******
İyi geceler nasılsınız.
Umarım iyisinizdir.
Keyifli okumalar.
Hande
Gecenin sessizliği, Salihalar 'da kaldığım o oda içinde yankılanıyordu. Sezon arası gelmişti ve ben, heyecanla beklediğim anın sabahında uykusuz bir şekilde kalkmıştım. Havaalanına gitmek için hazırlanırken içimdeki heyecanı dizginleyemiyordum. Aylardır onu görmemiştim ve içimde biriken özlem, her geçen gün daha da büyüyerek beni sarıp sarmalıyordu.
Onu görmek için sabırsızlanıyordum, ancak aynı zamanda bir endişe de taşıyordum içimde. Acaba nasıl karşılayacaktı beni? Belki de değişmişti, belki de benim gibi hissetmiyordu. Bu düşünceler kafamda dolaşırken, bir yandan da gitmek ve ona kocaman sarılmak isteğiyle yanıp tutuşuyordum.
Ben bunları düşünürken içeriye Saliha girdi. Beni ayakta uyanık görünce yüzünde şaşkınlık oluştu. "Ooo balım, hayırdır? Kafana saksı falan mı düştü? Bu kadar erken kalkar mıydın ya sen?" dedi ağzını yaya yaya. "Hiç uyumadım ki Saliş, bütün gece döndüm durdum." dedim.
Saliha yanıma oturup "Merak etme, sende o da deli gibi aşıksınız ama keçi inadınızdan bir türlü birleşemediniz. Ama bu sefer olacak." dedi.
"Nerden biliyon acaba?" dedim umutsuzca. Saliha eliyle kafama hafifçe çarptıktan sonra ayağa kalktı. "Kızım, ben müneccim boku yedim. Nerden bilecem? İkinizin de her bokunu biliyorum. Nasıl yanıp tutuştuğunuzu..." Tam kapıdan çıkacakken durdu. "Hadi kalk, daha öteki sıpayı uyandıracağım. Kaçıncıya kaldırıyorum, hala uyanmadı sıpa. Sen de çay suyu koy." dedi ve çıktı bir hışımla. Ben de Saliha'nın emriyle çay koymaya çıktım.
Kahvaltı masasını hazırlarken Elif duvarlara çarpa çarpa gelip masaya oturdu."Elo, bu hal ne lan? Beşik mi salladın dün gece?" dedi. Elif gözünü açmadan "Ya, oturdum salak gibi dizi izledim sabaha kadar." dedi. Tekrar uykuya geçti masanın üstünde. Bu haline gülüp devam ettim masayı hazırlamaya. Elif de Saliha da sahip olmadığım kız kardeşlerim gibiydi. Hatta zaman zaman Saliha ablam bile olabiliyordu yaşına rağmen.
***
Havaalanına doğru ilerlerken, kalbim heyecanla çarpıyordu. Uçak bileti cebimde, bavulum elimde, adım adım yaklaşıyordum ona. Sabaha karşı olduğu için havaalanının sessizliği, içimdeki fırtınayı daha da güçlendiriyordu. Uçağın kalkış saati yaklaştıkça, zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım bile. Her saniye, ona bir adım daha yaklaştığımı hissediyordum.
Sonunda uçuş saatimiz gelmişti. Hızlıca kontrollerden geçip uçağa bindik. Yerime yerleştikten sonra titreyen bacağım daha da titremeye başlamıştı. O esnada Saliha elini bacağıma koyarak gözlerimin içine bakıp beni telkin etti. Bir bakışıyla biraz sakinledikten sonra kendimi biraz olsun salmış olmalıyım ki uyuya kalmıştım. Saliha'nın dürtmesiyle uyandım.
"Hadi balım, uyan. Geldik." dedi Saliha.
Uyku sersemliğiyle birden ayağa kalktım. Kalkmamla kafamı uçağın raf gibi olan bölümüne çarpmam bir oldu. Kafam deli gibi zonkluyordu.
"Hande, iyi misin çok kötü çarptın. Dikkat etsene kızım ya. Hadi çık, ben senin çantalarını alırım. Elif, Hande'yle çıkın siz. Ben de bunları alıp geleyim." Sözünü bitirdikten sonra koridora çıkıp Elif'le gidecekken arkadan Saliha bağırdı. "Buz bulun, oraya koyun. Şişmesin." Başımızla onaylayıp uçaktan indik. Bavulları beklerken Elif bir yerden buz bulup başımın üstüne koydu. Kafamın yanında kocaman bir şişlik vardı. İlk bakışta fark edilmiyordu ama ele geliyordu. Biz bavulları beklerken Saliha da yanımıza geldi.