"Bir kuzu olduğumu mu söylüyorsun?" sorumun alakasızlığı ile burnumu kırıştırdım. Batırmıştım. Sizli bizli konuşmayı bugünlük kenara bırakmıştık.
"Bir kuzu olmak mı istersin İzel?"
***
Uzun zamandır kalbimin ilk defa böyle attığına şahit oluyordum, sanki bir motorun üstünde saatte 220 kilometre hızla gidiyormuşum gibiydi. Ama ben motorlardan korkardım. Saçmalıyorum dedim kendi kendime, alkol kullandım ve bu oda sıcak düşünmem zorlaşıyor.
Gözleri alayla bana bakarken dudağının kenarı yukarı doğru kıvrıldı, utandığımı mı anlamıştı? Neyden utandım ki ben? Kuzu olmaktan mı?
Yok ben delirdim!
"Yanakların hep böyle kızarık mıydı senin?" ilk defa samimiyetle güldüğünü düşündüğüm bir kaç saniye ile ellerim suratımı buldu. İzel, kendine gel rezil oluyorsun diye kendi kendime kızdım. Bu adam benim dengelerimi bozmuştu resmen, fazla gerginlikten kesinlikle sinir sistemim çökmüş olmalıydı.
"Allıktan o." Mükemmel bir bahane mükemmel bir yalan. Gözlerine meydan okurcasına baktım, aramızdaki saçma diyalog son bulması adına konuşmaya devam ettim.
"Neden getirttin beni buraya gideceğim, Caner bekliyor." Gitmesi için mesaj atmıştım ama bunu onun bilmesine gerek yoktu. Kalktı yerinden, bardağın dibindeki son yudumunu aldı ve bana doğru yürümeye başladı. Karanlık bakıyordu ve bunu birden nasıl yapabiliyor diye düşündüm, daha iki dakika bile olmamıştı gülerek konuşuyordu. Aslında bana yaptıklarından dolayı onun normal bir insan olmasını düşünmem aptallıktı.
Onun her adımında ben bir adım geri gidiyordum. Sırtım kapının yanındaki bej rengi duvara değdiği anda gözlerim yüzünde dolandı. Midem stresle kasılırken uzun zamandır alkol yüzünden kusmadığım düşüncesi geldi, sanırım vakti gelmişti. Bu adamın yanında midem vücuduma isyan edercesine rahatsız hissettiriyordu.
Aramızda bu zamana kadar olmayan bir mesafe bıraktı hemen dibimdeydi, loş ışığın altında boynundaki kalın damarları görecek kadar yakınımdaydı. Ofisine gittiğimdeki koku burnuma nüfuz edince kafamı sağ tarafa çevirdim. Kaşlarını çatmıştı.
"Bu proje benim iççin çok önemli İzel ve sen bunu özel hayatınla magazincilere malzeme vererek gölge düşürmene izin vermem. Kapıda gazeteciler varken o adamla ne diye ön kapıdan çıkmaya çalışırsın?" Son cümlesinde resmen kükremişti, hem de suratıma doğru! Sakin ses tonuyla başlayan cümlesinin sonunda böyle bir yükseliş beklemediğimden dolayı yerimde sıçramıştım. Bu tepkilerimi kontrol altına alamıyordum, yüksek ses, ani bağırmalar, arkadan sarılma gibi hareketler beni normal insanlara göre daha fazla tepki vermeme sebep oluyordu. Araba sürmek istemiyor oluşum da tam bu yüzdendi, korna seslerinden çok irkiliyordum.
Gözlerim korku ve sinirle dolarken iki elimle onu var gücümle göğsünden ittim. Sadece bir adım geri sendeledi.
"Sen bana böyle bağıramazsın duydun mu? Ben senin bir çalışanın değilim hatta sen çalışanlarına bile böyle bağıramazsın, uzak dur benden." Benim sesim de onun kadar yüksek çıktı. Gözlerinin içi parladı, çenesini sıkarken birden iki eliyle dirseklerimden tutarak kendine çekti. Aramızdaki sessizliği bozan arka fondan duyulan Uzi-Cindy şarkısıydı.
"İzel beni şu üç günde ne kadar çıldırttığının farkında mısın? Bu projeyi tehlikeye atmaman için gerekirse bu yirmi üç gün boyunca seni odaya kapatırım. Bunu yaparım, yapabileceğimi en iyi sen gördün." Dudakları hareket ettikçe elmacık kemiklerime hafifçe değiyordu. Bu kadar yakınımda olması rahatsız ediyordu beni, kalp atışlarımı değiştiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİN İÇİN
Teen FictionÇok farklı iki hayat. Çok farklı iki insan. Ve çok farklı yaşanmışlıklar. Onları bir araya getiren bir KURUL. Gece ile gündüz gibi birbirine uzak ama bir o kadar da diğerinin yarısı. Sosyal medya fenomeni olan İzel ÇİL, onun için sıradan bir iş ol...