Rüya

36 3 0
                                    

Gözlerimi açtığımda hâlâ hava karanlıktı. Ter içerisinde uyandım. Gördüğüm rüya yüzünden olmalı ya da kabus mu demeliyim. Gözüm saate kaydı ve saat daha 06:15 i gösteriyordu. Rüyamda bir ormanda tek başıma yürüyordum . Çok karanlıktı önümü bile göremiyordum. Bir sürü sesler geliyodu. Yavaş yavaş , titreyerek ilerliyodum. Önümdeki uçurumu farketmedim ve ayağım kaydı düşerken uçurumun kenarına tutundum. Çığlık atıyordum asılı kalmıştım. Ellerim kayıyordu artık tutamıyordum. Bir anda biri belirdi uçurumun kenarında. Yardım et diyordum yalvarıyordum. Yüzü gözükmüyordu. Sadece gülüyordu kahkahalar atıyodu. Yavaş yavaş ellerimin altındaki taşlar parçalandı ve düşerken sadece onun gözlerini gördüm. Kırmızı gözlerini ve gülen o sesi. Sonra da uyandım.

Yatakta gözlerimi kapatıp dün olanları düşündüm. Gerçekten Ayaz o adamla dövüşmüş müydü? Adamı gerçekten polise teslim ettiler mi? Polis neden beni sorgulamadı? Aklımda binlerce soru vardı. Peki Pamir? O hissettiğim neydi? Kendimi bu düşüncelerden sıyırmam lazım artık göremem zaten. Ayağa kalktım pencereden baktım. Yüzü görünmeyen biri vardı. Bizim binaya doğru bakıyordu bi anda bana doğru baktı. Hemen perdeyi çekip yatağa oturdum. Kalbim yerinden çıkıcaktı. Bana ne oluyordu? Hayal mi görmeye başladım? Başkası neden bizim evi gözetlesin ki?

Bugün pazar olduğu için biraz daha uyumaya karar verdim. Gözlerimi kapattım ve uykuya daldım. Belki o zaman kendime gelirdim.

Deniz'in sesiyle uyandım. Deli gibi şarkı söylüyordu. Yataktan kalkıp mutfağa gittim. Kahvaltı hazırlıyordu. Kapıda durup onu izledim. Beni gördüğünde "Naber güzellik" dedi. "İyiyim de bu neşenin sırrı ne dökül bakalım" dedim gülümseyerek. "Aşk olsun her zamanki halim yani" dedi sırıtarak. Birşeyler olduğunu anlamıştım. Sandalyeyi çekip oturdum.

Hemen yanıma oturup telefonunu çıkardı. "Dün bi çocukla konuşmaya başladım girdi" diye lafa girdi . Fotoğrafını açıp bana gösterdi. " Çok yakışıklı değil mi ya ve çok kibar, nazik ,mükemmel birisi beni çok eğlendiriyo " Diyerek heyecanlı heyecanlı anlatmaya başladı.

"Balım bugün buluşmaya gidicem ve heyecandan bayılıcam. " Onu bu kadar mutlu görmek beni de mutlu ediyordu. "Hadi o zaman kahvaltı yapalım sonra da seni hazırlayalım" dedim. El çırpıp ayağa kalktı bende peşinden kalkıp kahvaltı hazırladık ve uzun uzun kahvaltımızı yaptık.

Sıra Deniz'i hazırlamaya gelmişti. Akşam yemeğine gidecekleri için şık olması gerekiyordu. Dolabını açıp bi kaç elbiseyi yatağa fırlattı. Tek tek deneyecekti. Hemen soyunup eline aldığı beyaz mini bir elbiseyi üzerine geçirdi. Bana soran gözlerle bakınca kafamı sağa sola çevirdim. Ve beğenmediğimi ifade ettim. Hemen eline kırmızı uzun bir elbise alıp onu denedi. Ben yine olumsuz olarak başımı salladım. Sonra eline kısa siyah , sırt dekoltesi olan bir elbise alıp onu denedi. Ona hayranlıkla bakakaldım. Başımı olumlu anlamda sallayıp " İşte bu" dedim. "Olley" diyip üzerini çıkardı.  " Duş alıcam sonra da makyajımı saçımı yapalım olur mu" dedi dudaklarını büzerek. "Tabiki de olur hadi koş" dedim. Hemen duşa girdi. Onun duştan çıkmasını beklerken telefonla oyalandım.

Yetimhanedeyken Deniz çok çekingen ve korkan birisiydi . Onunla arkadaş olmak çok zor oldu ama bir kere arkadaş olduysa sizi ölse de bırakmaz. Ve onu bu kadar mutlu görmek beni sevindiriyor. Deniz'in babası küçük yaşta ölmüş. Annesi de tek başına çalışıp Deniz'e bakamamış. Ama bazı zamanlar Aysel teyzeyle yani annesiyle görüşüyorlar. Deniz zor zamanlar geçirdiği için başta Aysel teyzeye karşı önyargılıydı. Şuan araları gayet iyi ve Deniz herşeyini Aysel teyzeden almış diyebiliriz.


"Evveett geldim başlayabiliriz" dedi.

"Başlayalım o zaman " dedim ve yanağına bir öpücük kondurdum.

Önce saçlarını kuruttuk sonra saçlarını şekillendirdik. Elbisesine uygun makyajı da yaptığımızda Deniz tamamen hazırdı. "Çok güzel oldun" dedim gülümseyerek. "Ee kimin arkadaşıyız olsun o kadar " dediğinde ikimizde gülmeye başladık. Elbisesinin altına da siyah topuklu ayakkabılarını giydi ve çıkmaya hazırdı.


"Balım geç dönebilirim merak etme beni öpüyorum kocaman" dedi. "Dikkat et ve güzel bir gün geçir Deniz" dediğim anda göz kırpıp, kıvıra kıvıra evden çıktı.

Bende evi toplayıp temizlik yaptım. Sonra biraz yatağa uzandım. Dün yaşananları unutamıyordum. Bir süre dinlendim sonra kalkıp kendime kahve yaptım. Yağmur yağmaya başlamıştı.
Perdeyi aralayıp penceremin önüne oturdum.

Yağmuru hep sevmişimdir, belki de benim yerime ağladığı içindir. Hele yağmurdan sonra gelen toprak kokusu bana yaşadığımı hissettiriyor. Bazı insanlar yağmuru hisseder diğerleri ise sadece ıslanır. Belki yağmura gerek kalmazdı insanlar bu kadar kirli olmasaydı.

Yağmuru izlerken kahve, kitap ve hafif müzik olmazsa olmazlarımdandır.
Elime bir kitap aldım. "Tutunamayanlar"
Bi süre okudum. Bir kısmın altını çizdim. Diyordu ki;

Yatağımın karşısında bir pencere var. Odanın duvarları bomboş. Nasıl yaşadım on yıl bu evde? Bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden ? Ben ne yaptım? Kimse de uyarmadı beni.

İşte sonunda anlamsız biri oldum. İşte sonum geldi. Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; Kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.

Diyordu kitapta. Oğuz Atay ne güzel anlatmış aslında hayatımızı.

Aralıksız kitap okumuştum. Saate baktığımda saat 23:30 ' du. Deniz hâlâ gelmemişti. Kitabı bırakıp yarım saat kadar telefonda vakit geçirdim. Sonra kapı sesi geldi ve hemen kapıya yöneldim. Deniz gelmişti. Yüz ifadesinden anlaşıldığı şekilde randevusu güzel geçmişti.

"Ben geldim güzellik" dedi heyecanla. Sonra odaya geçtik. Deniz çok heyecanlı bir şekilde bana olan biteni anlattı. Romantik bir yemek yemişler, birbirlerini tanımaya karar vermişler. Deniz sürekli çocuğun nazik oluşunu, kibar oluşunu söyleyip durdu. Çocuk da onun ne kadar güzel olduğunu, eğlenceli olduğunu söyleyerek iltifatlar etmiş.

Aslında ne kadar basit şeylerle mutlu oluyordu. Böyle bir hayatı ikimiz de hak etmedik aslında. Yetim olduğumuz için hep dışlandık, hiç sevilmedik, hep dalga geçildik. Şimdi ayaklarımızın üzerinde sapasağlam durmaya çalışıyoruz sanki hiç yara almamışız gibi. Cam kırıklıklarıyla dolu bir yolda çıplak ayakla yürümekle aynıydı bizim hayatımız. Her seferinde canımız daha çok yandı. Ama hep yanyanaydık. Belki bir kere de güneş bizim için doğardı...

"Çok yoruldun hadi uyu bakalım" dedim. Deniz bana kocaman sarıldı, bende ona aynı şekilde karşılık verdim. Sonra saçlarını okşadım ve uyuması için odadan çıktım.

Deniz'le 5 yıldır aynı evde yaşıyoruz. Deniz ve ben 23 yaşındayız. Başlarda çok zorlansak da şuan geçimimizi çok güzel bir şekilde karşılıyoruz. Deniz, bir dershanede matematik öğretmenliği yapıyor. Ben ise buz pateni yapıyorum. Hem yarışmalara hazırlanıyorum hem de eğitim veriyorum. Buz pateni yapmak benim hayatımda verdiğim en doğru karardı.

Benim gözümde buz pateni= Hayat

Buz pateni yaptığımızda düşsek de kalkarız , acıtsa da devam ederiz , her seferinde daha çok çabalarız , tekrar tekrar deneriz bazen olur bazen olmaz , yapamayacağını düşünürsün ve sonra korkarsın aynı hayat gibi. Her kaydığında hayatla dans edersin aslında. Bi ressam değilim ama pist benim tuvalim, patenlerim ise fırçalarım. Donmuş anlar, değerli anılar. Buz pateni benim cennetim.

Yatağımda gözlerimi kapattım ve artık uykuya esirim.

Ölümün Nefesi +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin