"Cheonsa... Bana sarılmak ister misin?" diye sordum, yanına otururken.
Sunoo ile girdiğim tartışmada yenilmiş, Jay'in beni tekmelemesiyle kendimi Cheonsa'nın yanında bulmuştum. Ama Cheonsa geldiğimizden beri hareket bile etmemişti.
"Özür dilerim... Görmeni engelleyemedim. Seni yine koruyamadım." dedim, omzuna kafamı koyarken.
O ağlamasa bile, ben onun yerine ağlıyorum şu an. Bu çok berbat bir his! Onu yanımdan ayırmayacağım derken korumak için demiştim. En başında kendime verdiğim söz buydu. Ama yine yapamadım... Bu berbat his bir süre geçmesin lütfen, acımı çekmek istiyorum.
"Görmesini engellemek mi? Cidden... Tek düşündüğün o, değil mi? Haha... Ne bekliyorum ki? Onun için hepimizi ölüme terk edersin. Onun yerine arkadaşlarımızı koruyabilirdin ama o korktuğu için ona ne olduğuyla ilgilendin. Sevgilin ölmedi ama arkadaşlarınmız öldü! Onun korkaklığı ve senin takıntın yüzünden!" diye bağırdı, yine ismini bilmediğim biri.
"O zaman popon tutuşmasaydı da kalkıp kendin yardım etseydin arkadaşlarına." dedim bende, Cheonsa'nın omzundan kafamı kaldırarak.
"Tek savunman bu mu?! Savaşabilirim diye kendini öne atıyorsun ama tek güvencen biz kendimizi savunmayı bilmezken, bizi bir seçenek olarak öne sürmek mi?! Sen cidden bir şerefsizsin! İşe yaramaz bir şerefsiz! Senin yüzünden iki kişi öldü!" diye bağırmayı sürdürdü.
Bir yerde haklı. Cidden... Onların zombilerle savaşamadığını unutmuşum. Eğer orada durmasaydım, yaşıyor olurlar mıydı?
Cheonsa'nın yanımdan kalkmasıyla, ne olduğunu şaşırdım. Geldiğimizden beri hareket etmemiş kıza ne oldu bir anda?
İsmini bilmediğim erkeğin önünde durdu ve gözlerini bile kırpmadan yüzüne tekme attı.
Sunoo, ben, Jay ve Sungji-shi hemen Cheonsa'nın üstüne atıldık. Ne yapıyor şimdi bu?!
"Ona laf söylemezsin... Asıl şerefsiz sensin. Ben bile onca yaraya katlanmaya çalışıyorken, kılını bile kıpırdatmadın. Sevgilimi suçlayıp kendi egonu tatmin edeceksen, o egonu hiç tahmin etmeyeceğin münasip bir yerler-" ağzını elimle kapadım ve onu kucaklayarak eski yerine götürdüm.
"Ya, ya, ya! Tamam! Yeter bu kadar! Onun için ağzını bozmana gerek yok." dedim ve herkesten daha şaşkın bir şekilde Cheonsa'ya bakmayı sürdürdüm.
Neler oluyor?! Masum sevgilim nereye gitti?!
"Aslında ağzını bozmayacaktı. Monte edeceğini söyleyecekti." dedi Niki.
Gözlerimi büyüterek ona sinirle baktığımda, kafasını aşağı eğdi ve "Cheonsa teamdeyim." dedi.
Ah, bu çocuk...
"Bizimle uğraşmayın. Yoksa zombilerden önce sizi parçalayan ben olurum." dedi Cheonsa, gözleri korkunç derecede sinirle bakıyorken.
"Tamam, sakin ol. Aklı başına gelmiştir." dedi Jay, Cheonsa'yı sinirinden arındırmaya çalışırken.
Kendi sevgilimden korkuyorum...
O az önce beni korudu, değil mi? Ben aptal wattpad kızları gibi sevinsem olur mu? Bu hikayede yer değişiyoruz sanırım. BENİ KORUDU YA! ÖLÜRÜM BEN BUNUN İÇİN! YERİM BEN BUNU!!
Ehem... Yani demek istediğim, gerçekten bu beni çok duygulandırdı. Sırf o herif bana laf ettiği için bunu yapışı, asla ağzına almayacağı kelimeleri kullanması beni önemsediğini derinden hissettirdi.
Aşık olduğunuzda, bunu hissedince bin katı daha mı aşık oluyorsunuz o kişiye? Bana öyle oldu sanırım. Sanki etrafında pembe çiçekler açıyor şu an.
Salak wattpad kızı modundan çık, Lee Heeseung. Sevgilini kızdırdığı için o herife yeri yalatmalısın.
"Şimdi sana gelelim..." dedim ve Cheonsa ile Jay'i bırakıp, yüzüne tekme yediği için ağzı gözü dağılmış herifin yanına eğildim.
"Evet, tek önemsediğim sevgilim. Aynı zamanda arkadaşlarım da. Bir sıkıntı mı var? Takıntılıyım hatta. Böyle onlarla uğraşılınca, onların damarına dokunulunca bana yapılmış gibi hissediyorum. Masum sevgilimin fabrika ayarlarına dönmesi uzun süreceği için, seni benim elimden kimse alamaz. Biliyor muydun bunu?" dşyerek gülümsedim ve saçından tuttuğum gibi yüzünü yere vurdum.
"Seni beyinsiz herif... Benim yüzümden mi öldüler? Kıpırdasaydın, yaşıyor olurlardı. Sana çantanda kalsın diye verilmedi o silah." dedim, Sunghoon ve Jake beni ondan uzaklaştırırken.
"İkinizde bozuldunuz ama! Yeter! Cheonsa hepten delirdi! Bir de seninle uğraşamayız hyung! Şu an zorbalık yapacak zaman değil. Git otur Cheonsa'nın yanına." dedi Jungwon, sinirle. O da benimle birlikte ilerliyordu. Sekizimiz de aynı sıraya oturmuş, birbirimize yakın duruyorduk.
Cheonsa'nın dalgın gözlerine baktım uzaktan. Gerçekten kendi değil. Acaba korkudan dolayı bunu sinire mi çevirmeye çalıştı? Ya da üzüntüyü mü çevirmeye çalışıyor?
"İlaçlarını içtin mi?" diye sordum, korkarak.
"Hayır." diye cevaplayınca, Sunoo ile birbirimize korku dolu gözlerle baktık.
"Cheonsa, aksatmaman gerektiğini biliyorsun." dedi Sunoo, korkmuyormuş gibi yaparak.
"Şu an anksiyetemin ne önemi var? Ölüm kalım savaşı veriyoruz." dedi, sinirle.
Birazdan bizi de dövecek sanırım. Dayak yemeden onu destekleyecek bir iki cümle söylersem bu işten kârlı çıkarım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Mess With Us ⚜ Enhypen ✔
FanficPsikolojik sorunları olan bir kız, abisi ve abisinin arkadaşları ile birlikte oturdukları yerde yaşayan ölülerle karşılaşırlar. Hayatta kalmak için verdikleri mücadele sırasında, tüm umutları tükenir. Yayılmış olan bu virüs, bu grubun arasındaki anl...