Acı Duygular

342 35 15
                                    

"Onu göremesem de oradaydı işte, kanlı canlı orada tüm güzelliğiyle meydan okuyordu.."

🍂🍂

Güzelleştiremediği yeri terk etmek zorunda kalırdı insan. Kendinden koparta koparta dizdiği o yuvayı bozmak, sevmeye çalıştığı o bedeni terk etmek zorunda kalırdı. İki ince çizgi arasındaki o duygu kırıldığında yere dağılan cam parçaları gibi dağılmıştı her şey. Ne yaparsa yapsın ne kadar silerse silsin bazı şeylerin izi daima orada kalırdı. Sadece üstüne ince bir örtü kapatılır ve en olur olmadık yerde o örtü düşerdi. düştüğü anda ise nefret inceden inceye sirayet ederdi. İşte o an terk ettiği her şey göz önüne ince bir örtü gibi serilirdi. O örtü kalkmış o nefret çoktan damarlarına sızmıştı.

Berçem gözünün önüne gelen o anlarla alnından vurulmuş gibi sarsılmıştı. Unutamadığı cümleler hala beyninde yankı bulduğundan kocasını asla affedemiyordu. Bedeni bir çuval gibi berzanın sırtında sallanırken küçük yumruklarını sırtına indirmekten öteye gidemiyordu. Mide bulantısı inceden inceye belli etmeye başlamıştı kendini. "Debelenmeyi bırak elimden kurtulamazsın!" Bedenine çarpan soğuk rüzgarla çoktan arabaya ulaştıklarını anlamıştı. Ancak çıktıkları yerin bedeninin yere bırakılmasıyla arka kapı olduğunu kavradı.

Serbest kalmanın etkisiyle kendini toparlayıp kaçmak için bir adım atmıştı ki berzanın kolunu sımsıkı tutmasıyla olduğu yere mıhlanıp kaldı. "Şştt sakin ol karıcım heyecanlanma, arabayla gideceğiz kendini yormana gerek yok." Tek hamlede karısını kendine çekip bedenlerini bir kıldı. Bileğini beline doğru kırıp orada sabitledikten sonra alaycı bir gülüş belirdi dudaklarında. Ancak berçem öfkeden köpürmek üzereydi.

"Gelmiyorum seninle bir yere, boşanacağız aramızdaki her şey bitti şimdi bırak kolumu." Sona doğru yükselen sesiyle boğazını acıtacak derecede hırsla bağırdı berçem. Olanları unutmuş değildi ve kolay kolay yutmaya da niyeti yoktu. Her şeyin bir hesabı vardı ve elbet bu hesap görülmeliydi. Ama berzan onu bir an olsun dinlemeden belini sıkıca kavrayıp ön koltuğa oturttu ve kemerini sıkı sıkı bağlayıp yerini aldı. Kaçacak tek bir yeri dahi kalmamış gibi bıkkınlıkla başını cama yasladı.

Uzaktan yaklaşan silah sesleri kulağına ulaşıyordu. Muhtemelen ayaz onun yokluğunu farkedip buraya geliyordu. "Boşuna öyle bakma o piç seni asla elimden alamaz." Nefretini en net şekilde kusmasına göz devirmekten başka bir şey yapmadı. Çünkü berzan onu asla dinlemiyor sadece kendi kararlarını diretiyordu. Bundan sonra onun altında ezilmemeliydi. Bu zamana kadar yeterince ezmişti sevdikleri, bir enkazı daha kaldıramazdı yaralı bedeni. Yolculuk boyunca sessizlik yemini etmiş gibi tek kelam etmedi ancak berzan inatla yüzünü ona çevirdiğinden ara ara istemsizce göz göze gelmişti.

"Ne o ayazı mı düşünüyorsun?" Hançehresinden yükselen sesi anlık olarak ürküttü kadını. Ne zaman ayazın adı geçse gözlerinde belirgin bir öfke yer ediniyordu.

"Evet berzan, öyle çok düşünüyorum ki bir an olsun aklımdan çıkmıyor hatta ona bir zarar verirsen seni kendi elimle vurur-" dudağına kapanan elle kelimeleri yarım kaldı. Avucu öylesine sert sıkıyordu dudaklarını nefes almak için hızla burnundan nefeslenmeye başladı. Berzan hızla inip kalkan omuzlarıyla tir tir titriyor gaza yükleniyordu. Öfkeden ibaret olan sözleri ciddiye almasını beklemiyordu genç kadın. Tırnaklarını kocasının ellerine geçirip sertçe ittiğinde hızla nefeslenmeye çalıştı.

"Sen benim karımsın bunu o kafana sok! Ayazı kendi ellerimle anasının amına sokarım beni çıldırtma berçem!" Dedi yumruğunu sertçe direksiyona geçirirken. Gözüne inen siniri hareketlerini daha da hırçınlaştırıyor, karısının sözleri yankı buldukça içindeki o fırtınayı daha da şiddetlendiriyordu. Elinde olsa ayazı tek kurşunla öldürürdü ancak geçmişin izleri orada öylece dururken bunu yapamıyordu. Derin derin nefesler alarak birkaç saniye sakinleştirmeye çalıştı ama bir türlü yapamıyordu.

Dildade (eşsiz mücevher) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin