6. BÖLÜM

56 10 11
                                    

SEVGİLERLE İYİ OKUMALAR DİLERİM 💐 🤗

SATIR ARASI YORUMLARINIZI BEKLİYORUM 😊

_____________________________________

_ 6. BÖLÜM _

İstanbul'da o uğursuz akşamın olduğu günde büyük bir yağmur fırtınası başlamıştı. Rüzgar fırtına ile beraber iyice şiddetini artırmıştı. Önüne kattığı ne varsa ağaçlardan düşen yapraklar da dahil toz misali savuruyordu. Cadde ve sokaklarda dev gölgeler halinde yansıyan ağaçların dalları ise sağa sola yalpalanıyordu. Sadece benim duyabildiğim sessiz çığlıklarım rüzgarın uğultusuna karışıp gidiyordu. Yağmurdan dolayı yer yer birikmiş su birikintilerine basa çıka koşuyordum. Üzerine kan damlaması ile kirlenen beyaz elbisem çamurlara bulanmakla daha da kirlenmişti. Özene bezene tasarladığım, hayalini kurduğum elbisem mahvolmuştu. Gerçi elbiseye üzülecek durum da değildim şuan, yaşadıklarım yeterince beni üzmek için yetiyordu. Gözlerimin içine içine damlayan yağmur tanelerinin sebebiyle önüme çıkan taşı görmemiş ve takılıp tökezlemiştim. Ayağımın takılmasıyla durmuş ve ne kadar sırılsıklam ıslanmış olduğumun farkına o an varmıştım. Yeni yeni hissetmeye başladığım yorgunluğum ile birlikte etrafıma bakındığımda buraları hiç bilmediğimi farketmiştim. Biran önce daha da fazla iliklerime kadar ıslanmadan sığınabileceğim bir yer bulmalıydım. Gözlerim ile etrafı daha bir detaylıca incelediğimde biraz ilerimde odun ateşinin yandığı soba ile ısınan ufak bir kahvehane olduğunu gördüm. Çekinerek kapıya doğru yönelsem de içeriye girmek zorundaydım. Çünkü ısınma ihtiyacımı giderecek ve içimi ısıtacak bir sıcak içecek bulabilmem için yakınlarda arayabileceğim başka bir yer yoktu. Ayrıca çantam ve telefonum evde kalmıştı. Şuanda karşılığını ödeyebileceğim bir mekânı bulmamın mümkünü yoktu. Çekinerekte olsa ahşap oymalı kapıyı tutup ittim ve ardından ilk adımımı içeriye attım. Kapı düşündüğümden daha ağır çıkmıştı ki iterken zorlanmıştım. İçerisi oldukça değişik bir yerdi. Sanki eski zaman tablolarından fırlamış gibi karşımda duruyordu. Sobanın hemen yanı başında boş bulduğum iskemle ve alçak tahta masadan oluşan yere oturdum. Isınmak için ellerimi sobaya doğru uzatmıştım ki hemen yanıbaşında beliren oldukça sevimli yaşlı bir teyzeyi gördüm. Biranda soğuktan sıcağa geçmenin etkisiyle tir tir titremeye başlamıştım:

- Sıcak bir şey arzu eder misin kızım?
- Varsa bir sıcak çikolata alabilir miyim?
- O söylediğinden burada bulunmaz kızım ama ballı süt getirebilirim.
- Ballı süt mü ?
- Evet hem çok üşümüş ve ıslanmışsın, için ısınır. Ben sıcak sütünü ayarlarken sen köşede duran battaniyeyi üzerine al ve biran evvel ısınmaya bak.
- Peki, tamam.

İstediğimi getirmek üzere yaşlı teyze kendisi gibi yaşlı bir amcanın bulunduğu mutfağa doğru yönelmişt. Yaşlı amcaya bir kaç kelime bir şey söyledikten sonra ocakta sütü ısıtmaya başlamıştı. Hemen karşımda duran yaşlı ama bir o kadar da ton ton olan amca gözlerini ayırmadan kısa bir süre beni izlemişti. Gözlerinden halime acımış olduğu belli oluyordu. Başıma bir hal geldiği ilk görüşte muhakkak anlaşılıyordu.

Birlikte çalışmalarına ve aralarında ki uyuma bakılacak olursa amca teyzenin eşi olmalıydı. Ne kadar da değişik bir mekândı burası. Girdiğim ilk andan itibaren mekânın sıcaklığındanmıdır nedir bilinmez hem üşüyen bedenim hem de üşüyen kalbim ısınıvermişti. Üzerime çöken rehavetle birlikte tekrar etrafıma bakınmıştım
Mekân; dört bir köşesine yayılmış sedirler ve tek tek koyulmuş masalardan oluşuyordu. Bulunduğum yerde benden başka kimsenin olmadığını düşünürken arkamı dönmem ile taa içimden, gönlümün en derinliklerinden tanıdığım bir çift çelik mavisi gözler ile karşılaşmıştım. İçimde bulunduğum duruma aldırış etmeden gördüğüme inanamamıştım. Kader miydi bu gerçekten. Bir hafta gibi çok kısa denilecek bir zaman zarfın da zamanı ve mekânı aşmış yine karşılaşmıştık. Ama bu sefer ki karşılaşmam hayatımın en berbat günü diyebileceğim bir zamandaydı. Yoksa Tuğba'nın dediği gibi bir umut varmıydı.

FİRUZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin