0.5

176 15 13
                                    

üç hafta sonra

"mahir" diye seslendim odamdan.
artık yataktan kalkmak bu evden biraz çıkmak nefes almak istiyordum
kendimi iyi hissediyordum her ne kadar zihnimi hala bulanık olsa da
fakat alışmıştım bende bir insandım ne olursa olsun insan oğluyuz alışmaya bile alışığız.

içerden ses gelmeyince sessimi biraz daha yükseltip adını sesslendim.
odadan çıkmıyordum daha doğrusu çıkamıyordum.
bir hafa öncesine kadar dışarı çıkmayı deneyip düşmüştüm bu yüzden adının ayaz olduğunu öğrendiğim doktor tarafından özenle 3 gün bakılmıştım.
ve mahir beni bir haftadır buraya tıkmıştı yemeğimi suyumu her şeyimle ilgilenmişti.
ama artık sıkılmış ve bunalmıştım.

yataktan kalkıp ayağa kalktığımda kapı kilidinim açıldığını duydum.
gelmişti Kapı açılınca nerdeyse iki metre boyundaydı üzerindeki zümrüt yeşili gömlegi ve altındaki siyah pantolon ile dikkat çekici duruyordu.
Mahir karahan'a almıştım.
bu süre zafinda ona inanıp güvendim
nişanlım olduğunu söylemişti ilk başlarda tereddüt ediyordum fakat şuan anlıyorum ki benim unuttuğum hayatta mahirin yeri vardı. bana bazı gerçeklerden bahsetmişti.
onunla pek sık hayatımı konuşmasakta bana o gece güzelce bilmem gereken her şeyi kafamı karıştırmayacak bir dilde anlatmıştı.
Dildar 23 yaşında olduğumu annemin beni doğrunca öldüğünü öğrendim.
bu benim için büyük bir acı bir işkenxe olmalıydı önceki hayatımda hissetiğim acıları hatırlayıp hissetmesem de.
bunu duymak bille ruhumu üşütmüştü.
annem benim yüzümden ölmüştü ben dünyaya gelmiştim o ise göçmüştü.
babamın ise beni terk ettiğini öğrendim.
ben doğunca beni daha küçük bir bebek iken bırakıp gitmiş.
kimsessiz bir Dildarmışım meğer ben
o çok merak ettiğim hayatım acılar ve cam kırıkların üstüne inşa edilmiş harabe bir evden ibaretmiş.
kimsessiz bir kız çocuğu gibi ortada bomboş bir varlık olarak hayatımı sürdürüyormuşum meğer.
hayatın bana sunduğu pek bir şey yokmuş.
önceki hayatımı dildarin hikayesini ögrenmeden önce zihnim acıyordu fakat kimsessizliğim yüzüme çarpmasıyla beynimin daha çok acıdığı günler yaşıyordum.
böylesi bir hayatın ne gibi bir anısı olabilirdi bilmiyorum ama ben öğrenmek istiyordum sanki öğrenmem gereken şeyler varmış gibi hissediyordum işte bu yüzden bilinç altım  dur durmak bilmeden beni zorluyordu.
fakat bunu mahire çaktırmak istemiyordum.
o benim için fazlaca çaba sarf ediyordu.
zaten o soğuk hayatımda bana kollarını saran tek kişiymiş meğer.
onunla üç senedir tanışıyor ilişki yaşıyormuşuz ama nişanlanma olayı tazeymiş bir aylık nişanlıymışız.
onunla tatlıcı dükkanında karşılaşıp tanışmış benim karameli bir pasta almak istediğimi ve esnafın bana kaba davranmasıyla tartıştığımı ve mahirin o adamı dövüp bana bir pasta almasıyla başlamış döngümüz.
ona inanıyorum her ne kadar ona karşı hissiz bir yabancı gibi hissetsem de
o benim nişanlım olabilirdi çünkü bana o kadar özenle bakıyordu ki hiç bir insan bunu yapmazdı.
neden yapsın ki? kandırmaca olup yalan söylese bile 
mahir bana bu kadar özenle bakmaz ilgilenmez endişelenmezdi.

"efendim"

her Daim ciddi olan ses tonunu koruyordu.
onu  hala hatırlamıyordum hem de en ufak bir anı bir düşünce bile zihnime düşmüyordu.
fakat mahiri biraz olsun tanımıştım
onunla zaman geçirmek güzel gelmişti.
ilgilendiği sevdiği şeyleri bir nebze öğrene bilmiştim
bana karşı elinden geldiğince nazik davranmaya çalışıyordu bunu fark edebiliyordum.
bu benim için güzel bir şeydi çünkü mahirin sert ve uzun duvarları olduğu belli ve kesindi.
onca taşın içinde pamuğa düşmek gibiydi.
bana öyle hissetiriyordu ve bu benim hoşuma gidiyordu.
sonuçta onu hatırlamayan bendim.
belkide gidebilirdi terk edebilirdi yada na bileyim benimle yabancıymış yeni tanışıyormuşcasına davranmazdı.
yakınlık kurmak isterdi belki sabırsız olup zorladı hatirlamak için.
evet bunları yapabilirdi ama yapmadı.
bu yüzden ona alışmak içten içe hoşuma gidiyordu.

"dışarı çıkmak istiyorum mahir"bıkkın çıkan sesim mahire ulaşınca aramızdaki mesafeyi iki adımla yakınlaştırmıştı

"olmaz."

"ama neden?" diye merakla sordum
üzüntümü ele verip üzüldüğümü belli etmek istemiyordum
dik durmak ve itiraz etmek istiyordum çünkü gerçekten dışarı çıkmayı şuan her şeyden çok istiyorum

"daha iyleşmedin"

bedenimr oldukça yakın bedenini umursamamaya çalışarak yeşil haralerine odaklandım
ve konuşmak için dudaklarımı araladım

"mahir iyiyim ben bu evde tıkıldıkca kendimi iyi hissetmiyorum ve böyle olursa iyleşeceğimi bir şeyler hatırlayacağımı sanmıyorum"

karşımda olan mahirin bedeni gerilince gözlerini benden kaçırıp odada göz gezdirdi konuşmam bitince benden bir iki adım uzaklaştı bir bıçak gibi keskin çıkan ses tonu ürkütücüydü.

"illa bir şeyler mi hatırlaman gerekiyor."

mahirin yeşileri  sıcak kahvelerimle buluşunca hiç geçikmeden hızla kafa salladım

"evet mahir hatırlamak istiyorum dildarı tanımak istiyorum.
ben yoruldum artık zihnimi kaldıramıyorum.
bomboş bir beden taşımak istemiyorum.
ruhum,zihnim,hayat,dildar ben bana yabancı geliyorum.."

mahirin gözleri kahvelerimin dolmasıyla bana büyük bir dikkatle bakmaya başladı.
kendime hakim olamamıştım.
gözlerim mahiri bulanıklaştırınca gözlerimi kırpıştırmamla gözlerimden bir damla yaş süzüldü.

"pekâlâ tamam çıkalım fakat zihnini zorlamayacaksın."

mahir yanıma gelip kaslı kollarını bana sarmıştı
eskisi gibi.
eskiden de yanlız dünyamda o varmış.
onunla iki hafta boyunca daha önce de sarılmıştık.
ben yine dayanamadığımı söyleyip ağlarken hep yanımda olmuştu
şuan olduğu gibi.

"mahir teşekür ederim.
bomboş zihnim'de dolandığın ve beni tesseli ettiğin için."

Kitaba ara verildi

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 06 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

yadsımak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin