Herkese merhabalar! Maral'ın hikayesi ile buradayım. Biliyorum çok beklettim ama sıvan haftası falan derken anca oldu. Umarım seversiniz. Bir süre sonra Maral'ın hikayesini seçtiğim bir bölümün başına ekleyeceğim diğerleri gibi.
İyi okumalar♥
MARAL DİNÇER
Korku.
Korku insana her şeyi yaptırır. Vücudunu kontrol altına alarak hüküm sürer.
Eve girdiğimde keskin bir koku doldu burnuma. Salona girdiğimde annem koltukta sızmış bir şekilde yatıyordu. Etrafında bira şişeleri , sigara ve esrarın kokusu sarmıştı. Hemen pencereleri açtım.
"Anne! Anne!" Annem zar zor gözlerini açıp bana baktı.
"Ne var? Horoz gibi bağırıyorsun."
"Sen bunları nereden buldun?" Uyuşturucu paketini gösterdim.
"Offf! Sana ne! Bulduysum , buldum. Git başımdan , kafam çatlıyor zaten." Elimdeki paketi almak için yeltendiğin de geri çekildim. "Maral, ver şunu. Kafam çatlıyor diyorum sana!" Onu dinlemeden tuvalete yöneldim. Arkamdan yalpalaya yalpalaya geliyordu. Klozetin kapağını açıp hepsini içine döktüm. "Ne yapıyorsun sen?!" Kollarımdan tutarak çekmeye çalışıyordu ama beceremiyordu. Sifona bastığımda hepsi layık olduğu yere gitti. "Sen ne yaptın?!"
"Olması gerekeni yaptım! Elimize iki kuruş geçiyor ve sen bunlara yatırıyorsun." Onu banyoda bırakıp içeri geçtim , bira şişelerini topladım ve çöpe attım.
"Ya sen ne lanet bir evlatsın! Kafam çatlıyor diyorum sen... Onu çöpe atıyorsun! Bana tokat atacağı sırada bileğinden yakaladım.
"Bir daha... Bir daha bana el kaldırma. Dişimizi tırnağımıza takıp iki kuruş kazanıyoruz , o boka yatırmayacaksın! İster beynin parçalansın , istersen geber ama kazandığımızın bir kuruş bile o boka gitmeyecek!"
Bileğini bırakıp odama yürüdüm , kapıyı kapatacağım sırada kapıya elini koydu.
"Bedenimi satma mı istiyorsun? Onsuz yaşayamıyorum anlamıyor musun?"
"Sen onunla ölüyorsun! Bunu gıt kafan almıyor." Kapıyı kapatıp sırtımı duvara yasladım.
Çok yorulmuştum. Gece gündüz demeden çalışmaktan , insanların ağız kokusunu çekmekten yoruldum. İki kuruş için insanların hakaretlerinden , küçük görmesine göz yummaktan yoruldum. Sürekli bir şeyleri düzene sokmaya çalışmaktan , dik durmaktan yoruldum.
Üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp pijamalarımı giydim. Odadan çıktığımda annem salonda oturmuş ağlıyordu , onu görmezden gelerek mutfağa girdim. Tencereye suyu koyduktan sonra beklemeye başladım. Yorgunluktan başım çatlıyordu , gözlerim yanıyor , bacaklarım titriyordu.
Kaynayan suya makarnaları atarak dolapta kalan salatalık malzemeleri çıkardım. Çürük yerlerini ayırarak doğradım. Tabakları masaya koydum ve Zeliha'yı beklemeye başladım. İşten çoktan çıkmış olması gerekiyordu , birazdan gelirdi.
Kapı açıldığında mutfaktan çıktım.
"Hoş geldin. Niye bu kadar geç kaldın?" Zeliha beni duymamış gibi odasına girip kapıyı kapattı. Odasına girdiğimde üzerindeki kazağı çıkarıyordu ama benim girdiğimi gördüğünde tekrardan giydi. "Ne o ablandan mı utanıyorsun?" diye sordum.
"Yok , sadece anlık refleks. Bir şey mi oldu?" diye sordu.
"İçeri girdiğinde bir soru sordum. Niye bu kadar geç kaldın , diye ama cevap alamadım." Parmaklarını saçlarına geçirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİR PARMAKLIKLARIN ARKASI
General Fiction(𝐁𝐮 𝐢𝐬𝐢𝐦𝐥𝐞 𝐲𝐚𝐲ı𝐧𝐥𝐚𝐧𝐚𝐧 𝐢𝐥𝐤 𝐤𝐢𝐭𝐚𝐩𝐭ı𝐫!) İzel bir gün dışarı çıktığında bir adam tarafından tacize uğrayacağı sırada adamı öldürür. Bunun üzerine cezasını alarak sadece katillerin olduğu bir ceza evine gider. Bu ceza evinde ka...