Hastane
Pelin, doktorun dediği şeyle başkana döndü. O da onun gibi şakındı ve yıkılmıştı. Doktor, durumu Aslı'ya da söylemeleri gerektiğini belirterek Aslı'nın yanına doğru gitti. Aslı onları görünce yatakta doğrularak, dinlemeye başladı. Doktor, boğazını temizleyerek "Aslı Hanım, MR ve tomografi sonuçlarınız az önce çıktı ve ilk olarak gözüken şeyler pek iç açıcı şeyler değil," dedi. Aslı tedirgin olmuştu, endişe ile doktorun diğer dediklerine odaklanmaya çalıştı. "Hem beyninizde hem de ciğerlerinizde bazı kitleler oluşmuş ve bunların sonucunda hem baş döneminiz, göz kararmalarınız, hem de vücudunuzdaki morluklar oluşmuş." Aslı söylenenleri duyuyordu, fakat algılayamıyordu ve aniden doktorun sözünü keserek, "Oynamaya devam edebileceğim değil mi?" Doktor başını öne eğerek, "Maalesef, bunun mümkün olduğunu düşünmüyorum. Olabildiğince hızlı bir şekilde tedaviye başlamalısın, aksi takdirde hayatın riske girecek. Kitlelerin bulunduğu yerler çok tehlikeli yerler." Aslı tam anlamıyla yıkılmıştı, doktor konuşmaya devam etmişti. Tedavi sürecini ve eğer tedavi işe yararsa hayati tehlikeyi atabilecekti, fakat bu kesin değildi. Artık her şey bitmişti, Aslı'nın olimpiyat oyunları öncesinde başına gelebilecek en kötü şey gelmişti, kariyeri bitişmişti.
***
Aslı, Pelin ve Başkan hastaneden ayrıldıktan sonra otele doğru yola çıkmışlardı. Aslı boşlukta gibiydi sanki şu an yaşananları o yaşamıyordu başka birinin hayatına bakıyor gibiydi. Pelin yavaşça Aslının koluna dokundu "Aslı bunun üstesinden geleceksin, sen hayatımda gördüğüm en güçlü insanlardan birisin " dedi Aslı duymuştu fakat ona tepki verecek gücü bile kendinde bulamıyorken bu hastalığı nasıl yenecekti. Otele gelmişlerdi tüm takım toplantı odasındaydı. Herkes sırasıyla Aslıya selam verip sarıldılar. Fakat Aslı da tuhaf bir şeyler vardı her zaman ki Aslı değildi gülüp eğlenen canı yansa da onunla çok ilgilenmeyen Aslı yoktu tam tersine dalgın ve bir o kadar solgun gözüküyordu. Kızların yüzüne bakmıyordu sadece yere odaklamıştı gözünü. Bir ara Hande ile göz göze geldi Aslı o sırada gözleri doldu Aslının Hande anlamıştı çok iyi şeylerin olmadığını. Aslı her ne olursa olsun herkesin yanında dik durabiliyordu ama Handeye karşı yıkılabiliyordu onunla iken duvarlarına ihtiyacı yoktu ve en çok ta ona bu durumu açıklayacak olmak çok üzüyordu onu.
Başkan ve Pelin durumu anlattılar. Aslı'nın sağlığının kötü olduğunu, tedaviye başlayacağını, belki de bir daha voleybola dönemeyeceğini anlatmışlardı. Herkes şok olmuştu. Hande ve Saliha gözyaşlarını tutamamışlardı. Aslı'ya sarılmışlardı. Saliha bırakmıştı ama Hande hâlâ Aslı'ya sıkı sıkı sarılıydı. Aslı'nın kulağına eğilerek "Sakın ama sakın pes etmek yok. Birlikte-" dedi ama Aslı onu iterek odadan çıktı. Hande'nin sözünü bitirmesine izin vermedi. Tüm kızlar şaşırmıştı. Hepsi onu teselli etmek ve yanında olmak istiyordu ama o odadan hiçbir şey bile demeden çıkmıştı. Hande Aslı'nın arkasından koştu. Başkan onu durdurmak istedi ama Hande onu da iterek geçti. "Hande, biraz yalnız bırak. Yaşadığı kolay bir şey değil." dedi Başkan. Hande onu duymadı bile. Aslı'yı arıyordu. Beş dakikada nereye gitti bu kadar? Sonra aklına çatıya çıkabileceği geldi. Hızlıca çatıya doğru çıktı. Oradaydı. Çatının köşesine dikilmiş, ellerini duvara dayamıştı. Muhtemelen ağlıyordu ama o hiçbir zaman ağlamasını dışarıya göstermezdi. Hep içinde yaşardı ne yaşarsa. Hande yavaşça yanına gitti. Elini yavaşça Aslı'nın omzuna attı. Hiçbir şey demedi. Aslı gözyaşlarını silerken "Teselli falan vereceksen git, Hande." dedi. Hande önündeki manzaraya bakmaya devam ederek "Yok, niye vereceğim? Burada manzarayı izlemeye geldim. Her şeyi de kendine san, he." dedi alayla. Aslı da az da olsa gülmüştü. Hande'nin onun yanında olmasından mutluydu. Dakikalarca yanında durdu. Tek kelime etmediler. Ta ki Aslı Hande ile konuşana kadar.