Hisler insanın hayatına yön verir. Kaybolduğun sokaklarda sağa mı girmelisin, sola mı? O telefonu açmalı mısın, kapatmalı mısın? Peki ya o yağmurlu günde, şemsiyeyi almalı mısın, yoksa ağırlık yapar diye bırakmalı mısın? Alırsan ıslanmayacaksın fakat güneş açtığında sana ağırlık olacak. Almazsan duraktan durağa hızlıca koşarsın, yağmur dindiğinde ağırlığın olmaz. Basit bir konu gibi görünse de, mevzu aslında şemsiye değil.
Yağmur bardaktan boşanırcasına yağarken sakince, ıslanmaktan zevk alarak evine yürüyordu. Yağmur hep sevdiği bir şeydi aslında. İnsanların ıslanmaktan kaçmasını hiç anlayamazdı. Sanki kirlerinden arınıyordu her bir damlada. Evi karşı caddedeydi, kulağında kulaklıkları vardı, Halil Sezai dinlemek bu yağmurlu havada ona terapi gibi geliyordu. Fakat caddeden geçerken bir türlü tek kulaklığı kulağından çıkartmaya alışamamıştı.
Arkadan kolunu birinin çekmesiyle dumura uğradı. Neredeyse üstüne düşecekti karşısındaki adamın. Onu arabadan kurtarmıştı.
"Hanımefendi iyi misiniz siz? Bu caddede bu şekilde yürünür mü? Siz canınıza mı susadınız?" Adamın gözleri o kadar güzeldi ki! Söylediği şeyleri anlayamamıştı, gözlerine dalmıştı. "Efendim?" Adam sabırlı bir şekilde kadını kaldırıma çekip konuşmaya devam etti. "Hanımefendi, beni dinlemiyor musunuz? Ben olmasam ölüyordunuz!" Kadın silkelenip kendine gelmeye çalıştı. Fakat adam onu resmen büyülemişti. Dili lal olmuş gibi hissediyordu. "Haklısınız, özür dilerim sizi telaşa soktum. Bu aralar dalgınım arabayı fark etmedim. Benim yüzümden ıslandınız. Evim hemen karşıda, lütfen bir kahve yapayım size, bunu teşekkür olarak alın." Adam şaşırmıştı fakat içinden gelen bir his bunu reddetmemesi gerektiğini fısıldıyıordu ona. Karşısındaki kadın ona garip gözlerle bakıyordu. Derin gözlerle. "Eğer zahmet olmazsa gerçekten iyi olur." Kadın bu yanıta gülümseyip adamın koluna girdi. Eve ilerlediler birlikte.Evin sıcaklığıyla ikisi de rahatlamıştı. Adam ceketini çıkarttı, kadın hiç durmadan elinden alıp kaloriferin üzerine koydu. "Ben Alaca. Biraz geç oldu sanırım." Gülümsüyordu hiç durmadan, sanki beş dakika önce ölümden dönen o değildi. "Uraz ben. Tanıştığıma memnun oldum Alaca." Sanki birbirlerini tanıyor gibi bakıyorlardı. Sanki karşılaşmışlardı bir başka evrende. "Uraz odamda abimin bir kaç kıyafeti olacak. Hasta olmanı istemem benim yüzümden. Lütfen reddetmeden şu odaya geç, sağdaki dolapta. İstediğini giyebilirsin." Odayı gösterip mutfağa ilerledi. O giyinene kadar kahveyi hazıralamalıydı.
Uraz şaşkınlıkla Alacanın arkasından baktı. Ne garip bir kadındı! Dediği gibi üzerini değiştirip yanına geçti Alacanın. "Mahçup oldum böyle olunca. Bu teşekkürün aynısını bende etmek isterim sana. Umarım beni kırmazsın." Alaca kıkırdayarak kahveyi balkona çıkarttı. Balkon camlarla kapalı olduğu için yağmur Uraz'ı rahatsız etmez diye düşündü. Uraz da kadını takip ederek balkona adımladı.
"Biraz ani bir tanışma oldu farkındayım. 21 yaşındayım, Hacettepe'de Beslenme ve Diyetetik okuyorum. Sen neler yapıyorsun?" Uraz gözlerinin içine bakıyordu Alacanın. Gerçekten çok garip bir kadındı. Sakindi sanki herkesle bu şekilde konuşuyordu. "26 yaşındayım. Hacettepe İşletme mezunuyum. Babamın yanında çalışıyorum." Demek o da Hacettepe'den mezundu! "Öyle mi? Seni yakın zamanda üniversitede görmüş olabilir miyim? Gözlerin çok tanıdık. Çok garip, bakmaktan alamıyorum kendimi." Alaca sigara paketini çıkartıp bir dal yakmıştı. Uraz da onun paketinden almıştı sormadan. "Sanmam. Pek uğramam. Kız kardeşim orada İngiliz dili okuyor bazen onu almaya geliyorum fakat uzun zamandır gelmedim." Alaca hala gözlerini izliyordu. Bir cevap vermeden sigarasından duman aldı. Kafasını dışarı çevirdi. "Alaca iyi misin?" Kafasını tekrar çevirip gözlerine odaklandı. Bu gözlere bakarken nasıl kötü olabilirdi? "İyiyim. Kötü gibi mi duruyorum? Biraz yorgunum sadece okul falan yoruyor." Uraz pek inanmış gibi değildi. Kadında anlayamadığı bir şey vardı. Bir yarası vardı gözlerinden bile anlaşılıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Yok
Ficção Adolescente"Neden gelmedin Uraz? Beni neden o sokakta bir başıma bıraktın?" Gözyaşlarım yanaklarımı ıslatıyordu. "Seni istemiyordum, gelmedim. Bir günlük eğlenceydin benim için, istediklerimi tam olarak bana veremesen de.." Tokadımla birlikte sokak inledi. Be...