35-

38 1 1
                                    

"Birkaç gün daha kalmanız gerek. Omzu için" kafa salladım. "Nasıl iyileşecek peki?" Elindeki kağıtlara döndü.

"Omzu için fizik tedavi alacak. Bacağı iyi gözüküyor. Yüzündeki ve vücudundaki yaraları da kremlerle halledeceğiz"

"Peki teşekkürler" kapıyı açıp içeri girdim ve tekrar kapattım. "Ne olmuş?" Omuz silkip yerime geçtim. "Birkaç gün daha kalacakmışız"

Derin bir nefes aldı. İstemediği belliydi. Kim ister ki zaten hastane de kalmak?

"Aç mısın?" Kafa salladı. "Hayır" arkama yaslanıp telefonumu koltuğun başına koydum ve elimle üstünü kapattım.

"Hey ne oldu?" Göz ucuyla bana baktı. "Hiç birşey" kaşlarımı çatıp dikleştim. "Gözlerimin içine bakarak yalan mı söylüyorsun?"

"Hayır" Kafa salladım. "Kesin öyledir" pes etti. "Aklıma birşey takıldı" yüz ifadem yumuşadı. "Ne o?"

"Birbirimize nasıl bakacağız şimdi? Halime bak seni iyileştireyim derken ben de senin gibi oldum" Güldüm. "Ben iyiyim" Kafasını düzeltti. "Şimdi de sen yalan söylüyorsun"

Kafa salladım. "Dikkatli bak" Gözlerini üzerimde gezdirdi. "Ne olmuş?" Derin nefes alıp eskiden destekli olan parmağımı kaldırdım.

"Ayrıca yürüyebiliyorum. Çok iyi olmasa da" sonlara doğru güldüm. Şaşkınca bana bakıyordu. "Nasıl?"

"Bayağı oldu Yoongi iyileşsin artık yani" Ayağa kalkıp Birkaç tur attım. Tökezleyerek

"Vay" olduğum yerde durup ona döndüm ve omuzlarımı sarsarak güldüm.

"Darısı senin başına" Kafa sallayarak güldü. Tekrar yerime geçip oturdum. "Ee nasılsın?" Omuz silkti. "Bilmiyorum" yüzünde ki gülümseme kaybolmuştu.

"Sakın moralini bozma Yoongi" dudaklarımı gerdim. Böyle çok tatlı oluyordu. "Telefonum nerede?" Cebimden çıkartıp havada salladım. "Burda"

Gülümsemesi tekrar yüzüne yerleşti. "Baktın mı?" Kaşlarımı kaldırıp Kafa salladım. "İster misin?" Tekrar omuz silkti. "Aç bak sakladığım birşey yok"

Aslında birinin telefonunu açıp bakmayı sevmem. Çünkü babam hep telefonumu kontrol ediyordu biliyorsunuz.

Ama izin verdiği için açtım. Önüme şifre çıkınca omuzlarımı düşürüp telefonu Yoongi'ye uzattım. "Al şifresi var"

"19250" şifreyi söyleyince girdim ve telefon açıldı. "Etkileyici" Güldüğünü duydum. "Ne alaka?" Omuz silktim. O sırada ekrandan ekrana geçiyordum. "Vermezsin diye düşündüm"  "Neden?" Dudak büzdüm. "Bilmem öyle düşündüm"

Biraz kurcalayıp geri verdim. "Hep telefonunu merak etmişimdir" Telefonu kapatıp kucağına koydu ve güldü. "Neden?"

"Çok çalışıyordun ve bende bu kadar çalışkan birinin telefonu nasıl diye düşünüyordum. Ayrıca çok çekici ve serttin" Kafa salladı. "Görmüş oldun"

"Evet" güldüm. Kapı açılınca dikkatimizi oraya kaydı. "Selam!" Jin zıplayarak içeri girdi. Bu halini görünce güldüm.

"Yoon" Ayağa kalkıp hepsine sırayla sarıldım. "Evin anahtarlarını vermemişsin akıllı kız. Üst getiremedim sana" kaşlarımı kaldırdım. "Anahtarlar bende mi?" Dudaklarını gerip bıkkınca Kafa salladı. "Ceketinin cebine koymuştum. Hiç mi hissetmedin?"

Kafa salladım. "Yo" iki cebime de elimi sokup sol cebimden anahtarı çıkarttım. Gülerek Yuna'ya uzattım. "Pardon"

O da gülümseyip anahtarı aldı. Kook Yoongi'nin yanına gitti. "Kimler uyanmış ya" Yoongi gülünce alnındaki saçları oynadı. "Nasılsınız?"

Obligation Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin