"Ah, şey, anlamadım ben."
"Boşver o hâlde."
Geriye adım atması ile nefes alabildiğimi yeni fark etmiştim, kalbim çok hızlı çarpıyordu.
"Benim bunu takmama yardım et."
Boynuna bağlı kurdele şeklindeki ipi çözerken incelemeye başlamıştım güzel bedeni. Zayıftı, beli güzeldi. Boyu da uzundu, tahminimce 25 yaşlarında falandı. Soramamıştım ama kızlara bir ara soracaktım. Ve birde, gözleri kesinlikle çok güzeldi. Makyajını kendisi yapıyorsa mükemmel ötesi hallediyordu.
"Ben yardım edeyim tabi."
Hızlıca elindekini koluma asarken ipi iyice çözmüştü kendisi, geriye doğru kabarık ama hafif pelerini çekip yatağın üstüne koymuştum. Üstünde ise siyah parlak gömleği ve siyah pantolonu kalmıştı. Arkasından geldiğimde ise gülümsemeden edememiştim. Kokusu burnuma geliyor ve heyecan yaratıyordu. Az önce olan şeylerden bile hâlâ kendimi çıkaramamıştım.
"Prensim, eğer izin verirseniz, haddime değil ama bir soru sormak istiyorum..."
Lütfen iyi anına denk gelmiş olayım, lütfen.
"Hmm" dedi düşünür gibi yaparken. Sanırım kızacak havasında değildi.
"Neden merak ediyorsun?"
"Özür dilerim prensim, sadece merak ettim. Elbette niye diyesiniz ki..?"
Önüne doğru geçtiğimde ise eskisi gibi bir kurdele yapıp bırakmıştım, kesinlikle üstündeki ile çok uyumlu olmuştu.
"Çok meraklısın bence Hyunjin, ne dersin?"
"Afedersiniz, siz izin vermeden sormuş bulu-"
Aynada kendine bakarken sanki duymamış gibi davranmıştı. Belki de cidden duymamıştır diye düşünmüştüm ama galiba duymuştu.
"Neyi merak ediyorsun?"
"Şey... Ben adınızı merak etmiştim. Biliyorum buraya geldiğimde ailem de diyebilirdi tabi ama işte ben sorma fırsatı bile bulamadım daha. Size de sordum ama... Lütfen beni çok meraklı biri olarak görmeyin prensim."
Aradaki farkı açarak aynada kendime çok ufak bir bakış atmıştım, acaba saçlarımı mı boyatsaydım... Siyah iyidi ama farklı renkler de güzel olabilirdi.
Derince nefes verirken kendine bakınmıştı. "İsmim Felix, şimdi gidiyorum zaten. Kahvem saatinde hazır olsun."
"Tabi prensim, başka bir isteğiniz var mı?"
Kapıya doğru yöneldiğinde arkasından hafifçe gülümsemiştim, fark etmemesi güzeldi.
"Ve Hyunjin."
"Efendim prensim?"
"Saçını boyatma."
"Tamam."
Yeni anlamıştım ama bunu dışımdan söylemediğimi düşünmemiştim. Fark etmeden konuşmuştum sanırım.
"Dışımdan mı söyledim, fark etmedim."
Kapının dışına çıktığında sadece gülümsedi. Sinsi bir gülümsemeydi sanki bu.
"İçinden yada dışından bana fark etmez Hyunjin."
"Efendim, anlamadım?"
"Büyüyünce anlarsın."
"Ha?"
Bu adam benimle dalga mı geçiyordu? Büyüyünce anlarsın ne? Haftaya tamamen genciz işte anasını satayım. Prens bozuntusu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Prince//Semelix
Fanfiction"𝑮𝒐̈𝒛𝒍𝒆𝒓𝒊𝒏𝒊𝒛 𝒄̧𝒐𝒌 𝒈𝒖̈𝒛𝒆𝒍 𝑷𝒓𝒆𝒏𝒔𝒊𝒎." "𝑮𝒐̈𝒛𝒍𝒆𝒓𝒊𝒎 𝒔𝒂𝒏𝒂 𝒃𝒂𝒌𝒂𝒓𝒌𝒆𝒏 𝒈𝒖̈𝒛𝒆𝒍 𝑯𝒚𝒖𝒏𝒋𝒊𝒏."