Ağıt

1.2K 46 4
                                    



Bazı şeyler çok kısa sürerdi, tam buldum dediğin anda ellerinden kayıp gidişini dolu gözlerle izlerdi insan ve her şey olup bitene kadar kendi kefenini elleriyle dikerdi. Berçemin içinde kol gezen bir huzursuzluk çığlık çığlığa bağırıyordu kadına, sanki bir şeylerin ondan gitmek üzere olduğunu anlatır gibi ağıtlar yakıyordu.
Huzurun kol gezdiği burukan konağında taş duvarlara sinmiş ağıtları duymuyordu henüz genç kız. Ya da günün verdiği sahte bir maskeye bürünmüş mutluluk yüzünden duyamıyordu.  Uzun zamandır kendi yansımasını saçlarına sımsıkı asılmış bir şekilde izliyordu kadın. Her şey rüya kadar güzelken içini dağlayan acıya bir sebep bulamıyordu. Şakaklarını ağrıtan acıyı es geçmek istese dahi sancıyan ruhu buna izin vermiyordu. Berçem yıllardır sevdasını çektiği Urfa'nın büyük aşiretlerinden olan doğan ağayla tam olarak yarın evlenecekti.

Sevdası için babasıyla dahi savaşmış hatta dedesi awir ağa ile karşı karşıya gelmişti. Sonuç olarak amacına kavuşup içindeki kuşları özgür bırakmıştı genç kadın. Kısa süren nişan süresinden sonra sonunda doğan ağayla düğünleri gelip çatmıştı. Fakat berçem düğün yaklaştıkça ona cenneti sunan adamın gözleri önünde değişmesini izliyordu. Bu durumu strese bağlasa da kalbinin çığlıklarını göz ardı edemiyordu. Uğruna savaştığı adamın neden bunu yaptığını anlamak için çok çabalasa dahi bir sonuca varamamış her seferinde geri tepilmişti.

Uyuşan ellerini sonunda hareket ettirip açık bıraktığı saçlarını sırtına doğru savururken   Kısa bir an odasına giren kişiye göz gezdirdi. Kardeşi helin elinde tuttuğu tokayla birlikte ablasına doğru geliyordu. Burukan aşiretinin biricik kızı berçem yarın evleniyor ve tüm ailesini derin bir hüzne sokuyordu. "Beyanî baş ablam." Ses tonuna yansıyan hayat dolu kıkırtısına kayıtsız kalamayan berçem sıcıcak gülümsemesi ile kardeşine döndü. Kafasını gelmesi için hafifçe salladığında helin nefesini ablasının dizleri önünde aldı.

"Nedir o." Avuçları arasında göz alıcı parlaklığıyla duran kıskaçlı altın tokaya kaydı gözleri. Kardeşi küçük ellerini ona doğru uzatırken gülüşünü bozmasada hüznü titreyen harelerinden belli oluyordu. "Bunu yade gönderdi, gelin tokasıymış bu gece takmanı istiyor." Sona doğru kısılan sesi bir damla yaşı beraberinde getirmişti. Berçemin içindeki huzursuzluk yetmezmiş gibi birde evdeki hüzünlü hava bir yenisini daha ekleyip nefeslerinin sonunu getiriyordu. Buz kesmiş ellerini tokaya uzatıp elleri arasına aldığında bir süre öylece izledi. Annesi dila hanımın reber ağayla evlenirken taktığı tokaydı. Ailesinin kızlarına miras bıraktığı yadigarı komidinin üzerine bırakıp kömür karası saçlarını ardında sıkı sıkıya toplayıp tokayı aceleyle taktı.

"Çok yakıştı... abla babam seni bekliyor doğan ağa gelmiş düğün alışverişi için." Adını duyduğu anda tüm kara bulutları dağıtıp neşeyle ayaklandı berçem. İşte hüznü onu görene kadardı.

"Helin ben reber ağanın yanına iniyorum sen hemen çantamı hazırlayıp getir." Avuçları arasına sıkıştırdığı beyaz tülbentini alıp kapıya doğru koştu.

"Bak ya doğan ağayı görünce nasıl da ayaklandı!" Ardından söylenen kardeşini es geçip tahta kapıyı araladığında yüzüne çarpan hafif esintiyle gülümseyerek holü geçti.  Heyecandan titreyen ayaklarını bir türlü toparlayamasa da sonunda taş merdivenlerin başına gelebilmişti. Kuruyan boğazını ıslatmak için yutkunup adımlarını dikkatle attı. Elleri arkasında bağlı doğanın önünde tüm heybetiyle konuşan babasını gördüğünde soluğu yanlarında aldı. İçine peydah olan o acı tekrar yerini almıştı. Adımlarını yavaşlatıp babasının yanında durdu.

Hararetli bir biçimde sohbet eden iki adam Berçemin gelmesiyle sohbeti yarıda kesip ona dikkat kesildiler. "Kızım doğan ağayla gelinliğini alıp geri geleceksin ona da söyledim elinden geldiğince çabuk ol!" Yeri izleyerek sert çehresiyle konuştu reber ağa. Nedensizce öfke doluydu ve gözlerine bakmıyordu gözbebeğinin.

Dildade (eşsiz mücevher) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin