Merhabalar, efendimmm. Nasılsınız? İyi olun hep. Yeni bölüme hoşgeldiniz. Offf off, bu bölüm.. duygusallık desen, var, eğlence desen o da var.. alın elinize çekirdekleri ve ya patlamış mısırları ve içkilerinizi, uzanın yatağınıza ve keyfinize bakın. Öptüm sizi🖤
Şarkıyı kendiniz seçin, artık serbestsiniz.
İyi okumalar🖤
🌚🥂
"Ben belki anne olamayacaktım asla, ama
ben anne olmuştum. Bir çocuğun gözünde anne kadar yüce olmuştum. En güzeli de buydu,
gerçeği ne kadar acı olsa da.."~Hera Özsoy
Alina ile bahçede yürüyorduk. Bu hangi bahçeydi bilmiyorum ama çok güzeldi. Çok tanıdık geliyordu bu bahçe bana, aynı zamanda da çok acılı. Alina elimi tutmuş her zamanki gibi gülüyorduk. Benim başımda onun kendi elleriyle düzelttiği papatyadan ve laleden taç vardı. Onun başında ise kendi ellerimle düzelttiğim lavantadan taç vardı. Gülüyordu ve gülüşü çok güzeldi.
Sonra bir şey oldu, birisi kolumu tuttu ve arkadan bağladı, diğeri ise Alinayı elimden çekip aldı. O an ne yapacağımı bilemedim. Küçücük çocuğun başına silah dayamışlardı.
"Alina!" diye korkuyla bağırdım. Alina sadece olanları kavramaya çalışıyordu.
"Oyun mu oynuyoruz?" dedi sevinçle. Onu korkutamazdım.
"Evet, kalbim. Oyun oynuyoruz. Sakın korkma, tamam mı?"
"Tamam, ben korkmam ki. Hiç bir şeyden korkmam. Karanlıktan da korkmam." dedi. Çok masumdu o. O bendim, benim çocukluğumdu. O Ayça'ydı, onun çocukluğuydu. O ikimizdik ve o özüydü.
Sonra bir silah sesi patladı ve Alina'nın ağzından kurşundan da ağır kelime çıktı. "Anne.." dedi bana.
O bana anne demişti. Ben onun annesi miydim? Değildim. Ama bana anne demişti. Beni anne gözünde görüyordu.
Ağzımda o günkü gibi; annemde atamadığım çığlığı kardeşimde attığım gibi attım. "ALİNA!" o kadar çok bağırdım ki, ses tellerim kopmuştu sanki. Gözlerimden damla damla yaşlar akıyordu. Üstelik yağmur gibi akıyorlardı. Sonu yoktu.
"Alina!" diye bağırarak kan ter içinde uyandım. Evet, bu bir kabustu ve o kadar gerçekçiyti ki, uyandığımda kabusumda ağladığım gibi ağlıyordum. Yanıma baktığımda Alina yoktu. Ya kabusum gerçek olursa? Hemen yatağımdan siyah saten pijamalarımla kalktım.
Koşarak odadan çıktım ve evin içini aradım. Aşağı katta kimse yoktu. Yukarı kata çıktım, Aras'ın odadına girip oraya baktım. Kimse yoktu.
Diğer odalara baktım. "Alina!" diyeağırdım yine onu. Ona bir şey mi olmuştu? Gözümdeki yaşlar kurumak yerine daha artıyordu. Boş bir oda ve Barbaros'un odası kalmıştı bir. Boş odaya bakmak istediğimde kapının kilitli olduğunu farkettim. Umursamadım ve Barbaros'un odasına koştum. Kapıyı açtım. "Alina!" diye bağırdı yine. Alina yatakta oturmuş Barbaros'la sohbet edip gülüyordu. İnsan hiç mi işitmez bağırışlarımı?
Sesin kısıldığı için bağıramoyorsun ki, salak. Sana öyle geliyor sadece.
Dikkate almadım içsesi. Ama haklıydı galiba.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şah ve Mat
AcciónYaşıyorduk ama aslında ölüydük. İstediğimiz sadece bir mezardı, çünkü ölülerin bile bir yeri vardı. Tüm savaşların ortasında yalnızdık, ama aslında yalnız değildik. Hayatın oyunu çok dengesizdi; ölüydük ama yaşamak için savaşıyorduk. Halbuki, bir gü...