2. BÖLÜM: Kabuslar-2

19 7 13
                                    

Ecrin Naz Biçer'den:

Son fırçamı da yıkayıp ellerimi kuruladım ve yeni bitirdiğim şaheserime bir göz gezdirdim. Fazla mükemmel olmuştu.

Bir anne ve 4 yaşındaki kızını çizmiştim. Kızı, böbrek yetersizliğinden hayatını kaybetmişti. Bu yüzden annesine en iyi çalışmayı sunabilmek için iki haftadır bu proje üzerine çalışıyordum ve sonunda bitmişti.

Müşteriye resmini göndermek için elime telefonumu alıp kamerayı açtım. Güzel ve net bir fotoğraf çekip kadına yolladım.

"Ahsen, 38 numaralı tabloyu kuruduktan sonra kargoya çıkarabilir misin?"

"Yaparım Ecrin Hanım!"

Atölyeden çıkıp alt kata gittim. Burası 1 yıldır çalışıp çabaladığım ve el yapımı eserlerimi sattığım bir hediye dükkanıydı. Yanımda benimle birlikte çalışan iki kişi vardı. Ahsen ve Merve. Son 3 aydır buradaydılar.

Birlikte tablo yapıyor, özel tasarım tişörtler boyuyor, cam boyama sanatıyla dekoratif eşyalar oluşturuyor ve telefon kabı tasarlıyorduk. Bazı zamanlar kitap ayraçları ve kupa boyadığımız da oluyordu ama diğerleri öncelikliydi.

Eşyalarımı toparlayıp eve gitmek için taksi çevirme kararı aldım. Kapının önünde beklerken yaklaşan taksiyi gördüğümde durdurup bindim. Evin adresini verip arkama yaslandım.

Yaklaşık 20 dakika sonra evde olmam gerekiyorken yarım sattir taksideydim. Başımı kaldırıp yola baktım, evimi çoktan geçmiştik.

"Beyefendi verdiğim adresi çoktan geçtik. Nereye gidiyorsunuz?"

"Ben nereye istersem oraya gidiyoruz."

"Saçmalamayın lütfen! Arabayı durdurun, hemen!"

"Neden?"

"Birde soruyor musunuz? İneceğim, arabayı durdurun!"

Adam benimle ilgilenmiyor şarkı mırıldanarak yola devam ediyordu. Ben sinirle adama bağırıp inmeye çalışırken onun ve benim arama cam bir platform indi. Ben ne olduğunu anlamazken gelen sıcak buharla gözlerim kendiliğinden kapanmıştı.

*                                  *                                    *

Bir fırça, masanın üzerinde duruyor. Hemen yanında bir bıçak, bir tablo ve, ve bir insan cesedi...

Loş ışıklı bir oda, penceresiz ve havasız, nemli ortamdaki ceset kokusu miğde bulandırıyor...

Gıcırdayan, tahta bir sandalyeye bağlı durumdayım, karşımda tablonun ve diğer eşyaların bulunduğu beyaz masa var, masanın diğer tarafında ise boş bir sandalye.

Neredeyse boş olan bu iç karartıcı odanın tavanından gelen fare sesleri, ortamdaki ikinci ses olabilir. İlk ses ise gıcırdayan sandalye. Bu ikisinin sesinden başka ses yok, yalnızlık hissi bedenimi tamamen ele geçirmiş durumda.

Aslında pek yalnız sayılmam. Cansız da olsa bir insanla birlikteyim sonuçta.

Sonunda ortama yeni bir ses katılmış, geniş odanın demir kapısı yüksek bir gürültüyle açılmaya başlamıştı. Paslanmış menteşelerinden dolayı çıkardığı ses rahatsız ediciydi.

İçeriye giren bir kişi, cinsiyeti tam olarak belli değil. Kendini iyi saklamış durumda. Tamamiyle siyah ve yine siyah, gözleri bile...

"Gözlemlemen bittiyse başlayabilir miyiz kedicik?"

Kedicik?

Bana neden bu şekilde hitap etmişti? Genzinden gelen ses kalın ve tizliydi. Anlaşılması zor. Büyük ihtimalle sesini değiştiren cihazlardan kullanıyordu.

KANLI ALARMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin