Bölüm 5 : KAPLICA SEFASI

67 11 8
                                    

Kocasının yeniden evlenmeyi düşündüğünü kadınlık iç güdüsüyle anlayan Sıdıka sabaha kadar sitem etmişti Kamile. Suç üstü yakalanmanın mahcubiyetini derinden yaşayan Kâmil ne yapsa işe yaramamış eşinin gönlünü tekrardan kazanamamıştı. Yaşadığı kabustan çalan telefonun sesiyle uyandı. Derince nefes aldı uyanır uyanmaz. Günler sonra, ilk defa yattığı, yatak odasındaki yatağından saate baktı. Sekiz buçuğa geliyordu saat. Salondaki radyonun sesini işitiyordu bir yandan da. Telefon sussa, yatağa tekrar uzanıp belki biraz daha uyuyacaktı. İş inada binip de telefon susmayınca salondaki telefona yöneldi yavaş adımlarla. Hiç istemeyerek ekrana baktı, Recai idi arayan:

-"Söyle Recai seni dinliyorum." dedi o değişmeyen sabah gerginliğiyle.

-"Bi hayırlı sabahlar, günaydın yok mu Kamil? Ters tarafından mı kalktın yoksa?" Kamil, arkadaşına hak vererek

-"Ya uykudan kaldırdın da Recai, gözümün biri hala kapalı, sen kusuruma bakma benim." dedi kendini affettirebilmek düşüncesiyle.

-"Tamam tamam takılıyorum." diye cevap verdi Recai.

-"Bak ne diyeceğim? Hasan'la Gazlıgöl'de hamam sefası yapacağız da seni de alalım diyoruz, ne dersin?" Sabah sabah hamam da nerden çıkmıştı? Birgün öncesinden niye haber vermezlerdi ki?

-"Şimdi, hemen mi?" diye sordu. Bu ani gelişen planın sebebini öğrenmek istercesine.

-"Şimdi tabi ki ne zaman olacak? Hasan birazdan gelip alacak beni. Geçerken de seni alırız olmaz mı?" Gözkapaklarını açmaya çalışan Kamil, "Nasıl olur bilemedim ki?" dedi seslice düşünerek.

-"İyi olur, iyiii! Hem ağrıya, sızıya kaplıca suyu iyi gelir hem Hasan'ın durumu da malum. O hadiseden dolayı biraz kafayı dağıtmaya ihtiyacı var. Destek olmalıyız böyle zamanlarda arkadaşımıza. Ne dersin, geliyorsun değil mi ?" diye sordu tekrardan.

-"Yaa, kahvaltı da yapmadım ki Recai! Bilemedim şimdi. Siz gidin isterseniz." dedi Kamil. Ama kolayca pes etmeye niyeti yoktu Recai nin.

-"Amma uzattın haaa! Yolda çorba içiveririz, problem mi şimdi bu? Hadi hadii! Hayır, cevabını kabul etmiyorum. Bir iki havuz eşyası al, geliyoruz birazdan." Bu emrivaki cümleden sonra:

-"Evde kalsam ne yapacağım ki?" diye düşündü Kamil.

-"Tamam tamam, yaklaşınca telefonu çaldırın da çıkayım dışarı." diyerek kapattı telefonu.

Oldu bittiye getirilen, plansız işlerden hiç hoşlanmasa da dört duvar arasında ölüm sessizliğinde vakit geçirmek yerine iki akranıyla vakit geçirmek elbette daha iyi gelecekti Kamile. Küçük bir valize bornozunu, şortunu, sabunu, şampuanı ve kesesini yerleştirdi hızlıca.

Akşama da torunları Kâmil ile Banu gelecekti zaten. Biraz erkence gelip evi toplaması öncesinde de alışveriş yapması gerekiyordu. On dakika içinde hazırdı. Telefon çalınca eline valizini alıp hemen evden çıkıverecekti. Boş boş oturmak yerine zamanı alışveriş listesi çıkarmakla değerlendirmeye karar verdi. Kağıt kalemi alır almaz liste dolmaya başladı. İlk defa dedeleriyle yalnız kalacaktı torunları. Sıdıka da yoktu artık. Yine de en güzel şekilde ağırlayıp memnun göndermek istiyordu torunlarını. Gizliden de bir endişesi vardı içinde. Onları rahat ettirememenin korkusuydu bu. Nasılsa altımda arabam cebimde param var diye düşündü. Gider, alıp gelirdi, olmadı sipariş verip getirtirdi. Kahvaltılıklar, çerezler, ardından da meyve listesi hazırlarken duyuldu o beklenen ses. Lakin ses telefondan değil evin önündeki bir arabadan geliyordu. Arka arkaya birkaç kez çalan korna sesi üzerine listeyi buzdolabı kapağında bir magnetin altına kıstırıp salona yöneldi. Eline valizini alıp ayakkabılarını giydi. Evin çelik kapısını kilitlerken arka taraftan Recai'nin "Hadi nerdesin yahu!" dediğini duydu. Bahçe de çapalanacaktı sözde bugün. "Amaaan! " diyerek hızla araca yürüdü. Hasan şoför koltuğunda, Recai ise yardımcı pilot gibi yanında oturuyordu. Valizini yanına alıp arka boş koltuğa oturdu. Telefondaki fırça aklına geldi.

KOCAMANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin