2 Hafta Sonra
"Dzékoyu biraz daha içeride oynatmalıyız. Dışta kaldığı zaman press altına alınması çok daha basit oluyor."
"Haklısın, başka bir tespitin var mı?"
"Ferdiyi bırakın, istediğini yapsın. Baskı altına almayın. En üst seviye oynar o zaman."
"Tamam, deneyelim bakalım. Sen de çok çabuk kavradın bu işi ha! Bu kadarını beklemiyordum." dedi keyifle gülerken İsmail hoca.
Arven de minik bir gülümsemeyle karşılık verdi bu sözlere.
Şu iki hafta içerisinde Arven futbola dair her şeyi öğrenmişti neredeyse. Pek bir işi olmadığından evde de maçları izliyordu.
Altayla beraber yaşamaya da fazlasıyla alışmıştı zaten.
Hatta Altay'ı göremediği günler daha da kötü geçiyormuş gibi hissediyordu.
"Evet, beyler toplanın!" deyip ayağa kalkan İsmail hocayla beraber Arven de ayağa kalktı.
Herkes toplandığında İsmail hoca konuştu :
"Önümüzdeki maçı kazanmak için oynayacağız. Hepinize fazlasıyla güveniyorum, çok çalıştınız. Arvenin de analizleriyle inşallah alacağız bu maçı. Şimdi gidin, maçtan önce iyice dinlenin. Yarın görüşürüz." diyerek gitti.
"Lan Arven, elimizde büyüdün resmen." diyerek burnunu çekti Mert Hakan.
"Sen çok iyi." dedi Ferdi bozuk Türkçesiyle.
Bu Arveni hep güldürürdü aslında. Güldüğü nadir şeylerden biriydi bu sanırım.
Şimdi de gülüyordu. Altay'ın onu izlediğinden habersiz gülüyordu.
"Hadi artık gidelim biz. Görüşürüz beyler." diyerek Arveni de alıp arabaya ilerledi Altay.
Arabaya bindiklerinde yine klasik olarak şarkı açtı Altay.
Her gün farklı bir şarkı açıyordu. Arvenin daha önce dinlemediği şarkılardı bunlar. Sahi o ne zaman müzik dinlemişti ki?
Unbreak the broken
Unsay these spoken words
Find hope in the hopeless
Pull me out of the train wreck
Unburn the ashes
Unchain the reactions now, not ready to die, not yet
Pull me out of the train wreck
Pull me out, pull me out, pull me out, ah
Pull me out, pull me outBeni bu tren enkazından kurtar...
Bu söze bağlanmıştı artık sanırım Arven. Kendisinin tanımı tam olarak buydu.
Bir tren enkazının altındaydı ve kurtarılmayı bekliyordu. Ancak zorlu bir mücadeleydi bu çünkü onun olduğu kısıma kimseler gelmiyordu.
Ancak şimdi birileri vardı işte. Tek yapması gereken yavaş yavaş oradan çıkmaya çalışmaktı.
"Bir markete uğrayacağız." diyen Altayla düşüncelerini kafasından attı.
Markete geldiklerinde Altay'ın peşinde dolanıyordu.
"İstediğini al Arven." dedi Altay peynirlere bakarken.
"İstediğim bir şey yok."
"İllaki vardır. Al işte ne istiyorsan."
"Peki Altay, peki." diyen Arvenin gözü dolaptaki hüptriklere takıldı.
Bir anı doluştu sonra aklına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thanks To The Rain | Altay Bayındır
Fanfiction"O gece yağan yağmura teşekkür ederim, bizi tanıştırdığı için." Bu hikayedeki kişi ve kurumların gerçekle bir ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür. Görseller benzetme için kullanılmıştır.