Helin
Bu beğenemediğim 4. Ev olabilirdi. Çıkmadan önce kafamı çevirip tekrar içeriye göz attım. Bomboş bir salon, soluk renkli duvar kağıtları gözüme batıyordu.
Felaket bir parke döşemesi, üzerindeki
tozları görmezden gelmek imkansız....
Pencerelerden salona doğru sızan güneş ışığı eski ve yıpranmış perdenin üzerine toplanan tozları daha belirgin hale getiriyordu.Zamanla yıpranmış mutfak dolapları ve kirli tezgahlara alışmıştım gezdiğim o kadar evden sonra.
Paslı bir lavabo ve aşınmış fayanslar, kendime ait bir ev tuta bilme umutlarımı biraz daha azalttı. Banyo, nemli duvarları ve rengi solmuş o duş perdesiyle insanın yaşama sevincini elinden alıyordu.Salonun bir köşesinde eski bir kanepe vardı bunuda gönlümüz hoş olsun diye koymuşlar sanırım. Evin içinde dolaşırken, bazı yerlerde kabarmış duvar kağıdı ve nemin izleri göze görünür haldeydi.
Umutsuz bir şekilde evin çıkış kapısına doğru adım attım. Kafam o kadar allak bullakdı ki emlakçı adamın ne dediğini duymuyordum. Duymak istemiyordum.
Benim beğendiğim evleri cebimdeki para beğenmiyordu. Kahretsin ki elimdeki parayla da bu evlere mahkum oluyordum.
Evin eski püskü kapısının arkamızdan kapanma sesiyle kendime gelmiştim.Emlakçı nasıl ümitliyse artık bu evin alınmasına " Beğene bildiniz mi? Biraz bakıma ihtiyacı var ama güzel ev. Kaçırmayın derim. Bu fiyata ev bulmak zor bu zamanda" dedi yüzündeki nedenini anlayamadığım o donuk ifadeyle...
Aynı soğukluğu ve mesafeyi koruyarak cevap vermiştim bende.
"Bilmiyorum, benim biraz daha düşünmeye ihtiyacım var. Bir kaç ev daha bakmam gerekiyor. Bu ev biraz bakıma değil komple bakıma ihtiyacı ver benim bunu karşılayacak gücüm ve yeterli param yok, imkansız...
Ben tekrar sizi ararım. Çok sağolun yinede"Adam bana bile bakmadan sadece umursamazca omuz silkti, o bile yorulduysa ben ne çekiyordum acaba.
Sadece duyduğum tek şey "Peki, siz nasıl isterseniz" olmuştu.
Belki benim duymamaı istemiyordu, belki de tam da duymam için söylediği o son cümleyi de duymuştum ben.
"Paran yetmiyorsa otur evinde işte kardeşim" diye mırıldanmıştı kayıtsızca.Oturacak bir evim yoktu işte, ait olduğum bir metre karelik bir alan bile yoktu....
İkimiz de birbirimize duyduğumuz o emlakçı müşteri nefretiyle bir birimize bakmadan binmiştik arabalarımıza.Ben artık hangi birini düşünecektim bilmiyordum. Özgürle mahvolup biten o ilişkim mi? Yoksa yatacak bir ev bile bulamamam mı?
Şu an ev konusu biraz daha ağır basıyordu. Benim düşünüp taşınıp bir çare bulmam gerekiyordu. Sonsuza kadar bade'nin evinde kalamazdım. Koltukta uyumaktan belim mahvolmuştu.Birikimimin bu kadar az olduğuna inanamıyorum ben bununla rahat rahat komforlu küçük bile olsa en azından temiz bir ev bulma hayalini kurmuştum aslında.
Düşündüğüm kadar kolay değilmiş meğer kendi ayaklarının üstünde durmak.
Sanırım badeden borç almaktan başka bir yolum kalmamıştı, pek sorun olmazdı iyi bir maaşım vardı azar azar öderim nasıl olsa, bade bana hayır diyecek arkadaş değildi.Onun gibi birinin hayatımda olması benim için mucize gibiydi, ben nerede beş para etmez, insafsız acımasız varsa bulup sokardım hayatımın tam ortasına oysaki...
Arabayı bade'nin evine doğru sürdüm. Yol boyunca aklımda binlerce düşünce vardı bir an bile yanlız bırakmayan.
Başarabilecekmiydim acaba? Birdenbire çıktığım bu zorlu yola devam edebilecek miydim? Pes etmek istemiyordum tabi ki.
Ama önümdeki yol karanlık ve çetrefilli bir yoldu, beni yıpratacağından adım kadar emindim, ama özgür gibi birinin hapishanesinde yaşamaktan bin kat iyi olduğundan da emindim....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜÇGEN | +18 |
RomanceÜçgen ilişkinin tam ortasından bir hikaye... Paramparça olmuş bu kalpte, Yaralarla kaplı bu bedende, Şüphe ve güvensizliğin amansız fırtınasından buğulanmış bu beyinde, Yakıcı bir umut ışığı ve aydınlık günlerin arzusu var. Korku ve hapisin gölgesi...