İyi okumalar..🤍🥂
Şarkı ismi: Gizem Kurt-Origa (Polyushka Polye),
Efkan Şeşen-Polyushka Polye,
The Neighbourhood-Sweater Weather,🤍
Bazen hayat seni yorar ya, işte o zaman dönüp hayata karşı "Yeter, bıktım! Yoruldum! Dayanamıyorum artık!" dersiniz ya? İşte bu da çok çaresiz bir durumdur. Dayanamamak.. Hayatın en ifade edilemez hissi.. İnsan yaşamadan anlamıyor işte..
Çocukluğu iyi geçmeyen bir çok insan vardır elbet bu dünyada.. Ancak onların içinde yaşayan o çocuğu öldüren..muhtemelen az kişidir.. Bu kişilerden biri de benim işte..
Ben Hera Özsoy. Adımın anlamı gibi en güçlüsü bendim. Temiz kökenli anlamını veriyormuş soy ismim. Bu da yalandı işte.
Bazen hayat böyledir işte, olamayacağı şeyleri oldurur.
Ve bu hayat bir sınavdı, ne kadar çabalasam da ben çoktan sınıfta kalmıştım ki..
Ayağım kanıyordu, ayağıma pansuman yaptım. Yaramı iyileştirdim. Ama kalbim hâlâ acıyordu. Fiziksel ağrıdan bahsetmiyorum..
Kaç gündü? 1 haftaydı yaklaşık. Belki de 1 haftayı geçmiştik? Bilmiyorum. Ama bildiğim tek şey; Ne uyuya biliyorum, ne de iyileşe. Sorunun kimde ve yahut nede olduğunu biliyorum ama hep sorunun bende olduğunu biliyorum. Çünkü hep ben sorundum..
Bu aralar gerçekten çok tükenmiştim.. Herşey gözlerimin önünde canlanıyor, canımı yakıyordu.. Kim dayana bilirdi ki, kardeşinin ve annesinin kendi gözleri önünde öldürülmesine ve de kendisinin hâlâ yaşıyor olmasına? Kimse.. Ama ben dayanıyorum işte..
Ayağıma pansuman yaptıktan sonra duvarın bir köşesine çöküp ayaklarımı düzlerime çekip hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Tıpkı küçücük bir çocuğun annesini kaybedince ağladığı gibi..
Akşam saat 00:57 civarındaydı, ben ise 17 saat 29 dakika 57 saniye kan kayıbı yaşıyor ve aralıksız ağlıyordum..Gözlerim iflas etmiş durumdaydı belki, ama umursamadım bile. Yorgun düşmüştüm, başım dönüyordu. Bacağım ağrıyor ve de başım dönüyordu. Ayağım 17 saattir kanıyordu, ama fazla umursamamıştım.. Kan kaybettiğim, yemek yemediğim ve de fazla ağlayıp yorgun ve de güçsüz düştüğüm için başım dönüyor, midem bulanıyor olmalıydı.
"Sakinim. Buradayım, yerimdeyim." diyerek teselli ettim kendimi. Kendi gözyaşlarımı kendim sildim. Kendim kendime moral oldum. Kendim kendime teselli verdim ve bu defa da yanımda kimse yoktu..
Ayağa kalkmaya çalıştım hem başım döndü, hem de ayağım ağrıdığı için kalktığım yere düştüm. Bu, ayağımın ağrımasına daha çok sebep oldu. "Hassiktir!" diye inledim. Olduğum yere öğdüm. Hayır, kusamadım. Nefes almaya çalıştım, bu daha çok midemi bulandırmıştı. Ve biranda nasıl öğürdüysem ağzımdan kan gelmeye başladı. Ne? Nasıl? Zehirlenmiş miydim? İyi de nasıl? Avucumu yerle buluşturdum. Bu da neyin nesiydi? Bir elim yerdeyken, diğer elim ise duvara yaslıydı. 6 dakika kan kustum. Bu başımın ağrımasına ve de dönmesine daha çok sebep oldu..
Yerde sürünerek telefonuma yaklaşmaya çalıştım. Zar zor ulaştım. Ne yaptığımı net göremiyordum. Bacağımı hissetmiyordum artık. Hemen Barbaros'un numarasına basıp aramaya başladım. İkinci çalışta açtı. Ben konuşmadan konuşmaya, daha doğrusu azarlamaya başladı.
"Nerelerdesin sen!? Ulan kaç kişi peşinde aramak için gönderdim!? Kimse bulamadı? Hangi cehennemin dibindesin!? Ödüm koptu bir şey oldu diye!? Neredesin!? Nerede!? Söyle, hemen yanına geliyorum!" diye ard arda konuştu. Kelimeler birbirine giriyor, anlamamı engelliyordu. Zar zor anlamıştım. Öksürdüm, öksürdüm, öksürdüm. 10 defa öksürdüm. Arada telefonu uzaklaştırıp öğürdüm. Ellerim titriyor, telefonu doğru düzgün tutamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şah ve Mat
AçãoYaşıyorduk ama aslında ölüydük. İstediğimiz sadece bir mezardı, çünkü ölülerin bile bir yeri vardı. Tüm savaşların ortasında yalnızdık, ama aslında yalnız değildik. Hayatın oyunu çok dengesizdi; ölüydük ama yaşamak için savaşıyorduk. Halbuki, bir gü...