4.Bölüm

29 6 1
                                    

Miraç'ın söyledikleri ile yıllardır evin yardımcısı olan Ayten abla ikisine imalı bir şekilde bakıp Bade'nin gözlerinin büyümesine neden olacak cümleyi kurmuştu.

"Çok yakışıyorsunuz Maşallah size. Yağız oğlum sende durdun durdun turnayı gözünden vurdun."

Bade hızla lafa atladı.

"Şey yok! Yanlış anladınız siz yok öyle bir şey arkadaşız biz arkadaşız."

Bade bunları söylerken arkasında duvara yaslanmış bir elini havada 'he he' der gibi sallayan adamdan habersizdi. Miraç artık çocuk olmadıklarının farkındaydı ve hislerini onu odasının önünde otururken gördüğünde daha kabul etmişti. Ve yıllar sonra tekrar Bade'yi bırakmaya niyeti yoktu.

Ayten abla onun bu hareketi ile gülerek başını iki yana salladı.

"Tanıştırayım abla arkadaşım Bade. Bade Ayten abla da benim yıllardır yardımcım olur."

"Hee şu kırmızı k-"

"Yağız boğazını temizleyerek Ayten ablayı uyardığında kadın hemen lafı çevirmeye çalıştı.

"Şu kırmızı kazağını katladım koydum dolabına onu sormuştun unutmadan söyleyeyim dedim. Artık çıkayım tanıştığıma memnun oldum kızım."

"Bade biraz şüphe duysa da üstünde durmayıp oda gülümseyerek;

"Bende memnun oldum abla" Demek ile yetinmişti.

Ayten abla evde çıktığında Miraç ve Bade mutfağa doğru ilerlediler.

Miraç önce ellerini yıkadı sonra ise yemekleri tabaklara koyup masaya götürdü. Bade ise bu sırada mutfaktan çıkmış salonu inceliyordu.

"Bade yemek hazır." diyerek içeri seslendi Miraç.

"Aç değilim ben sen ye."

Miraç mutfaktan çıkıp salonun kapısının önünde dikildi. Kaşları ise çoktan çatılmıştı zaten.

"Ne demek aç değilim?"

"Aç değilim işte"

"En son ne zaman yemek yedin Bade?"

"Sabah yedim ama gerçekten aç hissetmiyorum."

Miraç salona gelip Bade'nin başında dikilmeye başladı.

"Yemek yemeden bırakmayacağım bunu çok iyi biliyorsun dimi?"

Bade bunu pekala biliyordu. Ama kendini gerçekten aç hissetmiyordu.

"Biliyorum."

Miraç'ın yüzünde bıkmış olduğunu belli eden ifade belirdi.

"E o zaman niye yoruyorsun be güzelim."

Güzelim. Bade bu kelimenin etkisi altına girmişti çoktan. Eskiden de Miraç ona güzelim derdi ama şimdi garip hissettirmişti. İçten içe mutlu olmuştu.

O düşüncelerine dalmışken başında dikilen adamı unutmuştu.

"Eskisi gibi kucağıma alıp mı götüreyim illa?"

"Ha?"

Bu tepkisine kahkaha atmak istesede kendisini tutup küçük bir kıkırdama ile yetindi Miraç. Küçük Bade yemek yemek istemediğin de kimse ikna edemezdi onu sofraya gelmesi için.

Bir şeye kızıp trip atmak istediğinde yemek yemez çeşitli yerlere saklanırdı. Miraç onu bulur kucağında sofraya taşırdı. Daha sonralar da hoşuna gitmeye başladığı için hep yapar olmuştu.

İkisi de aklına gelen anılarla gülümserken yemek masasına ilerlediler. Miraç Bade'nin sandalyesini çektikten sonra kendiside hemen yanındaki sandalyeye kuruldu.

Bade'yi yabancı görmediği için salondaki yemek masası yerine mutfağındaki bir tarafı duvara dayanmış küçük masayı hazırlamıştı.

Bade ne kadar aç hissetmiyor olsa bile yemek boyunca Miraç'ın zoruyla sesini çıkarmadan yemeğini yemişti. Ne zaman doydum ve ya yeter demek için ağzını açsa Miraç tarafından ağzına kaşık kaşık yemek giriyordu. Bir süre sonra oda direnmenin manasız olduğunu anlayıp pes etmişti.

Yemek sessiz geçmişti. Sonrasın da ikisi birlikte mutfağı toplayıp salona geçtiler. Bade'nin sabahtan beri hafif şekilde ilerleyen baş ağrısı artmaya başlamıştı fakat dayanılamayacak gibi değildi. Daha da artarsa Miraç'a söylemeyi aklına not etti.

"Film izleyelim mi?" diye sordu Bade.

"Önce biraz konuş-"

"Lütfen Miraç yarın konuşuruz bugün konuşmak istemiyorum bu konuları."

"Peki. Ne izleyelim."

Küçük bir gülümseme kondurdu yüzüne.

"Komedi olsun mu?"

"Olsun bakalım."

Birlikte izleyecekleri filmi seçip ışıkları kapattılar ve televizyonun karşısındaki koltuğa yan yana oturdular.

Miraç kolunu Bade'nin omzuna atıp kendine çekti. İkili birbirlerine gülümseyip filme odaklandılar.

____________________________

Geç Kalınmış AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin