"Sizde duyuyor musunuz?" diye sordu Cheonsa, ayağa kalkarak.
"Midemin gurultusunu mu? Evet." dedi Sunghoon hyung, uzandığı yerde.
"Sus be, aptal." diyerek, Sunghoon hyungun poposuna ayağıyla dokundu Heeseung hyung.
"Birisi... Birileri?" bu kıza acilen dilimizi öğretmemiz lazım.
"Ne diyorsun, Tanrı aşkına? Anlayabileceğimiz şekilde konuşur musun?" dedi Jay hyung, uykulu ve bıkkın bir şekilde.
"Dışarıda..." dediğinde, gözünden yaşlar akmaya başladı. Dehşet verici bir manzaraya bakıyor gibiydi. Ama baktığı yalnızca bizdik.
"Ya, neden ağlıyorsun?!" Heeseung hyung telaşla Cheonsa'nın üzerine atıldığında, bizde ayaklandık. Durduk yere niye ağlıyor cidden?
"Bir yerin mi acıyor?" diye sordum, Heeseung hyungun yanında dururken.
"Onlar dışarıda." diyerek daha şiddetli ağlamaya başladı. Tanrım, kardeşimin nesi var? Lütfen onu bir an önce sağlığına kavuştur. Psikolojik sorunlar, kendi içinde savaş vermek, zor olmalı...
"Kim? Kim dışarıda? Birini mi duydun? Yoksa zombilerden mi korkuyorsun?" Jinyoung-shi hepimizi yok sayıp, Cheonsa'nın iki elini tutup onu kendine çevirdi. Ama Cheonsa dikkatini başka bir yere veremeyecek kadar şiddetli ağlıyordu.
Of, of! Ne yapacağımı bilmiyorum! Tükendim artık! Daha kardeşime nasıl yardım edeceğimi bile bilmiyorum!
"Acı çekiyorlar." dediğinde, Jinyong-shi Cheonsa'ya sarıldı. İçimde bir sinir vardı ama Cheonsa sakinleşir miydi, bunu merak ediyordum.
Ama herkes benim gibi sinirini içinde tutamamış olacak ki, Heeseung hyung Jinyoun-shi'yi Cheonsa'dan ayırıp, yüzünü ellerinin içine aldı.
"Bana bak. Tamam mı? Sadece bana bak. Kim acı çekiyor? Onlara nasıl yardım edeceğiz? Bize söylemezsen bilemeyiz. Bizim aptal olduğumuzu biliyorsun. Hele ki ben, sen böyle olunca hepten aptal oluyorum. Hadi, sakinleş biraz. Bir şey yok." dedi Heeseung hyung, onunda gözleri dolarken.
Heeseung hyung her zaman böyle miydi?
"Dışarıda birileri var... Bağırıyorlar. Neden duymuyorsunuz?" ~Cheonsa
"Ama sen duyuyorsun, değil mi? Onlara yardım edebiliriz. Önce sakinleşmen gerek. Sakinleşmezsen, yardım edemeyiz." Cheonsa yalnızca kafasını salladı ve gözlerini kapadı. Bunun için bu kadar stres yapması normal mi? Bana fazla gibi geliyor...
Heeseung hyung onu çok kolay sakinleştirdi sanki. Antidepresandan iyi geldi resmen kıza. Prozac'dan günde 3 dozu bir kerede almak yerine, Heeseung hyungu günde 3 saniye verelim yeter.
"Sen abisisin, dimi? Gel, biraz konuşalım." dedi Jinyoung-shi ve benim cevap vermemi beklemeden mağazanın arka tarafına doğru ilerledi.
Yüzümü ekşittim ve onu takip ettim.
"Kardeşin, beyinden hasarlı falan mı? Deli gibi davranıyor." ~Jinyoung
Pardon? Zombi yemi mi olmak istiyorsun?
"Kardeşim sayesinde yaşıyorsun. Farkında mısın? Öğlen ki saldırıdan tek başına kurtulamazdın." dedim, sinirle. Gözüm seyirmeye başlamıştı sinirden.
"Tamam da, 46 raporu var mı? Onu soruyorum." sen beni mi sınıyorsun?
"Sınamak yalnızca Tanrının işi, haddini aşma Jinyoung-shi." dedim.
"Yani, yok. Neden böyle o zaman? Psikolojik bir rahatsızlığı mı var? Sese neden bu kadar duyarlı?" diye peş peşe sorularını sıraladı.
"Neden soruyorsun ki? Ne yapacaksın? Kardeşimin siciline mi yazacaksın?" diye sordum, sinirle gülümserken.
"Isırılmış olmasından endişeleniyorum." dediğinde, sinirim yerimi korkuya bırakmıştı.
Tüylerimi diken diken eden, titreten bir korku sarmıştı tüm bedenimi.
"Sese karşı hep böyle hassas mıydı?" diye sordu. Bu sefer kendimi yanıtlamak zorunda hissettiğimden "Pek değildi." dedim.
"Sırtındaki yara nasıldı? Tırnak izi var mıydı?" ~Jinyoung
"Ben... Bilmiyorum. Çok dikkatli bakmadım. Sadece kanamış ve etrafı morarmıştı." dedim, gittikçe kaygılanarak.
"Morarmış mıydı? Ah... Buna dikkatli bakmalıydın! İkiz kardeşimi o şekilde kaybettim dün! Onun yüzünden hepimizin ölmesini mi istiyorsun?!" diye bağırdığında, sesi ister istemez diğerlerine gitmişti.
"Susmak istiyorum... Belki de susturmak. Dua et, o kötü durumda. Yoksa o zombiler şimdiye seni ısırmıştı." dedi Heeseung hyung, yanımıza gelirken.
Şimdi tanıdığım Heeseung hyunga benzemeye başladı.
Cheonsa'ya baktım ve Heeseung hyunyun duyduğu gibi onun duymamasını diledim.
Jungwon onunla ilgilendiği için, endişelenecek bir şey yok gibiydi. Şimdilik.
"Ona fazla sahip çıkmıyor musun? Abisi varken sanane bundan?" çünkü Cheonsa'dan hoşlanıyor, peki bundan sanane?
"Neden? Sevgilim olmasından mı şüphelendin? Bu söylediklerinin yalan olduğu anlaşılmasın diye mi? Çünkü ona sen daha yakın duracaktın, az önce sarıldığın gibi. Sence o sana karşılık verir mi? Onu elde etmek kolay mı? Doğruyu söyle, ondan ilk karşılaştığınızda hoşlandın, değil mi?" dedi Heeseung hyung, gözlerindeki sinir ve yüzündeki garip gülümsemeyle.
Şimdi düşündüm de... Bu benim Heeseung hyungum değil. Bu psikopat delinin teki ve Jinyoung-shi'yi öldürecek. Bundan zevk alacağına eminim hatta.
Korkuyla yutkundum ve birbirlerine delici bakışlar atan ikiliye korku ile bakmaya devam ettim.
Kavga çıkacak.
Heeseung hyung, Jinyoung-shi'nin yakasından tuttu ve kulağına yaklaştı.
Heeseung hyung onu bırakıp gittiğinde, geriye sadece daha fazla sinir bırakmıştı Jinyoung-shi ile beraber.
.
.
..
.
.Sizce Heeseung ne dedi?
"Seni Ramyeon yaparım" dedi bence.
Önceki bölümlere oy vermeyenler hızlıca verip geri gelebilir mi?
Allah rızası için şu garibana yorum
Allah razı olsun yapanlardan
Yorum dileniyorum artık
Çünkü okunmuyor :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Mess With Us ⚜ Enhypen ✔
FanfictionPsikolojik sorunları olan bir kız, abisi ve abisinin arkadaşları ile birlikte oturdukları yerde yaşayan ölülerle karşılaşırlar. Hayatta kalmak için verdikleri mücadele sırasında, tüm umutları tükenir. Yayılmış olan bu virüs, bu grubun arasındaki anl...