Bade Miraçın omzunda kendini güvende hissedip hıçkıra hıçkıra ağlamıştı. Daha sonra ağlaması dindiğinde kollarını ondan ayırdı. İyi gelmişti sarılmak. Belki Canerede sarılsa ağlaması dinerdi ama Miraç onun için farklı hissetiriyordu sanki. İçinden bir bu kişi Miraç değil de Caner olsaydı ağlaman daha uzun sürerdi diyordu.
"Söz veriyorum hangi kararı versen ver yanında olacağım ama yinede ameliyat olmama kararını desteklediğim anlamına gelmez. Zaten eğer o ameliyat tapılacak gibi değil ise sen istesen de yapmam."
Bade sadece başını sallayarak onayladı onu. Üzerinin ıslak olduğunu yeni idrak etmiş gibi bir titreme aldı vücudunu birden. Yağızın üstüne baktığında onunda kazağını ıslattığını fark etti.
"Şey ben kusura bakma üzerimin ıslak olduğunu fark etmedim. Yoksa sarılmazdım."
Yağızın başta hafif kaşları çatıldı. Sonra üzerine baktı ve Badeye dönüp tebessüm etti.
"Sorun değil. Hadi gidelim hem sen üzerini değiştir hemde dinlen."
Bunları yapması için kalacak bir yeri olması gerekiyordu. Bunu daha Miraç'a söylememişti.
Miraç arkasını dönmüş elinde Bade'nin bavulu ile ilerlerken arkasındaki kadının onu takip ettiğini düşünüyordu. Bade ona seslendiğin de durdu ve ona döndü.
Bade elleriyle oynayarak konuşmaya çalıştı. Şuan Miraç onu kendi evine götürüyordu biliyordu ama ne kadar misafir sevmeyen biri olduğunu da biliyordu.
Buraya ona yük olmak aracıyla gelmemişti.
"Bir sorunumuz daha var. Benim kalacak bir yerim yok."
Kafasını kaldırıp Miraç'a baktığında ona bıkkın bakışlar attığını gördü.
"Buda sorun değil Bade."
"Ama sen misaf-"
"Tek kabul edebileceğim misafir sen olabilirsin."
Bade şaşkınlıkla ona bakarken Miraç büyük bir kahkaha atacak iken kendini zor tutmuş kısık sesle gülümseme ile dizginlemişti kendini.
Gülmesini bıraktığında hala şaşkın ördek yavrusu gibi ona bakan kızın yanına gidip öndeki bir tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırdı."Misafir sevmeyebilirim ama bu misafir sen isen dünyanın en misafirperver insanı olabilirim."
Bu söyledikleri Bade'yi kendine getirmek yerine olduğu yerde daha ne kadar şaşırabilirse o kadar şaşırtmıştı.
"hıhı" diyebildi sadece. Miraç gülümseyip elinden tutup onu odadan çıkardı ve aşağı otoparka arabasının olduğu kısma götürdü.
Bu sırada Bade içinden kendine küfür etti. Hıhı ne kızım deyip duruyordu kendi kendine. Oysa Miraç bunu kafaya takmamış hatta sevinmişti bile. Küçükken utandığı an hıhı deyip ortamdan uzaklaşırdı şimdi de utandı diye düşündü içinden.
Miraç'ın arabasına bindikten sonra yaklaşık yarım saat yol gittiler oda trafikten dolayıydı.
Arabada ikisi de ses çıkarmamış yolu izliyorlardı.
Yarım saat sonra bir evin önünde durdular. 2 katlı bir villa gibi bir evdi.
Arabadan indiklerinde Miraç yine Bade den önce bavulunu alıp ilerledi ve cebinden anahtar çıkarıp kapıyı açtı.
Kapıyı açar açmaz ikisinin burnuna da yemek kokusu doldu.
"Miraç oğlum hoş geldin."
"Hoş buldum ayten abla yine mis kokuyor ev."
"Sevdiğin yemeklerden yaptım oğlum ama misafirin olduğunu bilmiyordum. Her zamanki gibi sana kadar az yaptım bilsem daha çok yapardım."
"Sorun değil abla bir dahakine öyle yaparsın misafirim bir süre benimle." Badeye baktı "Uzun bir süre"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geç Kalınmış Aşk
Novela JuvenilBade Arslantaş. Miraç Yağız Kayahan. Lise yıllarından bu yana birbirini unutamamış iki arkadaş mı? Yoksa birbirini unutamamış iki aşık mı?