Gökgürültüsü yürekleri hoplatıyor, yıldırımlar göğü eflatuna boyuyordu. Takemichi'nin gözleri hala açıktı ve hala boş bakıyordu. Yürümediği daha doğrusu nefes almak dışında hiçbir şey yapmadığı için Draken onu sırtına almıştı.
"Zamancı!" Mikey öyle bir bağırdı ki gökgürültüsünü bile bastırdı, herkes dönüp ona baktı. "Böyle bir durumda, bu şekilde ortadan kaybolamazsın!" Tetikleyici'nin sabrı taşıyordu.
"O burada değil." Takemichi'nin sesi boğuk çıktı ama en azından nihayet bir tepki vermişti. Uykudan yeni uyanmış gibi sersemlemiş bir ifadeyle devam etti. "Zamancı bedenimi terk etti."
Şaşkınlık ifadesi yüzlere yerleşirken Mikey sinir olduğunu belli ederek "Ne?" Diye bağırdı, yüzü pembe bir renk alıyorken. "Bedenini terk mi etti? Böyle bir durumun ortasında beden değiştirmeye mi karar verdi? Buradaki herkes ölümün eşiğinde!"
Takemichi yavaşça Draken'in sırtından indi. "Ne oldu bilmiyorum ama bir anda tüm bağımız koptu. "Artık kendimizden başka bir güvencemiz yok." Soğukkanlı mıydı yoksa sersemlediği için mi o haldeydi belli değildi.
Ortamdaki kaygı artıyordu. İnsanlar korku dolu gözlerle birbirine bakıyor, hissettikleri baskı yüzünden dizleri titriyordu. Birkaç kişinin gözleri dolmuştu bile. Sanki kıyamet günü gelmiş gibiydi. Çaresizlik iliklere işlemişti.
"Felaketi çağırmaya gerek yok." Tanrı Rindou elinin tersiyle ağabeyi için döktüğü gözyaşlarını sildi. "Zamancı olsun ya da olmasın Izana'yı yenebiliriz. Eskiden imkansızdı ama artık biliyoruz ki onun da zayıflığı var. Saldıralım ona!"
Kalabalıtan umutsuzluk sesleri yükseldi. "Onu yenemeyiz! O bir Tanrı ve yerde gökte kulağı var. Ne yaparsak yapalım, biz daha plan aşamasındayken tepemizde çöküp bizi helak eder.
Rindou itiraz etti. "Yanılıyorsunuz. Izana şu an en güçsüz çağına giriş yapmış durumda. Yerdeki gökteki kulakları ne sanıyorsunuz? Shion olmadan konuşulanları duyabilir mi? Ya da Toprak Tanrıları olmadan kimin nereye gittiğini takip edebilir mi? Asla! Tenjiku bir arada olduğu için biz yenilmezdik ama şimdi kendi kendini kör, sağır etti. Şu an o görmeyen ve duymayan bir baykuş ve biz de buz altındaki fareleriz."
Buz kalkana çarpan güçlü bir yıldırım zemini bile salladı. Kimisi korkuyla kısa çığlıklar kopardı kimisi de yere çökerek ellerini başının üzerine siper etti. Rindou bile irkilmişti. "Yine de buzun altında sonsuza dek saklanamayız. Kanatlarını dahi koparsak baykuş her türlü baykuş."
"Toprak bükücüler!" Takemichi avazı çıktığı kadar bağırdı. "Yaşlılar, çocuklar ve savaşamayacak halde olanlar için yer altına sığınak inşa edin..." Tekrar düşündü. "Karar çıkana kadar tüm Shibuya halkı için sığınak inşa edin." Sesini alçaltarak Mikey'ye baktı. "Biz de karargahta Tomantı yapmalıyız."
Takemichi'nin üyesi olduğu küçük çete ve Rindou bir kez daha Tomantı yapmak üzere bir araya geldiler. Yüzlerde endişe hakim olsa dahi cesur görünüyorlardı. Zamancı olsa bu ifadeyi bilirdi ama Takemichi tıpkı arkadaşları gibi her şeyi en baştan deneyimliyordu.
"Tanrılar ölümsüz oldukları gibi, ölümsüzlüklerini de kaybedebiliyorlar." Diye başladı Rindou. "Izana üzerimizde onlarca deney yaparak bize ölümsüzlük bahşetti ama bunu nasıl geri aldığını bilmiyorum. Besbelli o ilacın bir antidotu var."
"Yılan panzehri gibi." Diye yorumladı Draken. "Yani, o antidotu bulursak Izana yeniden ölümlü olacak ve biz de sonunu getirebileceğiz, öyle mi?"
Rindou başıyla onayladı. "Dürüst olmam gerekirse bu sadece bir teori. Öyle olmuş olabilir ama Izana gücümüzü geri almak için başka bir yol izlemiş de olabilir. Antidot varsa dahi Izana bunun formülünü gizliyor olmalı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ankoku Jidai 卍 Tokyo Revengers AU
Fanfictionİnsanların hükmedebildiği dört element vardı ve dünyamızı Tenjiku ismiyle bilinen yedi Tanrı yönetiyordu. Onların merhametli Tanrılar oldukları söylenemezdi. Daha da kötüsü yenilmez ve Tanrı isminden bekleneceği üzere ölümsüz olmalarıydı. Gaddar Tan...