Bazı anlar vardır ki, hayatımızda vereceğimiz kararların önünü düşünemeyiz. Hayır hayır, düşünebiliriz elbette ama düşünmek istemeyiz. Mesela ben tamı tamına o anlardan birinin içindeydim.
Eğer vampir olursam çocuğumuzun safkan doğacağını, ama neredeyse çok küçük bir ihtimal ile sağlıklı olabileceğini, sürekli kötü bir durumda hissedeceğimi bunun için ne yapmamız gerektiğini bilmediğim, eğer vampir olmaz isem öleceğimi bir kez daha fark ettiğim ve Changbin'in çarşamba günü meydanda kararına varılacağını öğrendiğim 20. dakikanın içindeydim.
20 yaşındaydım, aklımın hayalimin ucundan geçemeyecek biri ile sevgililiydim, onun çocuğunu karnımda taşıyordum. Bu dünyaya gelecekse bir pasif olarak gelecek, sağlıklı doğacaktı. Ölümlü bir babayı kabul etmek ister miydi? Ben onlardan ayrılmak ister miydim?
Bir an aklıma Yeji geldi, babası bir gün ölecekti ve bir vampir olarak bunun farkına çok küçük yaşlardan itibaren varmıştı. Buna rağmen yüzünde kocaman gülümsemesi, içinde sıcaklığı duruyordu.
Ellerim karnımı tamamen sardığında, konuşmadan konuşmamı bekleyen sevgilimin varlığı da kendini belli etmişti, yerinden kıpırdandığında bir cevap beklediğini biliyordum. Benim de vampir olmamı ve bunu aşabileceğimizi, hem onun hemde doğacak çocuğumzun bensiz kalmamasını savunuyordu. Ne olursa olsun o her şeyi kabul ediyordu mantıklı olarak. Sadece mantık değil, işin içinde şimdi duygular da vardı.
Ve bu karar benim için, ne olursa olsun kabul edeceğim çocuğum ve ailem için doğru olandı.
Gözümden dakikalardır akamayan yaş ona döndüğüm anda gözümü kırpmam ile yüzüme değmeden koluma düşmüştü. Fark eden bakışları bir süre kolumda gezinirken, başını kaldırdığı gibi gözlerime merakla bakıyordu. Konuşacaktım ama nasıl toparlayacağım hakkında en ufak fikrim yoktu.
"Bebeğimi ne olursa olsun kabul etmek boynumun borcu. O benim güzel bebeğim olacak, biricik bebeğim olacak. Biz aile olarak ona en iyi şekilde bakacağız, bu durum bizi yıldırmamalı ki.. Tek korkum melez olmak hakkında. Onları sevmediğini biliyorum..."
Kahvelerim kırmızı irislerde bir süre dolandıktan sonra yere çevrilmişti. Karnımı sıkı sıkıya sarıyor, onu şimdiden koruma içgüdüsüne kapılıyordum.
"Hyunjin" dedi naif bir sesle. Arada olan mesafeyi kapatırken yüz üstü duran parmaklarımı kavramıştı. "Melez olma sorununu Han'a giderek halledebiliriz demiştim... Gidemezsek bile ben seni alıştıracağım, evet zor olacak. Evet belki algı olacak ama sen bununla gurur duyacak kadar güzel ve akıllı bir vampir olacaksın. Birlikte aşacağız."
"Birlikte aşacağız." Tekrar etmek istercesine mırıldandığımda yüzümü gülmeye zorlamıştım. İki yana hafifçe kayıp tebessüm eden yanaklarımı gördüğünde elini yanağıma atıp okşamaya başlamıştı.
"O zaman kararımız net." Soru anlamı olmayan tınısını başımla sallayarak onaylamıştım. "Net."
Yanağımda hiçte ince olmayan dudakları hissettiğimde, kasıklarıma kadar ince bir sızı oluşmuştu. Bunu anladı mı bilmesem de küçük inlememi içimde tutmuş, sadece yanaktan bile öpmenin beni ne hâle getirdiğini fark etmemesini sağlamıştım.
"Nasıl ilerlemek istersen öyle ilerleyeceğim bebeğim."
Yanağımdan çok biraz da kulağıma fısıldarken, bunun zayıf noktam olduğunu biliyordu. Belki de kullanmıştı, ya da öylesineydi.
"Kucağına gelebilir miyim?"
Yüzümden çekilip normal aksinin haline tatlı bir şekilde gülümsediğinde, sanırım bu evet demek oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Prince//Semelix
Фанфик"𝑮𝒐̈𝒛𝒍𝒆𝒓𝒊𝒏𝒊𝒛 𝒄̧𝒐𝒌 𝒈𝒖̈𝒛𝒆𝒍 𝑷𝒓𝒆𝒏𝒔𝒊𝒎." "𝑮𝒐̈𝒛𝒍𝒆𝒓𝒊𝒎 𝒔𝒂𝒏𝒂 𝒃𝒂𝒌𝒂𝒓𝒌𝒆𝒏 𝒈𝒖̈𝒛𝒆𝒍 𝑯𝒚𝒖𝒏𝒋𝒊𝒏."