4.bölüm

474 52 9
                                    

Minhonun anlatımı

Masaya oturmuş  antika porselen fincanımdan çayımı yudumluyor klasik kitabımı okuyordum.

Dedem yine kılını kıpırdatmayan tekli kolkta yatıyor uyuyordu,
Bir gün ölürse sırf her gün hareketsiz yatıyor diye öldüğünü anlamayacağım diye çok korkuyorum...

Kapının bi anahtarla açılmasıyla İrkilip kapıya bakmıştım babamı gördüğümde başıma kaynar sular dökülmüştü
"Baba sen mi geldin?" Demiştim cılız bedenimden çıkan cırtlak sese sövmeye başlamıştım 

babam kapıyı kapatıp bana kafa sallamıştı hızlıca dolapların oraya adımlamıştı.

"Baba çay ister misin?" Demiştim içmek istemeyeceğini bile bile

"Hayır minho istemiyorum sağol ,ikizlerin yanına gitmem lazım rose annen birazdan eve gelecek "demisti üvey annemi kastederek

Babam elinde iki karton kutuyla gelmişti ve konuşmaya başlamıştı tekrardan "annen şu porselen fincanları beğenmiş onu almaya geldim bir de Şuradaki porselen antika tabakları .

Babam hem konuşup hemde tabak  ve fincanları kutuya koymaya başlamıştı
"Minho bu fincanda 8 tane olması lazım 7 tane var " demişti bana bakmadığı için diğer 1 fincanın benim elimde olduğunu görmemişti ben ise sadece susmuş oturuyordum.

Babam arkasına döndüğünde elimdeki fincanı görmüştü "ah burdaymış şey..." diyip ensesini kaşımıştı fincanı almak ister gibi içindeki çayı bahçeye döküp fincanı babama geri vermiştim

Babam çıkarken tabakları almaya çalışmıştı ama elleri doluydu bu yüzden almaya gücü yetmedi utanıp küçük bir tebessüm etmişti "Neyse sonra alırım kalsınlar,ben çıkıyorum minho "demiş gitmişti

Diyememistim görüşürüz Baba diye diyememiştim seni seviyorum dikkat et kendine sarılamamıştım babama özlmemişti hiç beni...

Sinirle babamın taşıyamadığı 12lik porselen tabakları tutmuştum ve denize bakan  balkondan arka bahçeye çikmiştim,
Kenara yaklaşıp tabakları teker teker denize atmaya başlamıştım.

" O SEVGI BENIM DEGILSE KIMSENIN OLMAYACAK ,SIKTIĞIM HAYAT "en sonunda tüm tabaklar kırılmış suda yüzüyordu bazıları ise çoktan dibe batmişti 

Sinir artık tüm bedenimi sarmıştı ne azalıyordu ne bitiyordu eve girip içinde sadece okuma kitabı ,eskiz defteri , çizim kalemi ve içki dolu demir mataradan başka bir şey olmayan çantamı , peluş montumu alıp kapıya gitmiştim

Siyah Converse mi giyip çıkmıştım  evden ,yüzümde bir sıcaklık ve  ıslaklık hissediyordum ne olduğunu anlamak için elimi yüzüme götürmüştüm

Elime gelen su ile ağladığımı yeni farketmistim yürümeye devam etmiştim hem ağlıyordum hem yürüyordum, ara sokaklara kimsenin olmayacağı yerlere giriyordum ,nereye gittiğimi ne yapacağımı hiç bilmiyordum, kimsem yoktu ne bir anne ne bir baba ne de bir ailem vardı.

elimi üşüten demir matarayı elime almıştım ,İçmeye başlamıştım sonunda içkiyi dudaklarımdan çekince sağ kaldırımda paslanmış ama buna rağmen hala ayakta kalabilen bir sandalye görmüştüm .

bedenim sarsılarak kaldırıma çıktım ve kendimi paslı gıcırdayan sandalyeye bırakmıştım.
Birden birileri bağırmaya başladı silah sesleri ne olduğunu alamamistim ilkten hemen ayaklanıp  yürümeye devam etmiştim bu akşam sakin kalmak iştiyordum ama insanlar buna izin vermiyorlardı .

Ama biri bağırıyor yardım istiyordu zaten sinir ve acı doluydu vücudum
Sesin geldiği yere gitmiştim bir şuru adam vardı kendimi tutamayıp tüm gücümle bağırmıştım   
"Ne oluyor lan burda ,siz kimsiniz" demiştim kavga eden adamlara dövdükleri kişinin jisung olduğunu görünce vücudum buz tutmuştu ,beynimde ki şeytan bana fısıldıyordu 

-onları öldür onları öldür-

"Siz ne halt yiyorsunuz lan SIKERIM LAN SIZI" çantamı kenara atıp bana bıçak çeken adama doğru koşmuş yumruğu geçirmiştim önüme kim gelirse itiyor,vuruyor, tekmeliyordum gözüm dönmüş gibi sanki karşımda babam varmışta onu dövüyormuşum gibi

Arada ağzımdan ahlaksız sözler çıkıyor adamlara sözlerimle hesap soruyordum

Jisungda sonunda ayaklanmış bana yardım etmeye başlamıştı polis sesleri duyduğumuz gibi jisungla birbirimize bakmiştık

"Çabuk kaç minho " demisti sonradan adama yumruk atıp tutmuştu elimi beraber koşmaya başlamıştık koşabildiğimiz kadar hızlı koşuyorduk ara sokalarda tüm hızımızla koşuyorduk

Siren sesi susmuştu jisung ise beni dar bir araya sokmuştu durup soluklanmaya başlamıştık

"Teşekkürler yani beni kurtardığın için "demişti susmuş sadece kafamı sallayıp teşekkürüne karşılık vermiştim

Çok yakındır jisungun yanağındaki beni görüyordum poncik yanakları vardı onları ısırasım gelmişti

"Tatlısın.." Demiştim aniden ağzımdan çıkan kelimeye ben bile şaşırmıştım
"Yani öyle demek istemedim şey yani yanakları-" sözümü kesen şey jisungun beni yanağımdan öpmesiydi

"Teşekkür ederim sende öylesin... yani tatlısın "yanaklarıma sanki ateş tutmuşlar gibi kızarmaya başlamisti

"Minho iyimisin ateşin mi var yoksa ,bak zaten kaşın patlamış "demişti jisung Hayır dememe gerek kalmadan beni bir yere sürüklemeye başlamıştı

"Benim tanıdığım bi eczacı var orda bakarlar sana hastaneyede gitmeye gerek kalmaz " demişti ve yürümeye devam etmiştik sonunda bir yere girmiştik jisung yaşlı bir adamla konuşuyordu

"Gel sen şuraya otur abi halledecek " demisti jisnug elimi tutmuştu
"Sakin ol tamam mı " demişti ama o elimi tutmaya devam ederse kalbim uzaya uçacaktı heyecandan

"Elimi tutmaya devam edersen heyecanım geçmeyecek " demiştim ağzımı tutamayarak

Jisnug şaşırmış ve elini çekmişti utançla yaşlı adam gelmişti pansumanımı yapmıştı kaşıkla ilgilenmiş bir kaç dikiş atmıştı

Sonunda eczacının Yanından çıkmıştık jisungla benim eve girmeye başlamıştık
.
.
.

___________

düzenlendi!

Yemek yiyip tekrar bölüm yazıcam bu hafta sonu 2 haftanın acısını çıkarıcam  fazla bölüm atarsam şaşırmayın bide yazım yalisina cok takilmayin çünkü tekrar gözden gecirmiyorum

738 Kelime

Want So Bad /semesungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin