4. BÖLÜM

75 33 86
                                    

''Gece, umudunu kaybedenlerin kalbinden daha aydınlıktır.''

Multimedya :)

Lütfen oy ve yorumlarınızı esirgemeyin. <3

Birisi gelir, sizden tek dayanağınızın artık nefes almadığınızı söyleyebilirdi.

Birisi gelir, yaşama dair tüm güzel anılarınızı tek cümleyle toprağın altına gömebilirdi.

Ve birisi gelirdi, sizin kalbinizi acımadan yerinden söküp kızgın bir kelimeyle dağlayabilirdi.

Ama korkmayın. Acıdan ölmezsiniz. Ölmek kolay gibi görünse de hiç kolay değildi.

Anneannemin mezarının başındaydım. Mezarı boştu çünkü otopsi için cenaze namazından hemen sonra savcılıktan gelip cinayet şüphesiyle otopsi talep etmişlerdi ve anneannemi alıp adli tıbba götürmüşlerdi. Anneannemin parçalanmasını, sonra tekrar dikilmesini istemiyordum fakat savcılık beni umursamamış dayılarıma sormuştu ve onların onayını almaları yetmişti.

Dün hastanede olanları duyduğumda bayılmıştım ve uyandığımda hepimiz Emir'in arabasında Antalya'ya doğru yoldaydık. Uyandığımda durmayacak, Anneanneme gitmek isteyeceğimi düşündükleri için çoktan planları yapıp yola koyulmuşlardı. Yolda ara ara sinir krizleri geçirip, hastalığımdan dolayı da bir kaç sefer kustuğum için yolculuk bir türlü bitmek bilmemişti.

Saatler sonra Antalya'ya geldiğimizde tekrar bir sinir krizi geçirmiş, annem ve babamı, anneannemi öldürmüş olabilecekleri için suçlamıştım. Kavgayı duyan komşular polis çağırdıkları için polislerde bu suçlamalarımı duymuş, ifademi alıp suçlama gerekçemi sormuşlardı ve bende anneannemin kızını özlediği için Antalya'ya geldiğini, gelirken hiçbir sağlık sorununun olmadığını aksine yaşına göre çok sağlıklı olduğunu söylemiştim. Ayrıca babamın akıl sağlığının düzgün olmadığını, 3 yıl öncesine kadar bana yaptıklarından da biraz bahsetmiştim. Tüm bunların sonucunda da ifademe göre bir tutanak tutulup savcılığa gönderilmişti.

Hepsini o an ki sinir ve üzüntümden söylemiştim. Yine de annem belki bir şey yapmamış, ya da yapmak istememiş olabilirdi fakat babam yapardı. Çünkü babam anneannemden daima nefret etmiş, annemi de çok güzel manipüle ederek anneannemi kendi kızından ayırmıştı. Annemin gözleri babamdan başkasını göremiyor, öyle ki babam onu defalarca aldatmasına rağmen düzeni bozulmasın diye susuyordu. Bununla da kalmamış, babam onu bırakmasın diye tüm hayatım boyunca beni bir kaç sefer dışında korumamıştı.

Eskişehir'deydik. Ben 5 yaşındayken -annem bana karşı nispeten daha iyi olduğu zamanlar- babam dövdüğü için acıdan ve korkudan çok fazla ağlamıştım. Annem de sırf ben susayım diye karşı komşumuzdan bir tavşan almıştı ve beni bu sayede susturabilmişti. Çocuktum, ve annemin bıkkınlığını sevgi sanmıştım. Bir kaç gün o tavşanla oyalanmış, onu sevmiş ve çabucak bağlanmıştım. Babam ise tavşanın koktuğunu söyleyip onu kapının dışında bırakmış, sabah uyandığımda ise tavşanımı merdivenlerin en alt basamağında bulmuştum. Merdivenler ise yer yer kırmızıydı. Mahalledeki çocuklar beni sevmediği için gece gelip tavşanımı merdivenlerden atarak öldürmüşlerdi. Bunun sonucunda sinirlenip onlardan hesap sormaya gitmiştim ve döndüğümde ise avucumun içinde paslı bir çivi vardı. Ağlıyordum. Canım çok acıyordu. Küçücük bedenim belki de pastan zehirlenmeye başlamıştı fakat babam o halimi görünce yine beni suçlu bulmuş, sobamızın yanında duran demiri sobada iyice kızdırmış ve elimdeki çiviyi umursamadan söküp çıkararak çivinin çıktığı deliği dağlamıştı. Sonrası bende yoktu sanırım bayılmıştım. Uyandığımda hastanedeydim ve başımda anneannem vardı ve saçlarımı okşayarak beni seviyordu. Hastane de olduğum sürece de ne annem, ne de babam yanıma gelmemişlerdi. Hastaneden çıktıktan çok kısa bir süre sonra da Antalya'ya taşınmıştık zaten.

GİZLİ MELODİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin