Bölüm 6

13 3 1
                                    

Koltuğa oturttuğu gibi kafamı şoför tarafında çevirerek gözlerimi kapattım. Emniyet kemerim etrafımdan çevrilip yerine oturtulana kadar ben çoktan uykuya dalmak üzereydim. Kapını kapanması uzun süreyi bulduğunda gözlerimi aralama fikri ile kıpırdandım.

Yanağımda hissettiğim tüy gibi dokunuşla eski rahat pozisyonuma döndüm.

"Şişş sorun yok, gidiyoruz."

***

Bazı duygular sadece soyut değildir, elle tutulur gözle görülür derecede yaşanır. 

Tehlike kavramını yirmi beş senelik hayatım boyunca belki de en çok kullandığım zaman dilimi içerisindeydim. Çağrı sert bir adamdı, dediği kanunmuş gibi sorgulamadan yaptıran bir enerjisi vardı. Onu gördüğümde hissettiğim sadece sinirdi. Kibri ve egosu ile beni dumura uğratmıştı. Sonra aleyhime yaptığı hamleler ise onu artık egoist bir adamdan çok korkulacak bir adam sıfatıyla karşıma çıkartmıştı.

Yanından her ayrıldığımda ondan uzak duracağım düşüncesi buhar olup uçuyordu. Tehlikenin kucağındaydım bugün, bana sarılmış, beni sakinleştirmiş, ben kusarken destek olurcasına sırtımda elleri dolanmış ve beni kurtarmıştı. Ben kaçmaya çalıştıkça göğsüne sığınmıştım.

Sıçrayarak uyandığım kaçıncı olduğunu bilmediğim uykumdan havanın daha yeni aydınlandığını fark ettim. Oda karanlık ile aydınlık arasındaki araf noktada kalırken ben gözlerimle büyük odayı dolaştım. Çift kişilik büyük yastıklarla dolu olan yatağın ortasına küçük bir çocuk gibi yatırılmıştım, uzun camların ince tül perdeyle örtülü olmasından seçebildiğim kadarıyla yatağın karşısında koltukta oturmuş olan Çağrı ile göz göze geldim.

Siyah gömleğinin kollarını geriye doğru katlamış, ellerinin birleştirerek çenesinin altına koymuştu doğruca bana bakıyordu. Yatakta geriye doğru kaydım ve sırtımı büyük kumaş kabartmalı yatak başlığına yasladım. Üzerimde elbisem olduğu gibi dururken ayakkabılarım hemen yatağın yanındaki komodinin yanına bırakılmıştı. Neden buraya getirdiğini sorgulamak istedim, evimi Salih'e tarif etmiştim kapının önünde beni uyandırabilirdi. Şimdi ise onun tam olarak inine kadar girmiştim. 

"Bütün gece uyumadın mı?" diye sorarken abajurun ışığını açıp açmamam konusunda kararsız kaldım. Bütün gece beni izlemiş olabilme düşüncesi yerimde rahatsızca kıpırdanıp durmama neden oluyordu . 

"Belki." Gözlerini kırpması dışında vücudunda farklı tepkiler vermiyordu. Belirsiz ve yüklemsiz cümlelerine alışmaya başlıyordum. O istediği zaman uzun konuşuyordu ben ise ağzından cımbızla laf alacak kadar uğraşmaya çaba sarf etmiyordum. 

Yumuşak ince yorganı üzerimden kenara doğru sıyırdım, "Ben bugün için teşekkür ederim, kendini ve diğerlerini tehlikeye atıp peşimizden geldin." diyerek yerdeki ayakkabılarıma yöneldim. Onları yerden alacağım sırada konuşmasıyla tam karşımdaki üçlü koltukta oturan bedenine kafamı çevirdim.

"Demek sonunda bana teşekkür sırası geldi." Koltukta geriye yaslandı ve bu cüssesine rağmen zarif gülümsemesiyle konuştu, evet bazen zarifçe gülebiliyormuş. Hiç bir alay kırıntısı, ego tatmini kokmayan bir gülüş...

Salih'e teşekkür etmemin imasından bahsediyordu, ona orada teşekkür edemeyişim tamamen anın verdiği düşüncesizlikti ama buna bu kadar takılacağını da düşünmemiştim.

"Şey, ben işte orada birden arabalar gelince tam şey yapamadım." Yarım yamalak kendim bile anlamadığım cümleme kaşlarım çatık tepki verdim. Ne oluyoruz İzel, ne oluyoruz yahu? On sekiz yaşında heyecandan konuşamayan ergenlere mi döndün? 

SENİN İÇİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin