Kaderin ağı

307 31 4
                                    


"İçinde kaynayan bir mahşer var.."

🍂🍂

Bir inanışa göre İnsanoğlu yaratıldığında kaderindeki kişiye kırmızı görünmez bir iple bağlanırmış. Nereye giderse gitsin ne kadar zaman geçerse geçsin o ip elbet onları buluştururmuş. Aslında hiç kopmaz daha da sağlamlaşırmış. O ince kırmızı ip iki farklı insanı bir araya getirmişti. Berçem hayatının aşkını bulduğunu zannederken aslında bambaşka biriyle yazılmıştı kaderi. Kalbi soğuyan insan kolay unuturmuşya, berçemde kolay unutmuş kaderin onu bağladığı insana adamak istemişti kendini. Ancak yaşananlar karşısında ezdirememişti gururunu. Kaderin oyunundan habersiz o ipi koparmaya çalışıp kaçmıştı. Ancak yüreğindeki o boşluk git gide dibe çekiyordu onu. Kendi isteği ile boşanmak isterken bir yanı sessiz sessiz yakıyordu ağıtlarını.

Bilmem kaç defa bu acıyla elini yüreğine götürüp nefeslenmişti. Bir şeyler onun isteği dışında berzana çekiyordu berçemi. Yaklaşık dört gündür bağ evindeydiler, gerek olmadıkça odasından çıkmıyor ara ara ayazı görmeye iniyordu. Bazı şeyleri kabullenmeye çalışırken yalnız olmayı seçmişti. Ayazın tahmin ettiği gibi berzan hala onu bulamamıştı. Ancak bu kaçış bir yere kadar sürerdi. O yüzden bugün boşanma avukatı gelecekti ve ardından yurtdışına gideceklerdi. Onu meşgul eden uzun düşüncelerden sıyrılıp nemli yanaklarını aceleyle sildi.

Odasında, pencere pervazına dayanmış talim yapan ayaz ve adamlarına bakıyordu. Önlerindeki envai çeşit silahları deniyor atış yaparak yarış içine giriyorlardı. Daha fazla bu boğuk oda da durmamak için dışarıya çıkmaya karar verdi. Hava soğumamıştı ancak hafiften tatlı tatlı esiyordu. Üşümemek için dolaptan siyah bir hırka alıp elbisesinin üzerine geçirdikten sonra odadan çıkıp merdivenleri üçer beşer adımladı. Buraya geldi geleli kumral saçları açık ve tülbentini asla takmıyordu. Bu berzandan tamamen vazgeçtiğinin işaretiydi.

Büyük ahşap kapıyı güçlükle aralayıp bir adımda kapının önüne çıktı. Yüzüne esen rüzgar saçlarını omzunun arkasına atıyor, sağa sola serpiştiriyordu. Taze havadan derin derin nefesler alarak talim yapan ayazın yanına doğru adımladı. Kollarını bedeninin etrafına sararken bütün gözler berçeme dönmüştü. Onlara eşlik eden hizmetçi kadında olmadığından ikisinin yan yana durması dikkat çekiyordu. Birkaç adımda yanına dikildiğinde ayazın bir şeyleri koklar gibi gözlerini kapattığını ve dudaklarının hafifçe kıvrıldığını gördü. Beklemeden gözlerini berçeme dikti. Kehribar gözleri az önceki soğukluğu bırakmış yerine ışıltılar serpiştirmişti.

"Sonunda odandan çıkmaya karar vermişsin." Dedi elindeki silahı yavaşça masaya bırakırken. Ona gülümseyerek bakan bir çift yeşil göze odakladı kendini. Bu gözler onun sonu olacaktı yakında..

"Canım sıkıldı, belki bana da öğretirsin diye geldim." Yüzüne savrulan bir tutam saçı kulağının ardına iliştirip dişlerini gösterdi. Onu inceleyen bakışlardan rahatsız olduğunu belli etmek için ayazın tam önüne geçti ki ayaz bunu hemen farketmişti. İstemsizce berçemi kolundan tutup aralarındaki mesafeye son verdi.

"Bir saniyeniz var!" Sözü ile çıt çıkmadan tüm adamlar işine dönmüştü. Öyleki gözlerindeki korkuyu net bir şekilde görmüştü berçem. Teşekkür eder gibi başını hafifçe sallayıp aralarındaki garip ortamı dağıtmak için bir adım geriledi.

"Gel bakalım önüme geç ve bir silah seç öğreteceğim sana." Eliyle masadaki silahları işaret ederek buyur etti. Berçem ise beklemeden soluğu masanın önünde almıştı. Hayatı boyunca babasıyla hep talim yapmak istemişti ancak bunu asla kabul etmemişti reber ağa. Acısını çıkartmak ve içindeki duyguları dışa vurmak için her şeyiyle simsiyah olan tabancayı avuçları arasına aldı. Heyecanla yukarı kaldırıp sırıtarak ayaza çevirdi bedenini.

Dildade (eşsiz mücevher) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin