kraliyete dönüp onun hükmüne kendi elleriyle son verebilirdi.
Royal için bunu yapardı.

☾ Düşman Krallıklar ☽Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin